40. BÖLÜM "Bu Sefer... Evet."

19.5K 1.6K 144
                                    

Selamlar...

Sevgiler...

Uzuuun bir aradan sonra yeni bölüm... :)

Lookout hayran kurguma da bir uğrarsanız çok minnettar kalırım. ♥

***

Paris gerçekten de söylendiği kadar güzel bir yerdi. Hele de sevdiğim adamla yan yanayken... Onun uzun zamanlar geçirdiği bu şehirde, acı içinde, kalbi kırık bir şekilde terk ettiği bu sokaklarda dolaşıyor olmak tuhaf hissettiriyordu. Aslında her an yüzüne bakıp ifadelerini izlemekten kendimi alamıyordum. Üzülüyor muydu? Mutsuz hissediyor muydu? Kötü anılarını hatırlayıp geldiği için pişman oluyor muydu? Ben onu anlamaya çalışarak yüzündeki ifadeleri izlerken bunu fark ediyor, bakışlarını bana çevirip adeta düşüncelerimi okuyormuş gibi güzel bir gülümsemeyle beni yanıtlıyordu.

Tabi ki duraklarımızdan biri Eyfel Kulesi'ydi. Paris'e gelip de onu görmeden gitmek herhalde epey yadırganırdı. Abartısız, sevgilisini kapan oraya gelmişti. Yanında partneri olmadan gelen birini görmek imkânsıza yakındı. Bizim orada bulunduğumuz dakikalar içinde iki farklı evlilik teklifine şahit olup gülmekten kendimizi alamadık.

"Acaba ben de burada şansımı yeniden denesem mi?" dedi Onur bir kolunu omzuma dolamışken. "Burada edilen tekliflerin kabul edilmeme ihtimali yok gibi görünüyor."

"O kadar emin misin?" dedim ben de. Açıkçası içimden yerin pek de önemli olmadığını düşünüyordum. Kararımdan emindim elbet ama tekrar etse hayır diyemezdim. Hem pek çok açıdan hayatım yoluna giriyor gibiydi. Tabi ki babamla konuşmuyordum, bu durumun ne zaman düzeleceğini kesinlikle bilmiyordum. Annem de her zamanki gibi onun gölgesi olma görevini sürdürüyordu. Düşüncelerimden kendimi uzaklaştırmaya çalıştım. "Bence fazla abartılıyor."

"Öyle mi?" dedi kaşlarını kaldırarak. "Yani burada reddedilen ender insanlardan olabilirim."

Gülmekten kendimi alamadım.

"Bence farkımızı göstermenin zararı olmaz."

Soğukta kızaran burnunu çekerek bana baktı ve gülümsedi.

"Ben bu konuda farklı olmama taraftarıyım." Sonra da göz kırptı ve konuyu kapattı. Evet, doğrusu buydu. Ben evlilik meraklısı bir kadın değildim sonuçta.

Ama Onur'a epey meraklıydım, bu ayrıntıyı es geçemiyordum.

Paris'te Eyfel Kulesi'nden pek de beklediğimi alamamıştım ama Notre Dame Katedrali beni tam anlamıyla büyülemişti. Hikayede geçen Kuasimodo ve Esmeralda'nın yanımızda dolaştığını hayal etmekten kendimi alamadım.

Onur bana daha önce buraya Oğuz'la geldiğini anlattı.

"Onunla bir yeri gezmek tam anlamıyla işkence..." diyerek güldü. "Sürekli sıkılır ve acelecidir, çalışması gereken dersler vardır. Tamam, gördük, yetmez mi, deyip durur. O yüzden seninle yeniden burada olmak çok iyi..."

Oğuz Derman'ı o halde düşünmek zor değildi. Asık ve sıkılmış suratı ile benim sevgilimi nasıl bezdirmişti, kim bilir? Bu adamla yaşayacak olana sabırlar diliyordum.

Tabi öyle bir şeye cesaret edebilecek biri varsa...

Aslında Fransa'ya gelmişken gitmeyi çok istediğim başka bir yer vardı ama bu Onur'a nasıl hissettirir emin olamamıştım. Beni şaşırtan Onur'un ilk adımı atmasıydı.

"Cassis'e de gidelim."

Oradaki kötü anılarını, çok sevdiği Viviane'nin onu nasıl kullandığını öğrendiği günlerin orada yaşandığını biliyordum. Onur'u kıran asıl yerin orası olduğunu... Bu yüzden beni tedirgin ediyordu.

ÇİFTE KAVRULMUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin