Bölüm 13 - Bu Yıldızlı Gökler Ne Zaman Başladı Dönmeye?

15.4K 1.1K 304
                                    

Canım Sevo'ma..

Kendim için hazırladığım bitki çayını yudumlarken, bahçede tek başına olmanın tadını çıkarıyorum.
Nino'nun daha çok artan istekleri ve kaprisleri sağolsun, ev ahalisi sürekli onun peşinde koşup onu memnun etme çabasına girişiyorlar.
Damla da iki gündür Cemil ile birlikte işe gidip geliyor. Aralarında kısa sürede kurulan samimi arkadaşlık benim sinirlerimi bir miktar bozsa da, Damla'dan önce Nino problemim olduğunu biliyorum. Gerçi.. Nino'nun problem olmasını bir nevi ben kendi ellerimle sağladım ama olsun..
Cemil, yalnız kaldığımız kısıtlı zamanlarda bile ondan aldığım hapların hesabını soruyor. Ona hapları attığım yalanını uydurduktan sonra peşimi bırakıyor ve artık bana karşı daha tahammülsüz davranıyor.
Şekersiz bitki çayıyla dolu fincanı masaya bırakıyorum, elimi eteğimin cebine atıyorum.
Giderek daha ağır gelen hapları cebimden çıkartacağım sırada bahçe kapısı gürültüyle açılıyor.
Damla kahkahalar eşliğinde ve sırılsıklam olmuş halde içeri giriyor.
"Aa Selin.. burada mıydın sen? İşe gitmedin mi?"
"Bugün işim erken bitti, oturuyordum öyle.. Ne bu halin? Sırılsıklam olmuşsun."
Kendine gülerek, oldukça neşeli halde gelip karşıma oturuyor.
"Hahahaha, ya şey.. çok saçma bir şey!"
Kaşlarımı çatıyorum.
"Anlatsana.."
"Bugün Cemil ile tarlaların olduğu yere gittik. Ben de öyle geziniyordum sonra pat! Kendimi bir anda tarlanın ortasına düşmüş halde buldum, her yanım toz toprak!"
Alt dudağımı hafifçe kemirmeye başlıyorum.
Damla kendi haline bir kez daha kahkaha attıktan sonra konuşmaya devam ediyor.
"Sonra tabi öyle toz içinde gezemezdim.. Tarlanın ilerisinde bir bahçe var, ordaki büyük hortumlardan birinin altına girip ahahahaha- kendimi yıkadım!"
Dik dik ona bakıyorum.
"Cemil'i görsen, bir de benimle dalga geçiyor! Öyle gülünce ben de onu sırılsıklam ettim! Oh, iyi olmuş!"
Parmaklarımla masada ritim tutuyorum.
"Ne güzel," diyorum ağzımı tamamen açmadan.
"Sonra işte Cemil hasta olma git eve üstünü giyin dedi.."
Hala soğumayan sıcak çayımdan büyük bir yudum alıyorum. Boğazım yanıyor ama tepki de vermiyorum.
"Ama kendisi gelmedi.. Sanki o hasta olmayacak!"
Çayımdan bir yudum daha alıyorum.
"Onun ofisinde yedek kıyafetleri var.." diyorum sakince.
"Hımm.."
Bakışlarımı sinirle başka tarafa çeviriyorum. Masada gergin ritimler tutmaya devam ediyorum.
"Biraz da düğününden konuştuk.."
Hızla dönüp yeniden ona bakıyorum.
"Düğününden konuştunuz?"
"Evet.. Sen organize edecekmişsin?"
Cevap vermiyorum. Damla yavaşça yerinden doğruluyor.
"Neyse gidip üzerimi değiştireyim.. Evdekiler nerde bu arada?"
"Nino'lara gittiler. Akşam yemeğinde de ordalar."
Dudak büzüyor.
"Belki ben de yanlarına giderim.." diyerek eve giriyor.
Sinirle burnumdan soluyorum. Sanki evde misafir olan Damla değil benmişim gibi hissediyorum. Üstelik benim Cemil ile yaşadıklarımın aynısını yaşamasına sinir oluyorum. Pelin'in bende hatrı olmasa, dakikasında Damla'yı buradan göndermiştim..
Telefonuma whatsapptan mesaj geliyor. Nino'dan geldiğini görünce alnım kırışıyor.
Gelinliğini giyip kendini çekmiş ve bana fotoğrafını atmış. Altına da küçük bir not düşmüş;

"Ayşe beğenmediğim kısımlarını düzeltti, sence nasıl? Bu arada bu akşam sen de yemeğe gel lütfen, düğün yaklaştıkça heyecanım da artıyor!"

Mesajına bir de gözlerini kapatan maymun emojisi eklediğini görünce sinirden gülüyorum.
"Teker teker gelin ya!!"
Telefonu sertçe masaya bırakıyorum. Elimi cebimin üzerine koyuyorum.
Aklımı olan bitenden uzak tutmaya çalışıp, başka şeylere odaklanıyorum..

