61. Bölüm

3.4K 80 2
                                    

Bu sefer değişik bir bölümle yanınızdayız iyi okumalar 😇

Mardin sokaklarına bakıyordum Yen'i geldiğim bu şehirin çok farklı bir havası çok farklı bir hayat biçimi vardı. Bugüne kadar bildiğim gördüğüm çoğu şey burada yanlıştı. Yaşanan olaylar dizilerde gördüğümüz olaylara benzerdi. Buraya büyük bir nefret ve kinle gelmiştim. Şimdi ise olduğum geldiğim hale bak. Büşra'nın hayatını karartmış, canını yakmış ve onu benden almışlardı. Ama sonra onu gördüm gözlerinde ki mutluluğu uzun yıllar sonra Büşra ilk defa böyle gülüyor, gözleri böylesine parlıyordu. Çektiklerinin mükafatını geçte olsa alıyordu. Ve ben nefret ile geldiğim bu şehirde yep yeni bir hayat yaşıyor yeni insanlarla karşılaşıyordum. O kadar yer gez gör ama buranın insanlarına bağlan. Kalbini burada bırak ve hayatına devam et, olmadı işte beni buraya sürükledi yine bir kere geldin mi buraya koparmıyorsun galiba.
Berfin'i ilk gördüğüm günü hatırlıyorum. Dalgalı saçlarını üstüne giydiği toz pembe elbisesi ve o güzel gülüşü... Büşra buradaki herkesi anlatmıştı da bu kadar güzel bir kız olacağını hiç tahmin etmemiştim. Esmer teni ile elbisesi zıtlık içinde uyum sağlarken saçlarını savurması o gece beni çıldırtan son şey olmuştu. Bir insan farkında olmadan nasıl bu kadar çekici olabilirdi ki? Hele düğünde gözlerinde gördüğüm o anlam veremediğim bakış ile tüm cesaretimi toplamaya hazırdım. Slow bir parçanın çalmasını fırsat bilip yanına doğru gitmeye başlamıştım. Kalbimin tepkilerine anlam veremiyordum. Bir çok kızla dans etmiş, eğlenmiş, birlikte olmuştum ama şuan sanki ilk defa bir kız görüyormuş gibiydim. Yanına vardığımda kulağına eğilip
"Düğünün en güzel kızını yalnız bırakmak olmaz benimle dans eder misin?" Dediğim şeye ben bile şaşırmıştım. İçimdeki serseri ne yapacağını bilmiyordu. Uzattığım elimi tutunca birlikte piste geçip dans etmeye başladık. Gözlerinin içine baktım sadece gözlerine odaklandım anlam vermek istedim o bakışlarına o bakışlarında aradım cevaplarımı, gözleri doluydu acı vardı. Benden mi rahatsız oluyor acaba diye düşündüğüm sırada şarkı bitti ve Berfin ellerimin arasından kayıp gitti. Bir an en eğerli varlığımı kaybetmiş gibi hissettim. Sonrası sessiz ve kaçak bakışmalar ile dolu bir gece oldu.
O geceden sonra çok bir anlam yüklememeye çalıştım. Aklımın burada kalmasını istemiyordum ama o bu sefer ne yaptı. Havaalanına geldi. Belki de son kez görmek istedi bilmiyorum ama geldi. Tabi görmek istediği beni başkası ile öpüşürken görmek değildi ama talihsiz bir olaya da şahitlik etti. Zaten sonrada çekip gitti. Bu sefer ben bırakamazdım onu peşinden koşmaya başladım. Karşımda gördüğüm narin beden hayal kırıklığı ile doluydu. Eğer o an yanına gidip söylemeseydim hislerimi bir daha bunu yapamazdım. Ve o gün ona bir daha geri geleceğini söyledim. Ve söylediğimi de yaptım. İstanbul'a gittiğim sürece bir parçam hep eksikti. Aklım Mardin'de ve burada bıraktıklarım da kalmıştı. Yüksek lisans yapmak için bir okul seçmem gerekiyordu. Bu fırsatı değerlendirmek için hemen tercih listeme Mardin'i ekledim. Onun yanında olmam gerekiyordu. Yüksek bir puanım olduğu içinde kabul edildim. Sürpriz bir şekilde karşısına çıktığımda verdiği tepkiler canımı yakarken beni sevdiğini bir kere daha anladım. Ondan sonra zaten Mardin'e alışmak kaldı. Olaylar bitmedi dikkat etmem gereken kurallar çıktı. Çoğu zaman keşke Berfin İstanbul'da olsaydı da daha rahat etseydik dediğim çok oldu.  Ama gün geçtikçe alıştım buraya ama alıştıkça Mardin'in acı dolu yüzünü gördüm. Ölen insanlar, acımasız insanlar ve küçücük yaşta katil olan çocuklar... Çok zor bir dönem atlattık. Gözlerimin önünde değer verdiğim iki kadın günden güne eriyip gittiler. Demir'in yaralanması bütün herkesin üstüne kara bir bulut gibi çökmüştü. Bir yanda abisini kaybetme korkusu yaşayan sevdiğim kadın diğer yandan kocasını kaybetme korkusuyla ölüp ölüp dirilen kuzenim ve ikisininde teselli kaynağı aradığı tek bir beden... Bu süre zarfında çoğu zaman Ateş ve Emir'in varlığına şükrettim. Gerçekten bu sefer nasıl bir şekilde davranacağımı bilemediğim zamanlar oldu karşımdaki iki hassas beden beni oldukça zorladı. Hatta bi ara eskiye çok eskiye döndüm ve az kalsın yapmak istemeyeceğim çok büyük bir hata ve sonucuna sebebiyet veriyordum. Bir kere daha sevdiğim kadını kaybetme korkusunu iliklerime kadar yaşamıştım. Ama Mardin'e alışmaya başladığım sürece bu olaylara da alışıyordum. Her geçen gün bizi ne beklediğini bilmiyorduk. Bugün sevdiğimin yanındayken yarın nerede olacağım belli değildi. Demir'in hastaneden çıkmasıyla normal bir düzene giren hayatımıza devam etmeye çalışırken yaşadıklarımızın izi hep bizimle birlikteydi ve uzun bir süre bizi bırakmayacaktı. Ben okul işleri ile uğraşırken Berfin'im istediği yeri kazanmıştı. Onu bırakmaya niyetim yoktu ve o hep benim yanımda olacaktı.

Dersler ile boğuşurken saatin iyice geç olduğunu yeni fark etmiştim. Okuldan çıkmak için ayaklandığım sırada telefonum çaldı. Arayanın Demir olduğunu görünce merakla telefonu açtım
"Alo"
"Selamın aleyküm Uras müsait misin?"
"Aleyküm selam buyur Demir"
"İşin yoksa bir çay içelim konuşmak istediklerim var"
"Olur tabi nereye geleyim" bana gelmem gereken yeri söyledikten sonda telefonu kapattık. Okuldan çıkıp bir taksiye atladım. Okula yakın olan kafeye vardığımda Demir çoktan oradaydı. Selam verip karşısına oturduğumda yüzünde ki gerginlik kendini fazlasıyla belli ediyordu.
"Hayırdır Demir bu ne surat bir sıkıntı mı var"
"Bilmiyorum Uras öğreneceğim var mı yok mu?"
"Hayrolsun ne oldu?"
"Berfin ile arandaki muhabbeti öğrendim" yüzündeki gerginlik artarken benimde gerilmem bir olmuştu
"Sana söyleyecektim sadece şu olayların geçmesini bekledim"
"Büşra'nın söyledikleri doğru mu? Berfin'i mi seviyorsun?"
"Doğru seviyorum"
"Bak Uras burası İstanbul değil! Kardeşim ile öyle sevgili falan olamazsın! Ondan uzak dur"
"Nerede olduğumu gayet iyi biliyorum. Sevdiğim kadına ne kadar yakın olmam gerektiğini de!"
"Ben böyle bir şeye müsade etmem"
"Neden! Neyi mi gördün?"
"Bir şeyini görüp görmem ile alakalı değil. Berfin daha küçük ve burada böyle şeyler doğru değil"
"Berfin artık üniversiteye başlayacak sende Büşra ile yaşıt değilsin. Burada nasıl şeyler oluyorsa olması gerekiyorsa öyle yaşıyoruz. Berfin'i bırakma niyetim yok"
"Neden Berfin?" Sorduğu soru ile afallasam da bu uzun sürmedi
"Sen Büşra'yı neden sevdiysen aynı nedenden!" Bu sefer o afallamıştı
"Berfin İstanbul'daki kızlar gibi değildir. Onu üzmene izin veremem"
"İstanbul'daki kızlar gibi olmadığı için buradayım zaten ve onu üzecek olsam burada bir düzen kurmaya çalışmazdım. Bak Demir abisin kıskanmanı da kardeşini korumanı da anlarım ama unutma ben kötü biri değilim ve benim senin gibi bir ailem yok yani Berfin'e asla zarar vermem!" Cümledeki imayı gayet iyi anlamıştı. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştuğunda
"Şakın kendini benim yerime koyma"
"Sende o zaman koydurma!"
"Ben Büşra'yı deli gibi seviyordum yıllarım onunla geçti"
"Ben sevmiyor muyum? Sevdiğimi kanıtlamam için acımı çekmemiz lazım! İlla zarar mı görmeliyiz?"
"Demek istediğim o değil"
"Bak Demir güzelce konuşuyoruz burada Büşra'ya da istediğini sorabilirsin sen orada öylece yatarken ikisininde yanında ben vardım. Berfin kriz geçirirken ben vardım. Saatlerce ağladım ben sırf bir kere daha sevmişsen kaybetmeyeyim diye. Ben bir kere sevip kaybettim bu sefer buna izin vermem kusura bakma" çayımın son yudumunu da içtikten sonra kafeden dışarı çıktım. Derin bir nefes alıp üstümdeki gerginliği atmaya çalıştım. Biraz yürüdükten sonra telefonu çıkarıp huzur bulduğum sesi aradım
"Alo Berfin'im nasılsın"
"Uras, iyiyim sen nasılsın"
"İyiyim bende neler yaptın"
"Aynı şeyler işte şimdi geldim Zeyşan'ın yanındaydım. Mezuniyette giyeceğim elbiseyi buldum"
"Hele şükür buldun demek bana da resmini at bakalım Karakız" dediğim şeye gülerken
"Olmaz o gün göreceksin"
"Haksızlık ama bu kaç zamandır bekliyoruz bunu"
"Olmaz dedim işte"
"Çok abartılı açık değildir umarım"
"Değil değil"
"İyi bakalım"
"Sen neler yaptın neredesin"
"Üniversitedeydim yoğun bir gündü şimdi yurda geçiyorum"
"Dikkatli ol bak yemek yemeyi ihmal etme"
"Tamam güzelim. Hadi ben seni sonra yine ararım görüşürüz"
"Görüşürüz" telefonu kapattıktan sonra çoktan yurda gelmiştim. Tek kişilik bir oda da kalıyordum. Tek tabanca takılmayı severdim. Kimseyle uğraşmadan. Üstümü değiştirdikten sonra yatağa uzandım. Demir'in dediklerini düşündüm. Berfin ile arama girmesine izin vermezdim. Berfin benimdi ve benim olarak kalmalıydı. Gözlerimi kapadığımda düşündüğüm tek şey Berfin'i o güzeller güzeli yüzüydü.


"Uras gitme!"
"Aslı?"
"Benim benim Uras gitme ne olur"
"Aslı sen gittin ya?"
"Vazgeçme benden"
"Aslım ağlama lütfen bak ben yanındayım"
"Uras bırakma beni ne olur gitme ona"
"Aslı sakin ol lütfen"
"Uras hayır Uras gitme"
"Aslııı!!!!!"

Biraz ağır gidiyoruz kusura bakmayın lütfen:) ama güzel bölümler gelecek biraz mutluluk artık diyoruz;)
Yorum ve beğeni bekliyoruz ♥️

O BENİM ABIMحيث تعيش القصص. اكتشف الآن