Bölüm 16: Baskın

1.1K 130 60
                                    

İyi okumalar

Taehyung

"Beni duyabildiğini biliyorum Taehyung. Bir fırtına daha yaklaşıyor, rüzgar bu yüzden hızlandı. Dışarıda kalmana izin vermeyeceğim."

Rüzgarın savurduğu kardan korunmak için kolumu yüzümün hızasına getirdim. İçin için kararlılığım beni terk ediyordu, ona teslim oluyordum. Korkuyordum, çaresizdim, üşüyordum. Beni en çok korkutan şey ona sebepsiz duyduğum güvendi, biliyordum ki yüreğim bana ihanet ediyordu. Kayalığın arkasından çıktığım anda ölecektim.

Saklandığım yerden, biraz uzağımda dizinin üstüne inip kardaki ayak izimi incelemesini seyrettim. Kaçmaya yeltensem bile, bu kaçınılmazdı. Beni ya şimdi ya da beş dakika sonra mutlaka yakalayacaktı.

"Yoongi mutlaka Jungkook'u bulacaktır." diye seslendi. "Ölmene izin vermeyeceğim. Dışarı çık."

Bana, sana güvenmem için bir sebep sun Jimin...

İzimi takip ederek saklandığım yere doğru koşmasını izledim. Ne olacağını biliyordum, Tanrı kaderimi özenle işlemişti. Ayağa fırladım ve var gücümle koşmaya başladım.

"Taehyung dur !" diye bağırdı. "Bana güvenmeni söylemiştim !"

Duyduğum sözlerle hızla ona döndüm.

"Nasıl ?! Bana neden sun !"

Titreyen dudaklarımın arasındaki öfke dolu kelimeler rüzgarın nefretine kapılıp ağaçların arasında yankılanmıştı.

El fenerini üstüme tuttu ama sonra beni kör etmemek için başka yöne çevirdi. "İyi misin ?"

Yamacı tırmandı ve bana büyük bir temkinle yaklaştı. Buz parçalarıyla dolu eldiveninden porselen bebeğin elini andıran elini çıkarıp göz yaşlarımdan yanan yanağıma uzattı. Tedirgin ve korkak.

Usulca yanağımı okşadı ve göz yaşlarımı narinliğiyle sakinleştirdi.

"Çünkü inanmasanda benim yanımda güvendesin." Fısıltısının arasındaki sıcak nefesi tenimle sarmalandı.

"Üç saat." dedi. Sesi bir an da öfkeyle harmanlandı, beni azarlıyordu. "Üç saat Tae. Dışarı en fazla o kadar dayanabilirdin."

"Bir düşün Jimin ! Sana böyle güvenemem." dedim.

Cevap vermesini beklerken dolgun dudaklarını ıslattı, araladı fakat yapamadı. Adem elmasının oynamasından sertçe yutkunduğunu anlamıştım. Bana anlatamayacaktı. Sakinleşmek adına derin bir nefes verdim. Buhar dudaklarımın üzerinde usulca dans etti.

"Gitmeme izin vermeyeceksin, değil mi ?" dedim sinirle.

"Nereye gitmene ? Bir tipi sırasında ormanın içinde donup ölmene mi ? Hayır. Hadi düş önüme."

"Bizi nasıl buldun ?" dedim.

"Polis memuruyla güzel bir ittifak​ kurmuşsunuz, kurtulma şansı olduğunuz için yerinizi söylememekte kararlıydı, fakat dövülmeye fazla dayanamadı."

Sinirden montumu sıkıyordum, şiddetle her istediğini elde edebiliyordu.

"Puşt herifin tekisin."

Dudakları keyifle yukarı kıvrılırken ellerini ceplerine koydu.

45 dakika sonra

Yamaçtan korucu kulübesine inişin, yaptığım tırmanıştan daha kolay olması gerekirdi ama her adımım bir öncekinden daha ağır geliyordu. Başaramamıştım. Jimin ölmeme izin vermeyeceğini söylemişti fakat geri döndüğümüzde Yoongi'nin Jungkook'u bulup, onu kurşuna dizmeyeceğinin garantisi var mıydı ? Jungkook, Yoongi'nin çelimsiz bedenine kolayca karşı koyabilirdi fakat silah ondaydı ve iyi bir nişancıydı. Kendi ayağımla sonuma gidiyor da olabilirdim.

BITTER WEIN 🌙 VMIN & YOONKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin