19. BÖLÜM - HER ŞEY YOLUNDA

21.9K 1.4K 13
                                    

Kısa bir bölüm oldu. Ama güzel bir bölüm sonu oldu. Keyifli okumalar 😚

“Öykü tamam iyiyim artık abartma.”
“Abartma mı Arda? Ölümden döndün. Daha ne kadar kötü olabilir?”
“Ama şimdi iyiyim.”
“Sayemde. Bu ‘abartma’ dediğin ilgimden.”
“Ben belki de başka ilgilerle şımartılmak istiyorum. Ne biliyorsun?” deyip, kızı kolundan çekti ve üzerine düşürdü. “Özledim kızılcık ya.” Dudaklarına kapandığında kapı açıldı ve içeri Karahan girdi. Öykü hemen adamın üzerinden çekildi.
“Her şey yolunda gibi?” dedi çifte bakarken sırıtıyordu.
“Yolundaydı, sen gelmeden.”
Bu sefer kahkahasını tutamayan Karahan steteskopu gösterip, “Gerek kalmadı sanırım artık.”
“Yok gerek evet, taburcu etsen artık. Behram benden daha kötüydü, onu dün taburcu ettin.”
“Eee o daha iyi bakıldı demek ki.” Dedi Öykü’ye bakarak.
“Hiç de bile, çorbasını bile ben içiyorum.” Dedi Öykü yalancı bir öfke ile.
“Tamam şaka yaptım. Onun bünyesi daha çabuk toparladı diyelim. Ama sen de taburcu oluyorsun. Merak etme. Son kontrollerin yapılacak. Sonra özgürsünüz.”
“İyi.” Dedi homurdanarak.
Yaklaşık iki saatin sonunda kapının önünde tartışmaya girmişlerdi.
“Oğlum eve gel işte. Nasıl yapacaksın tek başına o evde.”
“Anne Öykü olacak yanımda.” Dedi kızı göstererek.
“İyi de akşamları?”
“Anne tek kalmam merak etme, olur mu? Hadi artık yormayın beni.”
“Sevinç tamam rahat bırak çocuğu, belli ki düşünmüştür her şeyi.”
“Ama Tarık ben de annesiyim. İçim nasıl rahat etsin?”
Tarık bey Arda’ya baktı. “Tamam oğlum hadi siz gidin. Yoruldun.”
“Tamam, sağol baba.”
Sevda ikisine baktı “Biz akşam gideriz Sevinç teyzem merak etme.”
Arda homurdanarak bindi arabaya. “Gelmesen şaşarım pis kuzen.”
Öykü de sürücü koltuğuna yerleşti ve arabayı çalıştırıp, uzaklaştılar.
Eve vardıklarında Öykü Arda’nın arabadan inmesine yardım etti.
“Öykü tamam bebeğim, iyiyim gerçekten. Sen yorma kendini artık. Bir haftadır perişan oldun zaten.”
“Ben halimden memnunum Arda. Asıl sen öyle deme. Sen o odadayken ben neler çektim, neler düşündüm biliyor musun?” Öykü’nün gözünden akan yaşları fark edince tutup kendine çekti ve sarıldı.
“Çok korkuttum seni değil mi? Özür dilerim.”
“Çok korktum Arda. Seni kaybetmekten çok korktum. Artık bir şeyi ertelemeyelim olur mu?”
“Olur kızılım. Olur baş belam. Ertelemeyelim.”
“Seni seviyorum.” Dedi kız adama bakarken.
Arda duyduğu iki kelime ile yeniden doğduğunu hissetti.
“Sanırım şimdi iyileştim.” Dedi kızı daha çok sararak. “Ben de seni çok seviyorum kızılcık.” Dudaklarına yapışınca Öykü geri çekildi.
“Biri görecek, hadi evimize girelim.”
“Evimize? Sevdim bunu. Sen bana taşınsana?”
“Oldu o kadar da değil. Hastasın diye ailem bu kadar taviz veriyor unutma.”
“Tebeşir tozu içerim, ateşler içinde yataklara düşerim sen iste yeter.” Dedi Arda kıza sarılarak.
Daireye girdiklerinde, “Sen uzan, ben sana oturma odasında yer ayarladım. Bende sana çorba yapayım.”
“İstemez çorba.” Derken kızı kucağına çekti. “Bana sen lazımsın. Dudakların, tenin...”
Öykü ellerini adamın boynuna doladı. “Öyle mi? Imm, bakalım neler yapabiliriz bunun için.” Dudaklarını dudaklarına yaklaştırdı. Ufak bir öpücük kondurdu. “Bu nasıl?”
“Ne oldu? Bir şey anlamadım.”
“Demek öyle... peki ya bu?” deyip, dili ile boynuna dokundu.
“O neydi ki?”
Öykü biraz daha aşağılara indi ve tişörtünü çıkarıp, adamın göğsüne dokundurdu dudaklarını.
“Daha etkili olabilirsin bence kızıl.”
“Daha etkili? Peki, bunu sen istedin.” Adam koltukta oturur vaziyetteyken eşofman altını ve iç çamaşırını indirdi ve kalan tüm cesareti ile, onu öpmeye başladı. Arda açılan gözleri ile kıza bakıyordu. O gün hayatı kurtulmuş olabilirdi ama bugün bu kız gerçekten onu öldürecekti.

