14. BÖLÜM "Keşif" (1. Kısım)

21.6K 2.1K 155
                                    

İzin günümde, tabi ki bölüm yazıyorum. :) Niyetim Orta Şekerli'ydi ama içimden bu hikayeye yeni bölüm yazmak geldi. Bölümü bitiremedim, akşama yazmaya çalışacağım ama bitmese de paylaşırım. Üç parçalık olur büyük ihtimalle. :)

İyi okumalar! :) 

Her şey düşündüğümden daha yolundaydı. Ürkütücü şekilde yolundaydı hem de. Her zaman bir engelle, bir sorunla karşılaşmış bünyemin bunu kabullenmesi pek mümkün değildi. Şarkı söylüyordum hayal ettiğim gibi. Ve daha ilk seferde insanlar sesimi sevmişti, ikinci seferde tanıdık yüzler görmüştüm. Sırf beni dinlemek için oraya gelenler olduğunu öğrendim. İnsanlar bana ismimle sesleniyordu, ben o kulüpte günleri doldurmak için arka planda şarkı söyleyen herhangi birinden fazlasıydım. Beni dinlemeyi seviyorlardı, beni tanıyorlardı. Fazlasıyla yorucu olduğunu kabul etmeliydim, sahnemin olduğu gecenin ertesi günü benim için epey ağırdı ama belli etmemek konusunda iyiydim. Onur'un anlamasını istemiyordum.

Hani niye bilmiyorduysa? O neydi canım? Benim özgür hayatımdı işte.

Ama öyle olmuyordu o işler.

Vereceği tepkinin ne yönde olacağını bilmiyordum ve bunu gerçekten umursuyordum. Olumsuz yaklaşmasını istemiyordum, bu yüzden saklamak en cazip seçenekti. Bilmezse, olumsuz bir tepki de veremezdi sonuçta.

Diğer yandan yalan ve riski harmanlayarak iyi bir iş başarmıştım. Tamam, Onur başta epey tepki göstermiş olsa da sonuç güzeldi. Hatice'ye değil neticeye bakılmalıydı bazen.

Hem bana dondurma ısmarlayacaktı. İlk teklifinde gece sahneye çıkmadan önce birkaç yeni şarkıyı prova etmemiz gerektiğinden reddetmiştim ve işin aslı buna gerçekten üzülmüştüm. Sonuçta, her zaman bedava bir şey bulunmuyordu değil mi? Tekrar teklif getireceğini düşünmezdim ama öğlen dışarı çıkmadan önce kapımı çalmış ve teklifinin halen geçerli olduğunu söylemiştim.

Havalar ısınmışken bayıldığım tatlı olan dondurmaya hayır diyemezdim.

Mesai bitimine yetişemeyeceğini, işleri olduğunu söylemişti. Çıkışta buluşacaktık. Bense nereye çıktığını düşünmeden edemedim. Eski dostu Viviane Türkiye'de miydi hala? Dışarıda geçirdiği öğle aralarının başka sebebi olamazdı herhalde.

Bana neyse...

Her şekilde bu düşüncemin yanlış olduğunu anlamam uzun sürmedi. Sıkılmış bir halde mutfağa geçmek için lokantanın ana salonuna indiğimde kapıdan içeri giren ve tüm gözleri üzerine çeviren kadını tanımamam mümkün değildi. İnsanlar bana da dik dik bakardı ama bunun sebebi çok az kişinin cesaret edebileceği bir saç rengine sahip olmamdı. Viviane ise normalin dışında bir görünüşe sahip değildi, o normalin üstündeydi.

Kırmızı, yarım kol, dizlerinde biten, düz kırmızı bir elbise giymişti. Aynı renk ojeleri ve ruju da çok uyumluydu. Sarı, uzun saçları ise dalgalandırılmıştı. Buz rengi gözleri ise çevresini ilgiyle tararken her yanından asalet akıyordu. Kadın, filmlerden başka bir yerde görebileceğimi sanmadığım saray hanımefendileri gibiydi. Onur Derman'ın ona vurulması çok da yanlış olmazdı.

Bu gerçekten acıtmıştı.

Aslında ona görünmemek istemiştim ama o beni görmüştü. Yüzü aydınlandı ve daha da çekici olmasına sebep olacak parıltılı bir gülümseme ile bana doğru ilerlemeye başladı. Erkek olsaydım, eriyip gideceğimi biliyordum ama ben bir kadındım ve kadınsal bir kıskançlıktan başka ona karşı hissedebileceğim pek bir duygu yoktu.

"İrem..." R harfini Fransızlara özgü o boğuklukla çıkarmıştı.

"Merhaba!" deyip olabildiğince cana yakın davranmaya çalışarak elimi uzattım. O da narin bir tutuşla bu davranışıma karşılık verdi. "Onur Bey dışarıda, bugün mesaiye yetişemeyecek ne yazık ki..." dedim o sormadan cevaplama isteğiyle.

ÇİFTE KAVRULMUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin