*Gelecek Bölümden*

9.1K 729 126
                                    

    Asık suratımla birkaç kez üzerimdeki eteği düzeltiyorum.
Şirketteki tuvalete girip kendime boy aynasından baktığımdan beri nerdeyse hiç gevşetmediğim mimiklerim kasılmaya başlıyor.
"O eteğin hali neymiş!!"
Kendi kendime söyleniyorum ve sesim boş tuvalette yankılanıyor.
Sanki bana bir laf söylemiş gibi gururum inciniyor. Açık mavi rengindeki kalem eteğimi biraz daha aşağıya indirmeye çalışıyorum. Sonra aniden duruyorum.
"Bir dakika ya.. neden o söyledi diye kendi zevklerimden ödün veriyormuşum?"
Asık yüzüm, kararlı bakışlarımla aydınlanıyor. Kafamda aniden bir ampul yanıyor ve ben şeytani gülümsememle eteğimin belini kıvırmaya başlıyorum.
Zaten mini oluşu ile Cemil'i kızdıran eteğim o kadar kısalıyor ki, bir süre sonra kıvırmaya ben bile cesaret edemiyorum.
Omuzlarıma düşen saçlarımı hızlı hızlı savurarak havalandırıyorum.
Sonra çantamı elime alıp, Cemil yüzünden geç kaldığım toplantı odasına giriyorum.
Toplantıya başlamak için beni bekleyen insanların arasına daldığımda, ilk gördüğüm şey Cemil'in kafasından çıkan hayali dumanlar oluyor.
Önce boydan boya beni süzüyor, anında tüm vücudu geriliyor ve gergin bir nefes alıp elini alnına bastırıyor.
"Kusura bakmayın, sizi biraz beklettim. Kıyafetimle ilgili ufak bir pürüz çıkmıştı da.."
Bunu söyledikten sonra toplantıya gelen misafirler beni süzüyor. Çoğunun erkek olması ve beni dikkatle incelemeleri, Cemil'i daha çok kudurtuyor. Kravatını gevşetiyor.
Canan –artık onun ısrarları sayesinde hanım da demiyorum- arşivden daha önce çıkardığı dosyaları bana doğru uzatıyor.
Masaya oturmuyorum ve sunum için hazırladığım çizimleri açıyorum. Hatta panonun örtüsünü kaldırırken köşeye takılıyor. Ben örtüyü köşeden kurtarmak için parmak ucumda yükseliyorum.
Cemil yüksek sesle öksürmeye başlayınca, daha fazla dikkat çektiğimi anlayıp örtüyü arkaya fırlatıyorum.

Sunum boyunca dikkatimi toplamakta zorluk çekiyorum. Çünkü Cemil adeta ateş fışkıran gözlerle bana bakıp duruyor.
Arada bir bakışları açıkta duran bacaklarıma kayıyor, sonra sakal ve bıyıklarını sertçe düzeltirken kafasını başka yöne çeviriyor.
Onu fazla zorladığımı böylelikle fark ediyorum. Ama bana öyle davranamayacağını öğretmem gerekiyordu.
Cemil'in toplantı boyunca beni süzen, benimle konuşmak için resmen saçma sapan sorular sorup bahane üreten misafirlerimize bakışını yakaladığım zaman elimi çabuk tutuyorum ve anlatacaklarımı kısa kesiyorum.
Çünkü her an bir olay çıkaracakmış gibi duruyor.

Sunumumu bitirip, anlaşma için Canan'a yönlendirdiğim zaman derin bir nefes alıp toplantı odasından hızlı hızlı çıkıyorum.
Kucağımda yığılı duran dosyaları arşiv odasına getiriyorum. Az öncekinden daha rahat tavırlarla sunumda kullandığım dosyaları tek tek yerine yerleştiriyorum.
Arşiv odasının kapısı sertçe kapanıyor.
Elimdeki son dosyayı da yerine bırakıp, kapının önünde duran Cemil'e doğru dönüyorum. Arkasındaki kapının kilidini çeviriyor.
"Canan'ı misafirlerle yalnız mı bıraktın?"
Beni direk duymamazlıktan geliyor. Oldukça uzak mesafemden bile vücudundan yayılan ateşi hissedebiliyorum. Adeta kıskançlıktan gözünü döndürüyorum.
Bana doğru gelmeye başlıyor ve ben de refleks olarak geriliyorum. Sırtım dosyaların durduğu raflara çarpıyor.
Ellerini eteğime yerleştirip sertçe aşağı doğru çekiştirmeye başlıyor. Etek, kıvırmadan önceki boyutuna dönüyor.
"Bir daha.bu eteği. giy-me-ye-cek-sin."
Sesi fısıltı şeklinde, kesik kesik çıkıyor.
Çenemi kaldırıp bakışlarımı sertleştiriyorum.
"İstediğimi giyerim, buna karışamazsın."
İyice kasılıyor, nefesi kesiliyor. Bir süre için öfkeli duran bakışları, eli kalçama doğru çıktığı zaman değişiyor.
"Giyme," diyor sakince. Sesi az önceki hiddetinden sıyrılıp, tutkulu bir hal alıyor.
"Neden?"
Kalçamdaki eli aşağıya doğru inip hafifçe bacaklarımı okşuyor.
"Bacakların çok güzel."
Gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırıyorum.
"Demek ki öyle kaba davranmaya gerek yokmuş. Çünkü zor kullanarak bana bir şey yaptıramazsın."
Başını hafifçe sallıyor ama dediklerimi anladığından şüpheliyim.
"Tamam.. Ama senin için değil, ben istemediğim için giymeyeceğim.."
"Evde benim için giyersen, şikayet etmem.."
Hipnoz olmuş gibi bana bakmaya, dudaklarımı süzmeye ve bacaklarımı okşamaya odaklanıyor.
"Cemil.." diye adını sayıklıyorum sessizce. "Şirketteyiz."
"Yine beni katil edecektin.."
Gözlerimi deviriyorum ve gülümsüyorum. Benim aksime hiç de gülümsemiyor.
Sertçe dudaklarıma yapıştığı zaman afallıyorum. Ama ona ayak uydurmam uzun sürmüyor.
Az önce aşağıya çektiği eteğimi yukarı kaldırıyor.
Yerimde hafifçe zıplayıp bacaklarımı onun beline doluyorum. Yanımızdan birkaç dosya yere düşünüyor.
Sert öpücüğünü kesmeden olduğumuz yerde dönüyoruz ve bu sefer sırtım karşıdaki raflara çarpıyor.
Nefesimiz kesildiği zaman dudaklarımız ayrılıyor. Ama yine de Cemil benden uzaklaşmıyor. Alt dudağımı ısırıp nefes nefese,
"Bu çılgınlık," diyorum.
Dili çenemden köprücük kemiğime, oradan da göğsüme kadar indiğinde başımı arkaya atıp rafa yapışıyorum.
Avcuma ve tırnaklarımın arasına onun sırt kasları geliyor.
Sonra, sabah yaptığım kravatından tutup onu kendime çekiyorum ve onu sertçe öpen taraf bu sefer ben oluyorum.
Defalarca, büyük bir açlıkla öpüşüyoruz. Kravatını gözüm kapalı çözüp bir kenara atıyorum.
"Akşam bizim için bir sürpriz hazırlayacağım.." dediğimde dudakları çoktan boynumdaki keşfine çıkmış oluyor.
Sanki bu haliyle "bırak sürprizi şuan daha önemli bir işimiz var" der gibi olunca, kıkırdıyorum.
Saçından tutup kafasını boynumdan kaldırmasını sağlıyorum.
"Bu akşam. Sana vereceğim adreste."
İtaat edercesine kafasını eğiyor. Yeniden dudaklarımı dişlemesine izin veriyorum.

Gece'nin MavisiWhere stories live. Discover now