*

Akşama doğru Damla hazırlanıp, hiç de çekinmeden Nino'ların evine gidiyor. Tüm ısrarlarına rağmen yapacak işlerim olduğunu söyleyip onunla gitmiyorum.
Damla evden gittiği zaman tüm ev bana kalıyor.
Kapının girişindeki paspasın altından anahtarı bulup, Cemil'lerin evine giriyorum.
Belki benden sakladığı başka haplar vardır düşüncesi ile odasına giriyorum.
Dolapları, çekmeceleri, yatağının altı üstü.. odasındaki her yeri didik didik arıyorum ama bir şey bulamıyorum.
Sonra pes etmiş bir şekilde yatağına oturuyorum. Oturunca yukarı sıyrılan kısa eteğimin açıkta kalan kısmından bacaklarıma bakıyorum.
Üst bacağımda çizgi halini almış küçük tırnak izlerine bakınca içim daralıyor.
Eğer Cemil benim yanımda olsaydı, bu yaraların oluşmasını engelleyebilirdi..
Aklıma sinir krizi geçirdiğim gece geliyor. Cemil bacağıma işkence eden elimi tutup beni engellemiş, izin olduğu yeri baş parmağı ile okşayıp iyi etmişti..
Tıpkı onun yaptığı gibi parmağımı izlerde yavaşça gezdiriyorum.
Odanın kapısı açılıyor ve irkilerek kendime geliyorum. O da beni burada bulduğu için şaşırıyor, bir şey söylemeden birkaç saniye duraksıyor.
Hareketsiz bir şekilde oturmaya devam ediyorum.
"Ne işin var burada?" diyor kapısını kapatırken.
Sorusuna cevap vermek yerine, ben ona soru soruyorum.
"Sen yemeğe gitmeyecek miydin?"
"Üzerimi değiştirmeye geldim, sonra gideceğim."
Dudaklarımı büzüyorum.
"Islandıktan sonra değiştirmemiş miydin?"
Tek kaşını kaldırıyor.
"Yaşadığım her şeyi anında öğreniyorsun demek.. hayret ediyorum."
"Damla kahkahalar atarak eve girince kayıtsız kalamadım diyelim."
Olduğu yerde birkaç adım atıyor.
"Ne oldu? Şimdi de Damla'yı mı kıskanıyorsun?"
Saçlarımı geriye doğru atıyorum.
"Beni kıskanan her zaman Damla olmuştur. Liseden beri kız ne yapsam onu kopyalıyor zaten.. "
"Sana benzeyen birinin etrafımda olmasına dayanamıyorsun."
Rahatsız olmuş bir şekilde ayağa kalkıyorum.
"He demek onu bana benzetiyorsun?"
Omuzlarını oynatıyor.
"E benzemiyorsunuz demek yalan olur.."
Ona doğru tehditkar birkaç adım atıyorum.
"Sadece fiziken beni andırıyor olması, onun bana benzediği anlamına gelmez!"
"Niye bu kadar sinirleniyorsun? Senin yaptığın onca şeye rağmen sana kin tutmamış bir kızdan bahsediyoruz burada.."
Ağzım hayretle açılıyor.
"Demek her şeyi anlattı. O kadar sıkı fıkı olduğunuzu bilmiyordum!"
"Sen onun sevdiği çocukla gidip sevgili olmuşsun.. Burada mağdur olan Damla. Yine de sana iyi davranıyor."
Sinirden parmak uçlarım karıncalaşmaya başlıyor.
"Damla'nın o çocuğu sevdiğini bilmiyordum bu bir... Ayrıca, çocuk okulun en yakışıklısıydı ve peşimden çok koştu, reddedemedim kusura bakma.."
Ciddi ciddi beni süzüyor.
"Odamda ne yaptığını sorabilir miyim?" diyor yeniden konuyu oraya getirerek.
"Başka hap var mı diye kontrol ediyordum."
Dürüstlüğüm karşısında şaşırmıyor.
"Elimde olanların hepsini alıp attın.. Başka yok, şimdilik."
Öfkeyle ve şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırıyorum.
"Şimdi çık odamdan. Giyineceğim."
Yerimden kıpırdamıyorum.
"İyi tamam sen bilirsin."
Üzerindeki tshirtü tek hamlede çıkarınca dikkatim dağılıyor.
"Ben de seninle yemeğe geleceğim."
"Neden?"
Bakışlarımı kısacık da olsa onun vücudunda gezdiriyorum sonra dikkatle ona bakıyorum.
"Mehmet'i özledim."
Aniden kaşlarını çatıyor. Yanından yavaşça geçerek odasından çıkıyorum.

Gece'nin MavisiWhere stories live. Discover now