14. Bölüm

482 81 43
                                    



Hayırlı Cumalar ve keyifli okumalar...

Güvenmek...

Birçok şeyini riske etmekti. Ortaya koymaktı kendini. Bin bir zahmetle ördüğü duvarların ardındaki asıl dünyasına misafir etmekti birini. Bazı şeylerin, bir daha kendisine gelmemek üzere yitip gitmesini, tam yolu ortalamışken yolda kalmayı bile göze almaktı.

En değerlisinde, yüreğinde yer vermekti.

Çünkü insan, gözlerini kapattığında korkmadığı bir yeri olsun isterdi. Yanında en savunmasız haliyle durabildiği, zırhını çıkartıp dinlenebildiği birisinin varlığını arzulardı. Zayıflığını, acizliğini çırılçıplak gözler önüne sereceği hiçbir cümlenin, tereddüde uğramadan dudaklarından dökülmesini isterdi.

Kolay değildi birine güvenmek. Bunca ceremeyi çekmek...

Hiç olmadığı kadar zordu. Bir binanın inşası gibiydi. Günler, haftalar, aylar hatta yıllar sürerdi. Ama yıkmak, geriye bir toz bulutu bırakmak birkaç dinamitin patlaması kadar sürerdi. Dakika bile olmayacak birkaç saniye kadar...

Aslında güvenmekte, güvenilmekte tek kelimeyle nasipti. Ötesi yoktu.

Güvenmek...

Hayatımda ilk kez yaptığım bir hata değildi. Daha önce de tekrarlamıştım.

Nehir'e, Korel'i anlattığım an, ilk günkü gibi tazeliğini koruyordu zihnimde. Sitenin mini parkındaki salıncakların birine ben diğerine de Nehir oturmuştu. Salıncakta bir ileri bir geri giderken Nehir'e kaçamak bir bakış atmıştım.

Kısa bir süredir ikimizde susuyorduk. O an paylaşmak istemiştim. Ve 'Ben âşığım' demiştim mutluluğun harmanladığı bir heyecanla. Sonra başlamıştım anlatmaya. Onu sinemada gördüğüm ilk anı, nasıl hoşlanmaya başladığımı, âşık olduğumu nasıl anladığımı, bazı geceler nemli yanaklarımla tavanı izlememe kadar birçok şeyi anlatmıştım.

Sevincimi, hüznümü, acımı, her şeyimi...

Bazen de ayaklarımla yerdeki kuma anlamsız şekiller çizmiştim. Konuşmam bitince bir iki dakika sessizliğe bürünmüştüm. Yüzümde varlığını koruyan o buruk gülümsemeyle telefonumu çıkarıp Korel'in resmini açmıştım sonra. Sessizce iç çekip Nehir'e dönmüştüm 'Bak bu!' demiştim.

O an bakışlarındaki donukluğu anlamlandıramamış aslında üstünde bile durmamıştım. İlk kez birine Korel'e âşık olduğumu söylemiştim. Lisedeki en yakın arkadaşım Nur'a da söylemiştim Korel'i ama o sadece hoşlandığımı biliyordu. Ona bile kendimi bu kadar açmamıştım. Bu durumdan hiç pişman olmamıştım ama Nehir'e kendimi açtığım için... Pişman değildim ya da hayal kırıklığı o kadar baskındı ki pişmanlığı arka plana itiyordu, bilemiyorum.

Nehir'in elindeki telefonumu alıp 'Eniştende olsa çok bakma' demiştim kıskanç bir tavırla ve Korel'e bir kez daha bakıp telefonumu cebime koymuştum. Sonra biraz daha sessizce oturup kalkmıştık. Nehir konu hakkında hiçbir şey söylememişti bende bir şey söylemesini beklememiştim zaten.

Birkaç gün sonra odamda Nehir'le otururken bu sefer o pat diye anlatmıştı eski sevgilisini. Adını söylememişti. Sorduğumda 'Boş ver. Gereksiz harf yığınından başka bir şey değil!' demişti hoşnutsuzlukla.

Sadece bir kişiyle çıkmıştı Nehir. Oda, onu aldatmıştı zaten. Hem de ilk haftada! Beraber sövmüştük. Arkadaşımı üzdüğü için sinir olmuş, ondan nefret etmiştim. Nerden bilebilirdim ki onun, sevdiğim adamın ta kendisi olduğunu.

Bir Umuda KiracıWhere stories live. Discover now