2. BÖLÜM

5.8K 348 229
                                    

Daha birinci günden sıralamaya soktuğunuz ve ilk bölüme gösterdiğiniz ilgi ve alaka için teşekkür ederim ve ilk bölümde destan gibi yorumuyla beni duygulandıran filizaydnalp bu bölümü sana ithaf etmekten büyük bir mutluluk duyuyorum.

Keyifli okumalar!

*

Ayaklarım rotasını şaşırmış ve benim isteğim dışında odama yönelmişti. Hemen bu odadan çıkmak istedim ama ayaklarım beni dinlemedi. Orada öylece kalmıştım, ne ileri, ne geri gidebildim. Sanki ayaklarım bir çiviyle buraya çakılmıştı. İçime derin bir nefes çekerek gücümü toplayıp kendimi dışarı attım. Merdivenlerin başında ani çıkışımla şaşıran annemin şaşkın ama bir o kadar da masum bakışları tenime işlerken vücudumun D vitaminini aktif hala getirmesi için güneş ışıklarına değil, o kömür karası gözlerin derin bakışlarına ihtiyaç duyduğunu fark ettim.

Vücudumu ele geçiren gerginliğe rağmen dudaklarımda istemsizce bir tebessüm oluştu ve ayaklarım bu kez tam olarak istediğim şeyi yaptı. Beni anneme götürdü, kollarımsa ne yaptığından emin bir şekilde anneme dolandı. Anında karşılık gören bedenim bayram havasına girip şenliklerin başlamasını istemiş, bedenimin hükümdarı kalbimse emirleri vermiş, şenlikleri başlatmıştı.

Sırtımda gezinen elleri yavaşlayıp durdu, kendini geri çekip ondan bana kalan gözlerime dikti gözlerini. "Neye sinirlendin?"

Annem işte, sinirlendiğimi hissetmişti ya da ben sinirlerimi mutluluk perdesinin arkasına gizleyebilecek kadar iyi bir oyuncu değildim. Bence kesinlikle hissetmişti, gayet güzel gizlediğime eminim.

Elimi yaşına ve dokuz ay rahminde büyütüp beslediği, canından can bulan iki çocuğa rağmen hala incecik olan beline yerleştirdim ve onu aşağı kata yönlendirdim. Merdivenlerin sonuna geldiğinizde içimde tuttuğum nefesi ağır ağır dışarı verdim. Elimle anlımı ovuştururken benden beklediği cevabı ona iki kelimeyle sundum. "Evlenmemi istedi."

Bakışlarını kaçırdı, yakaladım. Bir saniye kadar kısa bir süre bakışlarını kaçırdı. Sanki o bir saniyelik sürede ruhuna özgüven takviyesi yapılmış gibi gözlerime cesur bakışlarını sundu. İçimden bir ses bu istekten onun da haberinin olduğunu söylüyordu. Annemin sözleri içimdeki sese onay vermedi ama babamın isteğine onay verdi. "Sence de haklı değil mi? O da oğlunun evlendiğini görmek istiyor. Bunu her anne-baba ister. Bu bizim doğal hakkımız."

Ellerimi saçlarımdan sertçe geçirip ciğerlerimi annemin kokusuyla harmanlanmış sakinleştirici hava ile doldurdum. Belki haklılardı ama istemiyordum işte. Zorla evlendirecek değiller ya, koskoca adamım. Üstelik bu işin zorlamayla olmayacağını idrak edebilecek kadar kültürlü insanlardı.

"Anne bu konuyu konuşmak istemiyorum," Yanından geçip giderken aklımda olan tek şey şirkette sabahlamaktı. Harika görünmüyor mu? Karısına aşık adamlar karısının yanında, işine aşık adamlarda iş yerinde sabahlar. İşte bu kadar basit! "Ayrıca akşam yemeğine beni beklemeyin, gelmeyeceğim."

Tek bir kelime daha etmeden kapıdan çıktım fakat kulaklarımın duymak istediği cümle arkamdan söylenmemişti. Benliğimin her zaman duyduğu ve gün boyunca beslendiği o üç sözcüğe ihtiyacı vardı fakat benliğimin ihtiyacını karşılayacak sözler annemin dudaklarından dökülmemişti. Bir şey söylemesi gerekmez miydi? En azından bir hoşça kal fısıltısı? Her neyse, olmaması gereken şekilde kaba davranmıştım ve onu kırmıştım. Elbette bir bedel ödemek zorundaydım!

Benim telaşla sokağın ortasında bıraktığım ve güvenliğin garaja aldığı arabama yöneldim, sürücü koltuğuna kurulup ellerimi saçlarıma daldırdım. Derimin hemen altında zonklayarak yayılan bir zehir varmış gibi hissetmeme sebep olan baş ağrımı kuvvetli bir nefesle dışarı verdim. En azından öyle umut ettim ancak olmadı. Ciğerlerimi terk eden nefesin aksine hala derimin altında inatla bana işkence eden bir ağrı vardı.

Mavi Vurgun | TAMAMLANDIOn viuen les histories. Descobreix ara