30. BÖLÜM "Bir Tehdit Daha"

21.9K 1.9K 258
                                    

Şaka gibi ama yavaş yavaş sona geliyoruz, ne ara otuza gelmişiz yaaa?

Sağlık Bakanlığı müfettişinin ziyaretinin ertesi gün babam ziyarete geldi. Ondan saklamıştım ama her ne kadar seneler önce işi bana bırakmış olsa da lokantada casusları vardı. Önemli haberleri ona yetiştirmekten gocunmuyorlardı. Ve daha yirmi dört saat geçmeden babam gelişmeleri öğreniveriyordu. İşle ilgili konularda telefon etmezdi, iş saatleri içinde beni ziyarete gelip yüz yüze konuşurdu.

Odamın kapısı çalınmadan açıldığında babamla yüz yüze geldim. Artık tek bir siyah tel kalmamış ama hala gür olan saçlarını özenle taramıştı. Başta zorlansa da zamanla alıştığı çizgili tişörtlerden giymişti. Altında da keten pantolon vardı ama yine de her nasılsa resmi hissettirmeyi başarıyordu.

"Baba..." dedim yerimden kalkarken. Samimi bir gülümseyiş takındı. Ben birkaç adımda yanına vardığımda beni sıcak bir şekilde kucakladı. Boyu benden az kısaydı. Ne olursa olsun ona sarıldığımda küçük bir çocuk gibi hissetmekten kendimi alamıyordum. "Hangi rüzgar attı seni buraya?" derken sırf laf olsun diye sormuştum.

Masamın karşısındaki sandalyelere karşılıklı oturduk.

"İhbar edilmişsiniz." Beyaz kaşlarını kaldırıp sakalsız, temiz yüzünü sıvazladı. Bıyık bırakmak istemişti ama annem karşı çıkmıştı. Bizim evde Aylin Derman'ın sözü geçerdi, bu yüzden babam karşı koyamamıştı. Temiz, tıraşlı bir yüze sahipti.

"Büyük bir sorun değildi. Teftişten temiz çıktık tahmin edebileceğin gibi."

Sırtını sandalyenin arkasına yaslayıp kollarını kavuşturdu, açık kahverengi gözlerini üzerimde dolaştırırken doğru söyleyip söylemediğimi sorguluyordu. En sonunda kararını vermiş gibi göründü.

"Öyle değil bence." Dikleşerek öne doğru eğildi, parmaklarını önündeki sehpaya vururken açıklama yapmamı bekliyordu. Ama sessiz kaldım, gerçeği söyleyemezdim. Derin ve tahammülünün tükendiğini işaret eden bir nefes verdi. "Onur. Benden bir şey gizleyemezsin. Neden ihbar edildiniz?"

"Birileri bizimle uğraşıyor. Olmayan şey değil."

"Anlıyorum..." Yine yüzünü sıvazladı. Kaşlarını çattı. "Sizinle neden uğraşılıyor?"

"Sorguya çekmeye mi geldin?" Sesim istediğimden daha sert çıkmıştı.

"Burası benim lokantam."

"Eskiden öyleydi." Başımı iki yana salladım. "Baba, her şey kontrolüm altında."

"Öyle olduğuna eminim ama burada dönen meseleleri bilmeye hakkım var."

"İstesen öğrenirsin."

"Tabi..." dedi başını aşağı yukarı sallarken. "Ama oğlumun açıklama yapmasını tercih ederim."

Kapı birden açıldığında ikimizin de başı çevrildi.

"Onur! Bu faturaları..." İrem eli kapı kolunda kalırken ikimizin yüzleri arasında bakışlarına mekik dokutuyordu. "Şey... Yanlış bir zamanda mı geldim? Müsait değilsen..."

Babamın soran bakışları arasında "Gel İrem, biz de babamla sohbet ediyorduk."

İrem belirgin şekilde gerilirken yutkundu ve içeri girerek kapıyı kapattı. Babamın çatılı kaşları bir bana bir de İrem'e dönüyordu. "Stajyerim, İrem..."

"Ya... Şu stajyer..." diye mırıldandı. Daha yeni lokantanın başına İrem'in geleceğini bilmiyordu. Abimle açılışa yakın söylemeyi planlamıştık, çünkü bu şekilde karşı çıkmaları için kullanılacak bahaneleri azaltmayı düşünüyorduk.

ÇİFTE KAVRULMUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin