23. Bölüm

441 38 103
                                    


Öncelikle herkese merhabalar. Nasılsınız bakalım? :) Beni soracak olursanız-ki sorun- idare ederden halliceyim...

Sanki rakiplerim Duracell, bense sıradan çinko karbon pil... Ah her neyse! Başarılar sevgili rakiplerim. :D

Hayırlı, bereketli, bol dualı Cumalar...

Keyifli okumalar...

Katre'nin anlatımıyla...

''Korkuyorum.'' Sesimde aldatıcı bir sakinlik vardı. Yeşil hareleri dikkatle bana bakarken sözlerimi de anlamlandırmaya çalışıyordu.

Derin bir nefes hediye ettim ciğerlerime konuşmadan önce. ''Başaramamaktan, beklentileri karşılayamamaktan...'' Nefesimi sıkıntıyla dışarı üfledim. ''Ama en çokta hayallerimin gerçekleşememesinden!''

Yüzümde oyalanan gözlerini birkaç saniye sonra başka yöne çevirdi. Alt dudağını ısırıp başını hafifçe öne eğmesini izledim sabırla. Parmaklarına işkence etmeye başlaması içindeki kopuşlara inat çaresiz bir direnmeydi. Nehir de benim gibiydi. Güçlü durmaya çalışıp kararlılıkla 'istediğim bölümü kazanacağım' dese de o da korkuyordu. Tek fark bunu dile getirmemesiydi.

İçime doldurduğum nefesle göğsüm şişerken sıkıntıda büyüyor, her hücreme daha hızlı yayılıyordu sanki. Oysaki ferahlamaktı amacım. Ama ne mümkün! O da, o kısa süreli tutsaklığın intikamını böyle alıyordu belki de...

Sol elimi çenemin altına sabitleyip bakışlarımı da o yöne doğru çevirdim. Süslenen ağaçlar ve bunu fırsat bilip ona talip olan kuşlar. Anlaşamadıklarından mıdır yoksa mutluluktan mıdır bilmem fazlasıyla bir ses vardı. Rahatsız etmekten uzak, huzur dolu...

''Safsal olduğun kadar karamsarsın da!'' Başımı usulca ona doğru çevirdim. ''Kendine güvensen, inansan?''

''Bunlar korkuyu yok etmiyor!'' Karşı çıksam da sakin bir tonlama vardı sesimde.

''Of Katre!'' Sinirlenmesini önemsemeyip derin bir iç çektim. Başımı usulca ağaçlara doğru çevirdim tekrardan.

Zihnimde bir kargaşa vardı çözülmesi güç duran. Ailem, Korel, öğretmenlerim, hayatımdaki manevi kirlilikler bunların başını çekiyordu hiç şüphesiz. Ama öncelik konusunda bir düzen bozukluğu, anlaşmazlık vardı. Akrabaları, çevredeki insanları boş ver, onların ne söyledikleri seni ilgilendirmemeli diyor ve olayı kapatmaya çalışıyordum. Fakat olmuyordu. Ailemin, gereksiz cümleleri duyup üzülme ihtimali bunu engelliyordu. Kendi isteklerimde vardı her şeyin ötesinde...

Nefesimi sertçe dışarı üfledim. İnsanları mutlu etmeye çalışmak, kendini mutsuzluğa mahkûm etmekten başka bir şey değildi.

''Bu kadar çok takma kafana.'' Gözlerim usulca sesin odağını buldu. ''Sonunda ölüm yok ya.'' Beni rahatlatma süsü verilmiş bir cümleydi sadece.

''Doğru.'' Dedim kabullenircesine. ''Ölüm yok, katliam var.'' Sesim duyguların yoğunluğunu barındırıyordu her zerresinde. ''Umutlarımın katli...''

Nefesini seslice dışarı bıraktı. ''Katre!'' Son heceyi bıkkınlıkla uzatmıştı. Öylece yeşillerine baktım. ''Bu kadar güçsüz müsün ya da bir duygunun boyunduruğu altına girecek kadar aciz?''

Başımı masanın üzerinde birleştirdiğim ellerime çevirdim. Tamda öyleydim! Ve bir taneyle de sınırlı değildi bu. Aşkın, korkunun, endişenin, umutların daha nicesinin...

Uzanıp ellerimin üstünde kendine yer edindi parmakları. Hiç istifimi bozmadım. Hafifçe sıktı, ben buradayım, yanındayım, sorun yok dercesine...

Bir Umuda KiracıWhere stories live. Discover now