35. Bölüm

94 10 15
                                    


Merhabalar!

Nasılsınız bakalım görüşmeyeli? (Hiç cevaplamıyorsunuz ya neyse!)

Hayırlı, bereketli, bol dualı Cumalar...

Keyifli okumalar...

Nehir'in anlatımıyla...

(Artık gitme vakitleri gelmişti. Katre zaten hiçbir şey yememişti. İlacı aç aç içmiş gibi olmuştu! Bu iki mahlûk Katre'yi rahatsız etmekten başka bir şey yapmıyordu. Ayaklarımı hareketlendirdim.

Keyfimin yerinde olmadığı anlarda ya ayaklarımı inceler ya da ona bakarak yürürdüm. Sesler başımı kaldırmama neden oldu. Karşımdaki manzara ise koridorun ortasında kalakalmama...)

•••

Korel, Katre'yi kucağına almış, Poyraz da annesinin eteklerine yapışan çocuk misali onların dibindeydi. Peşlerini biran olsun bırakmayan sülüklüğü sinir bozucuydu doğrusu. Bir o kadar da merak konusu. Katre'ye bu kadar bağlanmasına neden olacak ne olmuştu? Ya da gerçekten Katre'ye bağlı mıydı?

Düşünceler beni esir alıyordu. Bir sonuca kavuşsam iyiydi ama esaretin belirsizliği hüsranla sonuçlanıyordu hep. Belli belirsiz kafamı iki yana salladım. Kadroya dâhil olup peşlerinden banyoya girsem iyi olacaktı.

Katre dizlerini karnına doğru çekmiş üzerindeki damlaların soğukluğuyla titrerken, Poyraz ve Korel adlı iki mahlûkumuzda fıskiyeyi aralarında çekiştirip duruyorlardı. Gereksiz güç gösterisi anlamsızdı. Biri sevgilisi için diğeri ise dostu için çabalıyormuş izlenimi vermeye çalışıyordu. Fakat ikisine de inanmıyor, güvenmiyor ve de nefret ediyordum.

Dikkatim Katre'deyken aralarında cereyan eden çekişmenin tam olarak nasıl geliştiğini izleyememiştim. Poyraz'ın sertçe duvara çarpan bedeninden çıkan sesle bakışlarım onu bulmuştu. Poposunun yerle kucaklaşmasıyla Korel suyu Katre'nin başından aşağı dökülmesini sağlayacak şekilde tuttu.

''Üzerini çıkarsak daha iyi olacak.'' Yerde oturmak hoşuna gittiğinden mi bilinmez ayağa kalkmadan fikrini paylaşmıştı. Korel usulca kafasını çevirdi ona doğru.

Ve...

Güldü. Keyiften uzak. Çıldırmanın eşiğinde...

''S*tir git!'' Sıktığı dişleri arasından çıkan her harf nefretle süzülüyordu.

Kapının girişindeki amaçsız izleyişim dostuma zarar veriyor, burada bulunma amacımı baltalıyordu. Sağ ayağımın yükünü hafifletip doğruldum. Yorulmuş, bıkkınlıkla dolmuştum. Kovduğum halde gitmemeleri... Kendimi saatin tik takları gibi hissediyordum. Kimsenin hoşuna gitmeyen, bıkkınken farkına varılıp daha da çileden çıkaran o sestim. Dediklerimi anlamaya çalışan, kulak veren yoktu. Nefesimi öfkeli bir sertlikle dışarı üfledim.

''Ergen kavganıza bir son verin!'' Takan yoktu yine. Tek değişiklik Poyraz'ın ani bir hamleyle ayağa kalkıp fıskiyeye saldırmasıydı. Tabiri caizse boğuşuyorlardı! Ellerindeki fıskiye her harekette farklı bir yeri suluyordu. Ağız dolusu bir küfür homurdandım. Biraz kale alınmama biraz da attığım adımla çorabımın ıslanmasına...

Üçüncü adımım havada asılı kaldı. Gözlerimi sımsıkı yumdum dişlerimi sıkarken. Fıskiye bana dönmüş sudan nasiplenmek sinirin hâkimiyetindeki bedenimi filizlendiriyordu. Avazım çıktığı kadar bağırdım. Ellerim iki yanda yumruk olmuştu bile.

Açılan harelerim öfkeden kavruluyorlardı.

İki gereksiz baş şok olmuş bir yüzle bana dönmüştü. Bakışlarımı ellerine çevirdim. Emir almışçasına hızla fıskiyenin yönünü değiştirdiler. Gözlerse hâlâ üzerimdeydi. Adımlarımı hareketlendirdim. Yerin ıslak kayganlığını unuttuğum için kaymam akabinde Poyraz'ın kollarında kendimi bulmam saniyeler içinde gerçekleşti.

Bir Umuda KiracıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin