Bölüm 1: Acımasız

3.9K 243 137
                                    

ŞUBAT

Baekhyun gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Bilinci yerine geldikçe beyni, kırık dökük anılar ve paramparça görüntülerle dolmaya başlamıştı. Beyninin, korkuyla bulanmasına izin veriyordu.

.....

Rahatsız edici müzik ve birbirine sürtünen insanları hatırlıyordu.
Kırmızı.
Kafasını güzelleştirmek için o şişeden bir kadeh istedi. İçkiyi hızlıca kafasına dikti ve boş bardağı masaya vurarak defalarca "bir daha" dedi.

Adamın, kalçasına yaslanıp dans ettiklerini hatırlıyordu. Bacaklarına yapışan deri pantolonu, içini gösteren beyaz tişörtü ve içindeki şehveti arttıran şarabı...

Gizlice kaçıp gelmişti ve ailesi onu burada bulamazdı, ağabeyi hariç... Ağabeyi şu halde onu görseydi muhtemelen bir güzel döverdi. Kızgın bakışlar, çatık kaşlar düzgün bir çene hattı... Daha önce ağabeyinin bu şekilde fotoğrafını çekmişti, ona gerçekten hayrandı.

Baekhyun sadece, dalgaların kıyıya olan kızgınlığını, dünyanın acımasız tarafını resmetmek istemişti. Gerçek bir sanatçı ! Gerçek bir fotoğrafçı olmak istemişti. Onlardan tek kurtuluş yolu buydu, belki bu yüzden olmak istiyordu... fakat ailesinin istediği Kamii diplomalı bir evlattı. Onu her zaman ensesinden tutup geri çekmişlerdi.

Keşke onu sevebilselerdi... o da hissedebiseydi bir annenin kanatlarının sıcaklığını. Baekhyun çok duygusal bir çocuktu ama neden ailesine gelince duygularını sağlam duvarlarının ardında bırakıyordu ? O duvarların arkasını görebilenler sadece değer verdiği insanlar oluyordu, ağabeyi... Çünkü o da aynılarını yaşıyordu.

Eğer gerçekten sevebilselerdi ? Gerçekten sevebilmek... O zaman şu an ebeveynlerini çıldırtan ahlaksız şeyler yapmazdı. Annesinin burada olup adamın aletine nasıl sürtündüğünü ve adamı kendinden nasıl geçirdiğini görmesini isterdi. Evet yine aynısını yapmıştı duygularını kelepçeliyordu. O duygusuz bir insan olmak istememişti, sadece ayakta durmak istemişti, vücuduna inen darbelere karşı güçlü kalmak... Ama bunun duygularına mâl olabileceğini nereden bile bilirdi ki ?

Ağlıyordu... Neden ağlıyordu ki şimdi ? Dik durmaktan yorulduğu için mi ? Yoksa duygularını kelepçelediği için mi ? Duyguları bunu hak etmiyordu. O bunu hak etmiyordu. Daha küçüktü ! Çocukken, sıkıntıları olan insanların sadece yetişkin insanlar olduğunu düşünüyordu, aptal gibi. İnsanlar şımarıktı. Bazıları hayatın acı şarabından tatmamıştı ve yanında aşk acısından bahsediyorlardı. Şımarıklığın en iğrenç tonuna bürünmüşlerdi. Aptallar! Hepsinin boğazına o acı şarabı kadehiyle birlikte sokmak istiyordu. Ama o küçükken tatmıştı. Adalete bakın ama ! Bu dünya yanlıştı, bu dünya acımasızdı.

Dans etmeye, adamın içkisini tazeleme gittiğinde ara vermişlerdi.
Bu seferki kadehin diğerlerinden farklı, buruk bir tadı olduğuna yemin edebilirdi ya da fazla sarhoştu. Belki de kendini sarhoşluğuna verip her şeyi siktir etmeliydi. Evet tam da bunu yapmalıydı.

Adam yanlız kalabilecekleri bir yere gitmek isteyip istemediğini sordu, Baekhyun itiraz etmedi. Adamın yüzüne odaklandı gerçekten yakışıklıydı. Elmacık kemikleri mora boyanmıştı, büyük bir bar kavgasından kalmış olmalıydı ve sinirli olması onu daha fazla istemesine neden oluyordu. Annesi çocuksu sinir patlamaları olan bir erkek yerine ahlaklı ve temiz bir kız isterdi. Ah... hadi ama !

Bilinci, sarhoşluk nedeniyle kapanmaya başlamıştı büyük ihtimalle yarın yediği haltları unutacaktı. Kamyonetten sarsılarak ama düşmeden inebildi. Adam Baekhyun'u omzuna atıp kalçasını avuçladı, irkilmesine sebep olmuştu. Cam ağaçlarının kokusuna karışan dondurucu hava burnunu yaktı.

Adamın çamurda bıraktığı izlere baktı. O izler orada bir süre kalacaktı. Birazdan yaşanacak olan olayların onda bırakacağı izler gibi. İnsanlar umursamadan toprağa yenilerini bırakacaktı. Toprak bunu hissedecek ama insanlar umursamayacaktı. Belki de kendini toprağa benzetiyordu ya da fazla saçmalamaya başlamıştı, hani her şeyi siktir edecekti ? Bunun için kendine kızdı.

Uykuya ihtiyacı vardı, hemde derhal. Bir veranda salıncağı gıcırdadı ve karanlıkta bir rüzgar çanının yumuşacık ama bir o kadarda gerilim ortamı oluşturan, şıngırtılı müziği duyuldu. Ses Baekhyun'u ürpertmişti. Soğuk yüzüne tokat gibi çarparken içindeki duygu bulutları korkunun rengini almaya başlamıştı. Neden korkuyordu ki ? Adamın bir kilidi açtığını duydu. Sabah ağabeyini arayıp onu almasını isteyecekti. Tabii yolu tarif edebilirse. Ağabeyi yaptığı haltlar için ona çok kızacaktı hatta dövebilirdi ama mutlaka gelecekti, hep gelirdi...

Adam onu yere bıraktı ve dengesini sağlaması için omuzlarından sıkıca tuttu. Bilinci hala tam kapanmamışken etrafını son bir gayretle algılamaya çalıştı. Bir kulübe. Adam, onu ahşap bir kulübeye getirmişti. Bulundukları oturma odasında, adi duran rustik çam mobilyalardan vardı. Odanın öte ucundaki açık kapı, duvar boyunca ahşap rafların olduğu, küçük bir depoya açılıyordu. Depoda, yerden tavana kadar yükselen metal bir direk ve direğin karşısındaki rafta, direğe dönük bir fotoğraf makinesi vardı. Ne yani striptiz yapıp o da fotoğraflarını mı çekecekti ? Hayır bu Baekhyun'u aşardı, bunu yapamazdı, bu fazlaydı.

Baekhyun'un korkunun rengini alan bulutları sağanağa başlamıştı. Eğer biraz daha burada kalırsa, fırtına kopacak, beyni ve bedeni arasındaki kayışları koparacaktı. İşte bu olurs- hayır, olmayacaktı izin vermeyecekti.
Buradan bir an önce gitmeliydi.
Kötü bir şey olacaktı... Emindi. Çünkü böyle anlarda hisleri kuvvetlenirdi.

BITTER WEIN 🌙 VMIN & YOONKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin