22. BÖLÜM "Kabustan Rüyaya Uyanmak"

27.7K 1.9K 177
                                    

Kısa bir aradan sonra yeniden birlikteyiz :) Özlediniz diye duydum mor kafayı. :)

Serimizin son hikayesi, Burçin ve Ozan'ı anlatan "Acı Telve" nin tanıtımı paylaştım. Profilime girip taze pişmiş kahve kokusunu takip edin, ona ulaşacaksınız. :)

Ayrıca şarkı bölümün şarkısı. :) Dinlemenizi rica ederim. ♥

İyi okumalar! :)  

Multitap - Ben Anlarım

Çığlıklar... Ruhumun çığlıkları... Tek duyduğum o seslerdi. Kendi sesimi duyamıyordum ya da dışarıdaki diğer sesleri. Ruhum çığlık atıyordu, artık kaldıramadığı yüklerin altında kalmıştı.

Her şeye katlanmıştım. Nasıl olduysa başarmıştım. Hani insan bazen düşünürdü, bu başıma gelirse kaldıramam derdi ama gerçekten o olay başına geldiğinde inanamayacağı kadar güçle üstesinden gelirdi. Acı çekerdi, yara alırdı ama kendi bile ihtimal vermezken devam ederdi. Ben de öyleydim. Babamın bizim üzerimizdeki baskısı hayatımın en kötü durumuydu, zannederdim büyürken. Onun abimle bana koyduğu kurallar, kısıtlamalar ya da sorumlulukların büyük bir dert olduğunu zannederdim. İnsana kendi yükü ağır gelirdi, başka yükleri yüklenmemiş bir kişiye nasıl kızabilirdik ki? İnsan yükü ağırlaştıkça anlardı aslında taşıdıklarının ne kadar hafif olduğunu. Zenginlik büyülü bir dünya gibi gelirdi başkalarına ama bana bazen işkence gibi gelirdi. İçinde bulunduğum rahat yaşam, pahalı kıyafetler, hizmetçiler, tatiller babamın hükümleriyle tatsız bir hal alırdı.

Sonra abimi kaybettim. Nasıl bir ruh durumu onu ölüme götürmüştü, anlayabiliyordum. Ama o daha uçtaydı, canından vazgeçebilecek kadar aklını yitirmişti. Bu o kadar acı vericiydi ki... Ailede bana koşulsuz sevgi gösteren, annemle babamın mesafeli sevgilerinin eksikliğini gideren insanı kaybetmiştim. Başta nefessiz kaldım, nasıl ilerleyeceğimi bilemedim. Ama her şeye rağmen annemle babama olan sevgim canlıydı. Onlar da acı içindeydi ve geriye sadece ben kalmışken kötü olduğumu düşünmelerini istemedim. Ruhum ağırlaşan yükünü hissetmeye başlamışken ben sanki çok hafifmiş gibi davrandım.

Ama babam ufak ufak yükleri eklemeye başlamıştı. Daha sert, daha acımasız ve daha mesafeliydi. Yine de acı çeken bir babanın olağan tepkileri gibi düşündüm. Katlandım. Kendi acımı biraz daha gerilere gömdüm. Abim bir hayale, belki de rüyaya dönüştü. Hayatımda sanki hiç olmamış gibi davranarak ayakta kalabiliyordum. Onunla anılarımızın gerçekliği beni yaralıyordu çünkü.

Sonra her şey rayından çıktı. Ekin, bir karaoke barda tanıştığımda hemen beni etkisi altına aldı. Bana iltifatlar ediyor, sesimin güzelliğinden bahsediyordu. Ben bir büyüye kapılmıştım, o ne derse kabul ediyordum. Bu babamın kafesinden başımı gerçek anlamda ilk dışarı çıkarışımdı, işte bu cahillik, bu hayat cahilliğiydi belki de beni kör eden. Ekin'in peşinde, ailesiyle bütün iplerini koparmış, mor saçlı kız olarak sürüklenirken yeni yükler edinmiştim. Ekin'in tek derdi paramdı. Beni önceden izlemiş, gözüne kestirmiş ve kullanmak istemişti. Hesaplarında olmayan, hayallerimi babama bu kadar çabuk açmam ve babamın gösterdiği tepkiydi. Artık bende faydalanacağı bir şey yoktu. Parasızdım, tek başımaydım. En azından Tunç gelene kadar...

Bütün bu yükleri taşıdım ama üst üste binip yükselen yükler artık dengede duramıyor, sallanıyordu. Dengeyi bozacak en ufacık bir yük bile hepsinin yıkılmasına ve altında kalmama sebep olacaktı. İşte o son yük yine diğerlerinin sahibinden geldi; babamdan. O ana dek her ailede tartışmalar, küslük olacağını düşünerek yürüyordum. Ama babam beni ailesinden kovmaya hazırdı, artık kızı olmamam için gözünü bile kırpmayacağını göstermişti. Eğer ben kendi hayatımı yaşamaya devam edersem, onun hayatında en ufak bir iz bile olmayacaktım. Ve o bunu önemsemeyecekti. Ya da en azından benim istediğim şekilde... Otelinin başına getirmeyi düşündüğü kişiyi kaybettiği için üzülürdü.

ÇİFTE KAVRULMUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin