7. BÖLÜM "Geçmişten Gelen Biri"

23.3K 1.9K 167
                                    

Bölümü paylaşıp iftara kaçıyorum. :) İthaf hepinize. ♥

İyi okumalar. :)

Konu Onur Derman olunca insan nasıl davranması gerektiğinden kesinlikle emin olamıyordu. Ne demişti o? "Bahsi kaybetmeye gönüllüyüm." Tam olarak bunu söylemişti. Ama hemen ertesi günü üşenmeyip masama getirdiği yığınla dosyayla karşılaştığımda gerçekten böyle düşünmediğine inanmaya başlamıştım. Gereksiz sürüyle iş... Beni bıktırmak için elinden geleni yapıyordu. Alt tarafı bir lokantaydı bu! Tamam, güzel ve ilgi gören bir yerdi ama uluslar arası bir holdingde çalışsam önüme bu kadar çok belge yığılır mıydı, emin değildim. Yok çalışanların performans değerlendirmesi yok gelen malların nitelik raporları... Endüstri psikologundan, muhasebeye kadar her türlü işi ben götürüyordum.

"İkinci şubeyi bile açmayı düşünüyorsun, neden bir psikolog ya da insan kaynakları yok burada?" dedim en sonunda.

O ürkütücü gülümsemesini takınarak konuştu.

"Hangi lokantada bu tip görevlileri gördün sen?"

"Ama sizinki büyük ve ünlü bir yer... Olması lazım."

"Sen varsın ya artık. Bence düşünmeye gerek kalmadı."

Ne tarafa ağlıyorduk?

Ama bir gün sonra geldiğinde fazlasıyla dalgındı. Bu ona uymayacak kadar yoğun ve derin bir dalgınlıktı. Ben yine konuşuyordum ama duymuyor gibiydi. Anlam verememiştim. Hatta üzerime iş yığmadı bile.

Ciddi bir durum vardı.

Sormak istiyordum ama sormaya da çekiniyordum. Aslında ona her şeyi pat diye söyleme konusunda hiçbir sıkıntım yoktu ama gözlerindeki tuhaf, anlamlandıramadığım bakış bana engel oluyordu. Daha iki hafta bile olmayan iş arkadaşlığımızda bir an bile böyle olduğunu görmemiştim. Ailesiyle ilgili bir konu muydu? Öyle olsa işinin başında olmazdı değil mi? Kahverengi bakışları sanki daha bir koyu, çehresi daha bir sertti sanki. Kaşları hep bir çatıklığa meyilliydi. Merakım git gide artıyordu.

Ama ertesi gün merakım biraz çözülür gibi oldu, çünkü benden daha önce istemediği bir şey istedi ve bunu yaparken epey mahcup görünüyordu.

"Öğleden sonraki işlerinin hepsini yarına bırakıp benim için bir şey yapar mısın?"

Bu ciddiyet ve eşlik eden mahcubiyet beni o kadar şaşırtmıştı ki ilk defa onun istediği üslupla konuşurken buldum kendimi.

"Patron sizsiniz."

"Ama bu iş değil... Yani..." Elini saçlarında ve kısa sakallarında dolaştırdı. "Bu iş dışı bir mesele. Yani senden arkadaşça bir ricada bulunuyorum, diyebilirim. Şu an bunu isteyebileceğim en uygun kişi sensin."

Bir an korktum.

"Neymiş?"

"Yurtdışından bir arkadaşım geliyor. Onu hava alanında karşılayıp otele yerleşmesine yardımcı olmanı isteyecektim."

Rahatlamıştım ama merakım devam ediyordu.

"Siz neden yapmıyorsunuz?"

"Ben... Çok işim var da."

Yersen.

"Peki... Yaparım."

"Ona özür dilediğimi söyle."

"Arayıp söyleyebilirsin aslında."

"Ya tabi, söylerim. Ama sen yine de dersin."

Sonra kendimi bir takside, elimde üzerinde "Viviane" yazan kocaman bir kâğıtla buldum. Aslında kabul etmeyebilirdim. Dediği gibi iş dışında bir istekti ama merakım baskın gelmişti. İşi bahane edip karşılamaya gitmediği bu kişi kim olabilirdi?

ÇİFTE KAVRULMUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin