18. BÖLÜM - TATİL DÖNÜŞÜ

22.9K 1.5K 8
                                    

Bölüm erken gelsin dedim :) KEYİFLİ OKUMALAR

Tatilden dönerken Karahan ve Sevda ayrı dünyadaydı. Sevda yol boyu yüzüğüne bakıyordu.
Karahan ise gülümseyerek izliyordu onu.
“Gözlerini ayırmayacağını bilseydim. Fotoğrafımı bastırırdım üstüne.”
Sevda kıkırdadı. “Anlamı sensin. O yüzden güzel zaten.” Biraz daha ilerlediklerinde gördükleri şeyle Karahan acı bir şekilde frene bastı.
“Arya!” diye fısıldadı Sevda.
Karahan kapıyı rüzgar hızıyla açıp, pert olan arabaya doğru koştu. Yan yoldan çıkan kamyonetin yan tarafına çarpmışlardı. Öykü ufak tefek yaralarla kurtulmuştu. Ama önde oturan Arda ve Behram çok ağır yaralıydılar. Arya ise başına darbe aldığından baygındı.
Öykü şoktan yerinden ayrılamıyor, sadece etrafına bakıyordu. Arkalarından bir acı fren daha duyuldu.
Sevda gözlerinden akan yaşlarla soğuğa aldırmadan asfalta oturmuştu. Burak ve Özgür de Karahan’ın yanına koştular.
“Arda!” diye bağırdı Burak. Karahan Burak’a döndü.
“Ambulansı ara, çabuk! Çabuk!” Burak hemen telefonu çıkardı elleri titrediğinden telefon yere düştü. “Siktir!” diye bağırdı. Yerden telefonu alarak ambulansı aradı. O sırada Öykü’yü kendine getirmeye çalışan Özgür’e bağırdı.
“O şokta, iyi. Bana arabanın arkasındaki çantayı getir.” Özgür hala beklerken sesini yükseltti. “Özgür! Zamanla yarışıyorum. Bana yardımcı olur musun abicim?!” diye bağırdı.
Burak ile birlikte dikkatlice Arya’yı çıkardılar önce.
“Arya!” diye seslendi Karahan. Ama Arya gözlerini açamıyordu.
Gelen çantasından gerekli olan şeyleri çıkardı. Arya’nın kontrollerini yaptı. “Sıkıntı yok. Sadece baygın.” Dedi ve Behram ile Arda’ya döndü.
Onları çıkarmak kolay değildi. Neyseki tam o sırada ambulans geldi.
Karahan gerekli bilgileri verirken. Adamlar Arda ve Behram’a boyunluklarını taktılar. Yavaşça aracın kapılarını açmaya çalıştılar. En sonunda açtıklarında hızla ikisini de çıkarıp, araca bindiler.
Karahan ve Öykü ambulansla giderken, Burak Sevda’nın, Özgür de Burak’ın arabasını aldı.
Burak telefondan babasının numarasını çevirdi.
“Oğlum?” diye gülerek açtı Burhan bey telefonu.
“Baba.”
Burhan bey oğlunun telaşlı sesini duyunca birden oturduğu sandalyeden kalktı. “Burak, bir şey mi oldu oğlum?”
“Baba, bir kaza ol-“
“Ne kazası? Siz iyi-iyi misiniz? Sevda, Arya?”
“Baba sakin ol. Anlatmama izin ver. Uludağ dönüş yolundaydık. Kaza nasıl oldu şimdilik bilmiyoruz. Kızlar iyi. Arya ufak bir darbe almış. Sadece baygın. Ama...”
“Ama? Delirtmesene!”
“Arda ve Behram iyi değiller baba. Ambulanstalar şuanda. Amcamların hastahanesine gidiyoruz. Sen herkese uygun bir diller anlatır mısın?”
“Kapat telefonu biz hemen geliyoruz.” Dedi ve telefonu kapattı.
Sevda’ya dönen Burak gözyaşları dinmediğini gördü. Elini tuttu.
“Sevda sakin ol.”
“Olamıyorum! Olamıyorum! Lanet olsun. Hepsi ölebilirdi.” Diye bağırdı.
“Ama ölmediler ve iyi olacaklar. Sus artık!”
“Ya olmazlarsa?”
“Sevda, bak Karahan onlarla. Babamları da aradık. Eniştemleri alıp geliyorlar. Hepsi iyi olacak. Tamam mı?”
Sevda inanmasa da sadece başını salladı. Yol sanki bitmiyordu. Bütün yol boyunca bildiği duaları saydı.
Sonunda hastahaneye yetiştiklerinde her şey rüya gibiydi.
Behram ile Arda ameliyata alınmışlardı. Sevda Arya’nın odasındaydı. Onun başucunda bekliyordu. Eğer ameliyattakilere bir şey olursa şüphesiz ki en büyük yıkımı Arya yaşayacaktı. Hem canının yarısı olan Arda, hem de yeni kavuştuğu, onun için her şeyden vazgeçen o koca yürekli adam Behram... Bu kadar kaybı kaldıramayacak kadar narindi aslında şuan gözleri kapalı olan bu kız. Sevda biliyordu, kırılmaz gibi görünen, o zırh gibi duran kız aslında bir yumurta kabuğu kadar kırılgandı.
Yaklaşık bir saat sonunda yavaşça gözlerini açan Arya etrafına baktı. Önce başını tutup, suratını ekşitti. Sevda hemen yerinden kalkıp, yatağın kenarına oturdu.
“Arya, iyi misin? Su vermemi ister misin?”
“Hayır. Neredeyiz?” Dedi cılız sesi ile.
“Hastahanede.” Diyebildi Sevda. Şimdi asıl sorun ona durumu açıklamak.
Arya gözlerini kıstı, sonra aklına gelenle ayağa kalkmaya çalıştı.
“Kaza! Kaza yaptık. Arda? Behram? Öykü? Diye arka arkaya bağırdı.”
Sevda onu tutmaya çalıştı.
“Arya sakin ol.”
“Olamam!” Diye bağırdı.
“Bak hepsi hayatta. Hatta Öykü ayakta.”
Arya durdu ve Sevda’ya baktı. “Diğerleri? Abim? Behram?”
“Onlar da iyi olacak. Birinin ameliyatına baban, birinin ameliyatına da abin girdi. Sence onlara bir şey olmasına izin verirler mi?”
“Ne ameliyatı? Durumları o kadar mı kötü?” diyerek ağlamaya başladı.
“Hadi uzan bebeğim. Bak sende iyi değilsin Arya. Herkes onların yanında.”
“Behram? O yalnız. Kimsesi yok. Yanında olmam lazım. Abimin de yanında olmam lazım.”
“Merak etme. Karahan Behram’ın yanında. Öykü de abinin yanında. İkisi de iyi olacak. Ama sen de iyi ve güçlü olmalısın. Hadi uzan ve dinlen lütfen.” Dedi ağlayarak. Genç kızı çok iyi anlıyordu aslında. O da orada olmak istiyordu ama genç kızı tek bırakamazdı. Arya’yı zar zor yatağa yatırmıştı. Yatağın yanındaki butona bastı. Gelen hemşireye kısaca durumu anlattı, hemşire ona sakinleştirici verdi. Uykuya daldığında Sevda hızla ameliyathanenin önüne gitti.
“Anne çıkmadılar mı daha?”
Annesi ağlıyordu. Sadece ‘hayır’ anlamında başını salladı. Sevinç teyzesi ise kendinde bile değildi. Özgür Öykü’yü sarmış oturuyordu. Burak da yanlarındaydı. Sevda’yı görünce hemen yanına geldi. Kardeşini sardı, kötü görünüyordu. Ayakta durmaya çalıştıkça dizleri kendiliğinden çöküyordu sanki. Burak kızı daha sıkı sardı ve kulağına “Hatırlıyor musun; sen, ben, Arya ve Arda küçükken hep aynı anda hastalanırdık?” Sevda başını salladı. “Benle Arda daha çabuk iyileşirdik. Siz de iyileşin diye sizi öperdik. Sulu sulu hem de...” dedi yüzünü buruşturarak. Sevda gözyaşlarının arasında kıkırdadı. “Biz sizi hep iyileştirirdik Sevda. Sizin ilacınız bizim gücümüzdü. Şimdi sıra sizde. Siz güçlü olacaksınız ki, içeridekiler çabuk iyileşsin.”
“İyi ki varsın abi. Seni çok seviyorum.”
“Ben de seni prensesim.” Dedi alnına dudakları ile dokunarak.
Ameliyathanenin kapısı açıldı ve Karahan başındakini çıkarıp, sevgilisine baktı. Herkes bir anda yerinden kalkıp, Karahan’ın etrafını sardılar. Karahan “Behram iyi. Şimdi yoğun bakıma alınacak.” Dedi.
“Arda?” dedi herkes bir ağızdan.
“Onun ameliyatı sürüyor. Ama buraya gelmeden önce baktım. Her şey yolundaydı. Ters giden bir durum yok.”
Herkes bir ağızdan rahat bir nefes aldı. Sevda o anda karşısındaki manzaranın ne kadar kusursuz olduğunu fark etti. Yeşil ameliyat kıyafetlerinin içinde ne kadar da karizmatik ve ulaşılmaz görünüyordu.
“Teşekkür ederiz oğlum.” Dedi Sevinç hanım adama sarılarak. “Ben sana-“
“Sevinç teyze o benim kardeşim. Diğeri de...” etrafına baktı. “Ortağım. Arkadaşım. O yüzden lütfen teşekkür etme. Her şeyden önce ben doktorum zaten. Görevim bu. Ben bir Arya’ya bakayım.” Dedi herkesi başı ile selamlayıp. Sevda da onun peşinden gitti.
Köşeyi döndüklerinde sanki anlaşmışlar gibi ikisi de birbirlerine dönüp sarıldılar.
“Çok korktum. Onlara bir şey-“
“Şişş, buna asla izin vermezdim. Onlar benim için de değerli. Hadi toparlan bebeğim. Sen de iyi görünmüyorsun.” Ellerini avuçlarının arasına alıp “Yemek de yemedin değil mi?”
“Yemedim.” Dedi çocuk gibi omuzlarını silkip.
“Uyumadın da.”
“Uyumadım.”
“Harikasın bebeğim. Ne güzel de kendini onlar için mahvetmişsin. Süper destek oluyorsun bize. Arya’ya bakalım. Sonra da ben seninle ilgilenirim.”
Birlikte Arya’nın odasına baktılar. Ama hala uyuyordu. Karahan kızın alnına öpücük bıraktı ve Sevda ile birlikte kendi odasına gittiler. Sevdayı oturtup kantini aradı. Tost ve çay söyledi.
“Yemek ye ve biraz uzan olur mu hayatım?”
“Tamam.” Dedi Sevda bitkin bir sesle. Karahan yanına oturdu ve başını alıp omzuna koydu.

                                  ***

“Karahan ne olur görmeme izin ver Behram’ı?”
“Arya, birazdan. Söz.” Dedi Sevda’ya bakarak. Bir yandan da kızı yatağa oturtturmaya çalışıyordu.
“O iyi değil, değil mi? Yalan söylediniz bana!” diye bağırıp, ağlamaya ve çırpınmaya başladı. Arda’yı görebilmişti. Henüz kendinde değildi ama en azından hayattaydı ve iyiydi. Ama Behram’ı görmesine izin vermiyorlardı.
Karahan’ın boşluğundan yararlandı ve kollarının arasından kaçarak koridora koştu. Odaları tek tek açıp, bakıyordu. Karahan onu tekrar yakalayınca.
“Arya ,yoğun bakımda. Ama oraya gitmesen daha iyi olur.”
“Neden?!” diye gürledi.
“Ailesi geldi. Hepsi oradalar. Canını sıkacak bir şey söylemelerinden endişe ediyoruz. Kendine gelince o zaten seni görmek isteyecektir.”
“Ailesi beni ilgilendirmiyor. Yanına gideceğim.” Deyip, asansöre yöneldi. Karahan ve Sevda da onunla gittiler.
“Arya, birtanem bak abini dinle ben-“
“Yeter Sevda. O Arap sülalesi umurumda değil. Ben Behram’ı göreceğim.”
Kata geldiklerinde hepsi birlikte indi. Sevda tedirgin bakışlarla Karahan’a bakıyordu. Sabah sarf ettikleri sözler yüzünden Karahan ve Özgür neredeyse adamları döveceklerdi.
Arya’yı kesinlikle istemiyorlardı. Babası Arya’nın adını bile duymak istemiyordu. Ona göre oğlunun yuvası onun yüzünden yıkılmıştı, oğlu ilk kez babasına atasına onun yüzünden karşı çıkmıştı, Behram onun yüzünden ülkesinden kopmuş, adetlerini, geleneklerini hor görmeye başlamıştı ve onun yüzünden ölüm ile burun buruna gelmişti...

Arya sert adımlarla Behram’ın olduğu yoğun bakım odasına yürüdü. Yetiştiğinde ise koridordaki kalabalık gözüne çarptı. Herkesin gözü de Arya’ya...
Arya kendinden emin adımlarla yürürken önünde duran adamla irkilse de belli etmedi.
Karahan ise hemen yanına geldi. Sevda da diğer tarafına.
Neyseki adamlar İngilizce biliyordu. “Niyetimiz kavga çıkarmak değil. Kardeşim sadece Behram’ı-“
“Sevgilimi.” Diye sözünü kesti Arya.
Karahan yalandan öksürdü. “İşte merak etmiş. Görmek istiyor.”
“Göremez.” Diye gürledi adam.
Tam Karahan lafa girecekti ki Arya onu durdurdu.
“Bakın adınız her ne ise. Yanlış anladınız galiba. Biz izin istemedik. Ben Behram’ı göreceğim ve sizden izin istemiyorum.”
“O benim oğlum!” diye bağırdı adam.
“Benim de sevgilim!” diye gürledi.
O sırada yoğun bakımdan çıkan gözü yaşlı kadına takıldı Arya. Havva...
Gözleri şaşkınlıkla bakıyordu. Boşanmışlardı, daha neye geliyordu bu kız?
Havva kadının yanına geldi. “Gözlerini açtı. Seni istiyor.” Dedi ve yanlarından uzaklaştı. Arya sevinçle odaya koştu. Hazırlanıp içeri girdi. Behram kadını görünce zar zor gülümsedi. “Geciktin.” Dedi sitemkar bir sesle.
“Engelleri aşıp anca gelebildim.” Dedi Arya adamın elini tutarak. O sırada pencerenin önünde tüm ailesi onları izliyordu. Ama Behram hiç birini görmüyordu.
“Öp beni.” Diye emretti kıza.
Arya eğilip adamın dudağına uzun bir öpücük bıraktı. O sırada onları izleyen kadınlar gözlerini kaçırırken, Karahan “O yoğun bakımdan çıkmak istemiyor anlaşılan.” Diye homurdandı.
“Karahan!” dedi Sevda uyarır bir tonla.
“Ne? Kardeşimi öpüyor.”
“Abime anlatayım istersen senin bana yaptıklarını. Ayrıca farkındaysan kardeşin adamı öptü.”
“Karşılık verdi.”
“Karahan! Bak vallahi de bir şey yap çocuğa evlenene kadar yüzümü göremezsin. Bırak başka şeyleri.”
“Başka şeyler demişken. Akşamüstü kaçalım bir iki saatliğine.”
“Önce bir Behram sağ salim çıksın da şuradan bakarız.”
“Tamam söz sadece bir yumruk.”
“Saçının teline dokunulmayacak Karahan!” diye gürledi.
“Of, eniştemi ağız tadıyla dövemeyecek miyim yani?” diye sitem etti.
“Dayak atmak istiyorsan sen de yiyeceksin beyefendi.”
“Of, iyi tamam be. Gidiyor muyuz akşam?”
“Tamam gideriz.” Dedi adamın koluna girerek.
Karahan kıza sarıldı.
“SENİ HAK EDECEK NE HAYIR İŞLEDİĞİMİ MERAK EDİYORUM BE GÜZELİM.” Dedi.


KARA SEVDA - TUTKU SERİSİ I-FİNALWhere stories live. Discover now