                                          ***

”Senin ne işin var burada? Nereden buldun burayı?” diye sordu sert bir sesle.
“Asistanların yani eski asistanların fazla gevezeler diyelim.” Adamı itip, içeri girdi.
“Filiz!” Karahan’ın sesi haddinden fazla çıkmıştı. “Seni içeri buyur etmedim. Çıkar mısın?”
“Karahan, ciddi olamazsın. Sen beni asla reddetmezsin.”
“Ben evleniyorum.” Dedi birden.
Filiz önce yüzüne anlamsızca baktı. Sonra da kahkaha attı.
“Bu güzeldi.” Dedi gülmesine ara veremeden. Sonra mutfağa yöneldi.
“Ne yapıyorsun? Ayrıca ben şaka yapmıyorum. Nişanlıyım ve bir aya kadar da evleneceğim.”
“Karahan sen ne nişanlanırsın ne evlenirsin... Aşık olmazsın bile.”
“Ama aşık oldum. Hem de tahmin edemeyeceğin kadar çok.”
Filiz sinirlenmeye başlamıştı. Onun için buraya kadar gelmişti. Hayatında biri olduğunu ve birbirlerini sevdiklerini sosyal medyadaki fotoğraflardan anlamıştı... Ama... Aması vardı işte. Onu unutamıyordu. Filiz ne zaman ona bir adım gelse, o aşktan kaçar, aralarına set çekerdi. Bu kızda ne bulmuştu.
Kendine kahve yapan kadın, rahat bir şekilde koltuğa oturdu. Karahan dişlerini sıkmıştı sinirden.
“Filiz, Allah aşkına ne bu rahatlık? Gider misin evimden?”
“Bu gece senden kalmaya geldim Karahan. Tamam en azından eski iki dost olarak oturabiliriz değil mi? Bu kadarını yapabiliriz.”
“Hayır yapamayız. Şimdi çık git.”
“Aa dayanamam diyorsan o ayrı.”
“Ne saçmalıyorsun be?”
Kapının çalması ile Karahan donup, kalmıştı. Koltuğa minicik elbisesi ile daha da yayılan kadın, keyifle adamın telaşlı halini izledi.
“Hemen içeri gir. Biz evden çıkınca da defol git. Tamam mı? Senin yüzünden sevgilime açıklama yapamam on saat. Hele de saçma sapan düşüncelere girip, üzülmesine hiç dayanamam.” deyip, kadını apar topar içeri sürükledi. Kadın kırmızı ruja bulaşmış bardağı masanın üstünde bıraktı. Kızı içeri bıraktıktan sonra üstünü başını düzeltti ve kapıyı açtı.
“Neredesin Aşkım ya az daha gidiyordum.”
“Özür dilerim bebeğim, koltukta içim geçmiş uyuyordum.”
Üstünden duman çıkan kahveyi görünce kaşlarını çattı.
“Yeni uyudun her halde.” Dedi.
“Yok, bir saat oluyor.”
“Eee bu kahve sıcak.” Eline bardağı alında kenarındaki ruju gördü.
Bardak elinde öylece kaldı. Karahan kıpkırmızı olmuştu.
“Umarım Arya’ydı burada olan.”
O sırada içeriden gelen üstünde sadece bir tişört olan kadınla elindeki bardak yere düşüp, parçalara ayrılmıştı. Aynı kalbi gibi...
“Karahan, bebeğim. Hadi ama- ah misafirin mi geldi Aşkım?”
“Hayır Sevda!” diyebildi sadece.

