Bölüm 32 - Son Perde | Part I

7K 808 485
                                    

Uzuuun bir aradan sonra yeniden birlikteyiz. Bu kadar beklettiğim için öncelikle hepinizden özür dilerim. Lakin hayat yoğunluğu, diğer hikayeme yazmak zorunda olduğum bölümler vs. bu hikayeye yeteri kadar zaman ayıramadım. Yorum ve oylamaları ihmal etmeyi unutmayın. Hikayemiz yarım milyona ulaşsın! Sizi daha da fazla bekletmemek için lafı kısa kesiyorum.

Gece'li, Mavi'li, CemSel'li geceler.. İyi okumalar!

Sevgili Günlük,

Aslında kalbimde hissettiğim ağırlığın burada kelimelerle ifade edince hafifleyeceğini düşünmek aptallık. Ama terapistim bunun yararlı olabileceğini söyledi. Ve... işte birlikteyiz. Nereden başlayacağımı bilmiyorum. Kader, ne zaman işini gücünü bırakıp tüm enerjisini benimle uğraşmak için harcamaya başladı onu da bilmiyorum.

Bildiğim tek şey; hala abimin mezarını ziyaret etmekten ölesiye korktuğum ve dünkü gösterime kimsenin gelmemesine olan kızgınlığım.. Önemli değil aslında, aptal bir gösteriydi. Aylar sonra sosyal bir grup içerisinde olmak ve bir şeyler ortaya koymak için kafamın dağılmasına izin vermek büyük bir hataydı. En başından o listeye adımı yazdırmamalı, koltuğa oturup etrafla dalga geçip kolasını içen kız olmalıydım. Böylelikle son perdeden sonra Tuna ve ailesinin abartı sevgi gösterisini, hatta Tuna çok seviyor diye hep birlikte hamburger yemeye gideceklerini öğrenmek zorunda kalmazdım. Bu sana yazdığım ilk anım ve muhtemelen yazmaktan sıkıldığım için son anım olacak. Ama madem yazmaya başladım, o zaman sana ilk kez bir söz vereyim. Sadece senin ve benim aramda kalacak bir söz..

Olur da bir gün çocuğum olursa, babasının gelmeyeceği bir gösteriye katılmasına engel olacağım. Hamburgeri çok severse, evine söylesin ve öyle yesin. Kimi kandırıyorum? Hamburgeri elbette sevecek. Ama ondan daha da çok bizi sevecek. Bizden gösterilere gelmemizi, derslerin nasıl gittiğini sormamızı – belki de yardımcı olmamızı – isteyecek. Ona küçüklük anılarımızı anlatmamızı isteyecek. Yaşıtları ile anlaşamamasının sebebini sormamızı bekleyecek.. Beklemesin. Ben beklemiyorum.

Ama belki de bir istisna yapabilirim. İlla benim gibi özgür ve kendi başına mutlu bir kız olmasına gerek yok. Belki de birkaç seferlik diğer çocuklar gibi yaşamasına müsaade ederim. Babasıyla gösterisine gider, sonra onunla ne kadar gurur duyduğumuzu söyleriz. Hep birlikte yemeğe gidip, bütün günü ona ne kadar özel olduğunu hissettirerek geçiririz. Çocukluk anılarını, babasıyla denize girerken nasıl önce korkup sonra alıştığını, ilk doğum günü pastasını yaptırmak için kaç tane pastane gezdiğimi, geceleri babasıyla benim aramda yatmak istediğinde ona nasıl sarıldığımızı anlatırım. Belki de o benim gibi olmaz. Diğer çocuklarla bir olmak ister. Buna saygı duyabilirim.

Tabii tüm bunları yapmam için öncelikle abim kadar sevebileceğim bir erkekle tanışmam lazım. Ama beni biliyorsun, günlük. Pardon, bilmiyorsun, henüz yeni tanıştık. Ama öğrenirsin. Gerçi bilmek istemezsin...

***

Yaşadığımız o kısa fakat bana asırlar gibi gelen saniyelerin ardından, arabadan inen abim yanımıza geliyor.

"Ne oluyor burada?" derken sesi hem meraklı, hem de ciddi çıkıyor. Ve böylelikle tamamen Mehmet'e kitlenen Cemil adeta çözülüyor ve kafasını çevirip en son yıllar önce gördüğü abime bakıyor. Ben de onun vereceği tepkiyi merakla izliyorum.

Donuk birkaç saniyeden sonra gözlerini kırpıştırıyor ve mavi gözleri koyulaşıyor. Sanki bakışlarından, benim abimi ilk gördüğüm an yansıyor. Ona sarılıp mutluluk gözyaşlarıyla "Evet, abime kavuştum.." demek istiyorum. Ama bunu yapmıyorum.

Cemil, Mehmet'in orada olduğunu unutarak kuruyan dudaklarını diliyle nemlendiriyor ve heyecanlı sayılabilecek bir şekilde "Hakan Abi.." diyor.

Gece'nin MavisiWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu