Hırka

1.2K 113 91
                                    

Ji Soo'ya tek kelime etmeden hışımla kapıya yöneldim. Ev topuzu yaptığım saçım ve pijamamı umursamadan evden ayrıldım. Anahtarı almak dahi aklıma gelmemişti. Düşündüğüm tek şey Lisa'nın aşağıda oluşuydu.

Telefonumun düşmemesine özen göstererek aşağıya ulaştığımda binanın demir kapısını zorlayarak açtım. Güçlü kollara sahiptim fakat kapı o kadar ağırdı ki bazen binada yaşayan erkekler dahi zorlanıyordu açarken.

Kapıyı açtığımda yüzüme vuran soğuk titreten türden değildi. Yalnızca akşam olduğu için hava az da olsa soğumuş, oldukça hoş bir hale bürünmüştü. Tam evde oturup kahve içmelik türdendi doğrusu.

Düşüncelerimle aynı anda etrafı süzerken sonunda Lisa'yı gördüm. Saçını at kuyruğu yapmış olması onu bulmamı son derece zorlaştırmıştı çünkü onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Kulak hizasında topladığı saçları omzuna dökülüyor, beni görmek için bir o yana bir bu yana salladığı kafasıyla birlikte oradan oraya uçuşuyordu. Gözleri her zamanki gibi kocaman açılmış ve duruşu her zamanki gibi dikti.

Seslendim "Lisa! Burdayım!"

Bana dönüp gördüğünde saniyeler içinde o da seslendi "Ne çabuk geldin!"

Akşam üzeri olduğu için komşuları rahatsız ederim düşüncesiyle Lisa'ya yaklaştım. Artık bağırmama gerek yoktu "Ne oldu?" Dedim sakin bir ses tonuyla "Anlatmak ister misin?"

Soruma cevap vermek yerine telaşlı bir şekilde sordu "Chae sen salak mısın?" İsmimin yarısını kullanması oldukça şirindi. Ayrıca aksanı ile birlikte bu daha da şirin oluyordu.

"Neden?" Dedim gülerek.

Koluma vurdu "Pijamayla aşağı inmişsin. Erkekler seni böyle görse ne der?"

Güldüm. Bu seferki daha çok kahkahaya benziyordu "Sen çağırdın"

Bu sefer kollarını göğsünde birleştirip bakışlarını gözlerimde kilitledi "Ben camdan atla desem atlayacak mısın?"

"Bak işte o salaklık olur"

Koluma vurdu. Bu seferki gerçekten acıttı "Chae salak mısın?" Ardından oflayıp devam etti "Cevabını bildiğim şeyi niye soruyorum ki?"

"Asıl sen kendine bak" diyerek gözlerimle eteğini işaret ettim "Minicik bir etek giymişsin, sence seni bu saatte böyle gören erkekler ne der?"

"Onlara yüz vermem olur biter"

Alaycı bir şekilde güldüm "Dünya o kadar masum değil"

"Seninle biraz konuşup rahatlamak için geldim, böyle sohbetler için değil"

Önce ofladım ardından "Pekala" dedim "Ne yapmak istersin?"

"Şurdaki banklara oturalım mı?" Derken incecik parmağı ile işaret etti. Onun Lisa olduğunu bilmesem tavuk ayağı falan zannedebilirdim "Konuşuruz"

Başımla onaylarken Lisa'nın koluna girdim ve işaret ettiği yere doğru ilerlemeye başladık. Giydiği topuklular yüzünden rahat yürüyemiyordu. Bacakları zaten uzundu, neden topuklu giyiyordu anlamıyordum doğrusu. Bir de bana 'salak mısın' diyordu.

Lisa'nın topukluları yüzünden binbir zorlukla ulaştığımız banka oturduk. Karşılıklı şekilde oturduğunuz bankın üst tarafı kaplıydı ve ikimizin tam ortasında tahtadan bir masa vardı. Çalınma riskine karşı her şey yere sabitlenmişti ve asla kıpırdamıyordu.

Bacak bacak üstüne atarken pijamamın şort kısmındaki telefonumu masanın üstüne koydum. Ardından konuştum "Ee" dedim "Anlat bakalım"

"Aslında o konudan bahsetmek istemiyorum. Sinirimi bozuyor. Mino ile yıllardır arkadaşız ve peşinden ayrılmıyorum ama o benim yerime Jin Woo ile ilgileniyor"

Playing W Fire | chaelisa ✔Where stories live. Discover now