                                              ***

Arya otele girdiğinde ayakları geri geri gidiyordu. Ailesi buradaydı hala ama ne yapsın çok özlemişti. Ayrıca merak da ediyordu.
“Arya hoşgeldin her şeyim.”
“Hoşbulduk.” Dedi çekingen bir sesle. Odaya girdiğinde tüm ailesi oradaydı.
“Girsene.”
“Seni merak ettim. Ailenin gitmediğini biliyorum ama-“ dedi fısıltıyla.
“Sorun değil, gelmen beni mutlu etti.”
Zoraki gülümsedi.
Herkese baktı, ailesi ona yüzlerini çevirince o da bir şey demeden Behram’ın gösterdiği odaya girdi. Behram kapıyı kapatınca, Arya da arkasını döndü ve Behram’ın dudakları ile buluştu.
“Bu hayatın bize garezi var.” Dudaklarından ayrılmadan konuşmuştu.
“Galiba.” Diye yanıtladı Arya nefes nefese.
“Şimdi...”
“Burda mı?”
“Hayır, gel benimle.” Elini tuttu ve diğer kapıdan çıktılar. Yan odanın kartını çıkardı, içeri girdiklerinde Behram kızı kucağına aldı. Arya ayaklarını beline sardı ve kendini adama daha da bastırdı.
“Söyle...” dedi Behram emredercesine dudaklarını ısırırken.
Arya anlamıştı. O gece söyledikleri hala kulaklarındaydı. ‘ÖZGÜR OLDUĞUMDA O İKİ KELİMEYİ DUDAKLARINDAN DUDAKLARIMLA ALACAĞIM PRENSES...’
Arya dudaklarını ayırmadan mırıldandı “Seni... Seni seviyorum...”
Cevap gecikmedi. “Seni çok seviyorum prenses. Hem de her şeyden çok.” Tekrar dudaklarına yapıştı.
Kızı nazikçe yatağa uzandırdı ve “Bekle...” dedi. Çekmecesini açtı, içinden küçük bir kutu getirdi. Tek bir söz demeden içinden çıkardığı yüzüğü Arya’nın sağ yüzük parmağına taktı.
“Benimsin...” dedi.
“Benimle evlenir misin, demen gerekmiyor muydu?”
“Cevabını bildiğim sorularla zaman harcamam BİRTANEM.” Birtanem’i özellikle vurgulamıştı.
“Ama... Ama...” dudakları ile dudaklarını örttü.
“Şişş, hadi sus artık. Çok konuşuyorsun.” Ellerini eteğinden içeri geçirdi, çorabını bir çırpıda çıkardı ve elleri en mahrem yerlerinde dans ettikçe Arya arzunun denizinde nefessiz kalıyordu.
Elbisesini çıkardı. Kendi gömleği ve kravatını da çıkarmıştı.
“Beni ilk öptüğün gün...” dedi öpücüklerini aşağı doğru sürdürürken. “O akşam duşta bunu hayal etmiştim.” Dedi dudaklarını aşağı bastırırken.
“Behram!” diye inleyince, Behram’ın dudakları yana kıvrıldı.
“Ne demiştiniz o akşam küçük hanım...” tekrar dudaklarını bastırdı. “Odanızda rahat ettiniz mi?” demiştin... tekrar öptü. “Duş falan aldınız mı, demiştin.”
“Evet...” dedi belini yay gibi yukarı kaldırarak.
“O akşam duşta hayal ettiğim her şeyi bu gece bir bir sana uygulayacağım güzelim, merak etme.”
Arya kıkırdayınca, onu tuttuğu gibi ters çevirdi. Arya birden “Ay!” diye bağırınca.
“Sessiz ol sevgilim, evimizde değiliz. Başkalarının sesini duymasını istemiyorum.” Sırtına öpücükler kondururken, Arya daha fazla olabileceğini düşünmemişti. Ama tüm gece yaşadıkları her an bir öncekinden de mükemmeldi.
Arya artık Behram Aram Al-Sharif’in kadınıydı. Onun bir tanesi, onun her şeyiydi. Kimse onları ayıramaz, kimse onların dünyasına dokunamazdı.
Behram kızı kucağına çekti ve alnına, saçına öpücükler kondurdu.
“İyi ki o gün beni öptün Arya’m.”
“İyi ki karşılık verdim Behram.”
Adamın güldüğünü anlayınca öfkeyle suratına baktı.
“Ne? Neden güldün?”
“Zorla öptün. Ne yapsaydım?”
“Hı,, nezaketten karşılık verdin yani.”
“Yani...” dedi.
“Behram seni öldürürüm.”
“Ben cennetteyim zaten. Demin bana bahşettiklerinle beni öldürdün prenses.”
“Hımm, daha bu başlangıç sanırım.”
“Gel buraya.” Deyip, kızı üstüne çektiği an Arya’nın telefonun sesi odayı doldurdu.
Arya telaşla adamın üstünden inip, Behram’ın tişörtünü üstüne geçirdi. Çantasının içinden telefonu çıkarıp, arayana baktı.
“Sevda arıyor.” Dedi adama bakıp, Behram ellerini başının altına koymuş, kadını izliyordu. Kadınını...
“Sevda sen ağlıyor musun?”
“O beni aldattı Arya. Karahan beni aldattı...”
Arya duyduğu şeyle Behram’a döndü ve eli ile ağzını kapattı. Behram kötü bir şey olduğunu anlamıştı.
“Geliyorum.” Deyip, telefonu kapattı.

KARA SEVDA - TUTKU SERİSİ I-FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin