Bölüm 24 - Mavi Gece

17.5K 1K 483
                                    

"Yok ya.. Olmaz öyle şey, saçmalıyorsun Selin."
Kendi kendime konuşarak dağılmış odada geziniyorum. Ayağımla yerde duran minderi hafifçe ittirerek kanepeye oturuyorum.
Aklıma ilk olarak onu aramak geliyor fakat kırık bir şekilde köşede öylece duran telefonumu görünce bu fikrim de suya düşüyor.
Beni burada telefonsuz, arabasız bir şekilde bırakacağını düşünmekle hata ediyorum. Biliyorum.
Derin bir nefes alıp saçlarımı düzeltiyorum. Çaresizce yeniden yatağa dönüyorum.
Tekrar uykuya dalmak yerine sırtımı yatağın başlığına yaslıyorum. Hafifçe yaylanan yatak başlığı dün geceki vukuatlarımızdan birinin kurbanı oluyor.
Her ne kadar içimdeki pozitif Selin beni telkin etmeye çalışsa da ortalıkta olmayışı canımı sıkıyor.

Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum. Fakat eve doğru yaklaşan araba sesini duyduğum zaman içime huzur doluyor. Evin kapısı açılıyor ve sesini duyuyorum.
"Selin?"
Derin, içimi ferahlatan bir nefesi ciğerlerimden serbest bırakıyorum. Onun beni burada bırakacağını düşünerek hata ettim.
Yine de hiç sesimi çıkarmıyorum ve beni sabah tek başıma uyanmak zorunda bıraktığı için ona atacağım tripleri düşünüyorum.
Cemil odaya gidiyor ve kapının girişinden başının ne kadar belada olduğunu ölçmek için beni süzüyor.
"Neredeydin?"
Sesim o kadar sakin çıkıyor ki, asıl korkması gerekenin bu olduğunu biliyor.
"E sen bir türlü uyanmak bilmedin. Çok da güzel uyuyordun.."
Sözünü bitirmeden arkasında sakladıklarını bana gösteriyor.
"Ben de bunları almaya gittim."
Bir elinde koca bir buket mavi güller ve diğer elinde beyaz bir karton kutu ile en samimi gülüşlerinden birini bana sunuyor.
Dudaklarımı büzüyorum.
Gelip yatağa oturuyor ve mavi gül demetini kucağıma bırakıyor. Gülümsememek için bir çaba sarf etmem gerekiyor.
"Hani merkez buraya uzak demiştin?"
"Seni burada tutmam gerekiyordu."
Kucakladığım mavi gülleri sakin bir şekilde kokluyorum. Karton kutuyu açıp içindeki çeşit çeşit görünen kap kekleri bana gösteriyor.
Bunu yaparken, "Ve en sevdiklerinden.." demeyi ihmal etmiyor.
Sonunda kendime daha fazla tutamayıp gülümsüyorum.
"Neden yaptın ki sen şimdi bunları?"
Tek eliyle saçlarımı okşamaya başlıyor.
"Sen şımartılmayı hak ediyorsun. Ve ben seni hiç şımartmıyorum.."
Kucağımdaki gül demetini bırakmadan ona sarılıyorum. Çok uzun zamandır hiç bu denli huzurlu hissettiğimi hatırlamıyorum bile..
Cemil, burnumun ucuna bir öpücük konduruyor.
"Uykudan uyanınca çok güzel oluyorsun."
"Ama sen böyle yaparsan ben çok şımarırım."
Elimi tutuyor ve birkaç kez öpücükler konduruyor.
Yüzümden silemediğim aptal sırıtışımla birlikte kutudan kendime en güzel görünen keki alıyorum ve iştahla ısırıyorum.
Sonra aynı keki ona uzattığımda ısırmak için hamle yapıyor ve ben geri çekiyorum.
"Haber vermeden gitmenin cezas- aay!"
Kekin üzerindeki krema, yaptığım ani hareket sonucunda önce göğsüme sonra da dudağımın kenarına bulaşıyor.
"Aaa, ne olacak şimdi?" diyor Cemil sahte bir üzüntüyle.
Elimdeki keki kutuya geri bırakıyorum.
"Ben şimdi bunları silerim-"
Cemil aniden kafasını sallayıp, "cık cık cık" sesleri çıkartıyor.
"Böyle temizlenmez bu," diyor sessizce.
Sebebini anlamadığım bir paniğe kapılıyorum.
Sonra Cemil başını eğerek dilini göğsüme bulaşan kremada gezdiriyor. Kafamı geriye atıp yüksek sesle gülmeye başlıyorum.
Kremadan eser kalmadığına emin olsam da, Cemil göğsümden boynuma kadar çıkmaya devam ediyor.
"Ama dudağımın kenarına da bulaştııı" dediğimde, gülüyor. Nefesi boynuma çarpınca dudaklarımı birbirine bastırıyorum.
"Emredersiniz, kraliçem."
Bana "Kraliçem" dediği zaman gözlerinin içi gülüyor. Böylelikle çok eski kapıları yeniden araladığını anlayabiliyorum. Parmakları yanağımda geziniyor ve dili dudağımın kenarına değiyor.
Gözlerim kapalı bir şekilde gülümsüyorum. Yeniden dudaklarıma uzandığı zaman onun da gülümsediğine emin oluyorum.

17 YIL ÖNCE

Birbiriden yeni ve pahalı oyuncaklarımı sıra sıra diziyorum. Bir şarkı mırıldanarak kendi başıma olmanın tadını çıkarıyorum. Oyuncak dizme işim bittikten sonra öylece kalıyorum. Kafamı kaldırıp etrafıma bakıyorum.
Etrafımda oynayan erkek çocuklarından başka kimsem olmadığını görünce moralim bozuluyor.
"Yine bebeklerini çıkarmış hahahahaha"
Top oynamaktan terleyen çocuklar uzaktan bana bakıp dalga geçiyor. Örgülü saçlarımı geriye atıyorum ve bilmiş bir şekilde onlara bakıyorum.
"Selin birlikte oynayalım mı?"
Berk yanıma geliyor. Önce onu süzüp oyun için yeterli olup olmadığına bakıyorum.
"İyi peki, gel."
Özenle serdiğim evimi dağıtarak oturuyor.
"Of, of of! Bozdun!"
"Bi şey yapmadık ya!"
Canımı sıkıyor. Tozlu üstüne bakıp ellerimi hızlı hızlı hareket ettiriyorum.
"Kalk kalk kalk, tek başıma oynicam."
"Aman yemedik ya oyuncaklarını."
Yine etrafı dağıtarak ayağa kalkıyor. Moral bozukluğuyla oyuncaklarımı yeniden diziyorum.
"Salak erkekler. Salaklar."
Bozulmayan saçlarımı yeniden düzelterek oyunuma dönüyorum. Oyuncak bebeğime mamasını yedirmeye başlıyorum. Bir an önümde güneşi engelleyen bir gölge beliriyor.
"Napıyosun?"
Kafamı kaldırıp, üstü başı toz olan, saçları terden ıslanan Cemil'e bakıyorum.
"Oyun oynuyorum."
"Tek başına mı?"
Gözlerimi deviriyorum.
"Bu oyun tek başına oynanır akıllım."
"İyi."
Ellerini ceplerine sokup uzaklaşıyor.
"Cemiiiil!"
Ona seslendiğim zaman durup bana bakıyor.
"Benimle oynasana."
Önce biraz duraksıyor. Sonra gelip yanıma oturuyor.
"Tamam."
Uzakta misket oynayan çocuklar bize bakıyor.
"Cemil, küçücük kızla mı oynuyosun hahaahaaha"
"Ben küçük değilim, sizden bir yaş küçüğüm bi kere!"
Sanki ilk defa kız oyuncağı görüyormuş gibi oyuncaklarımı tek tek eline alıp kurcalıyor.
"Ya ver, onun yeri burası."
Bağdaş kurup ellerini dizlerine koyuyor.
"Ne oynicaz?"
Ciddi bir şekilde ona oyunu anlatıyorum.
"Bak şimdi. Sen benim kocam olacaksın, işe gidip geleceksin ben yemek yapıcam, bu da çocuğumuz ben onu besleyeceğim. Sonra yatcaz kalkcaz, sen yine işe gideceksin."
Küçümseyici bir şekilde bana bakıyor.
"Bu mu oyun?"
"Evet?"
"Ama bu çok saçma. Hem ben hiç evlenmicem ki!"
Sıkılmış bir nefes veriyorum.
"Ya bu oyun akıllım oyun! Gerçek değil!"
"Tamam bebeğimiz kim olacak, Ayşe olsun."
Kafamı hızla sallıyorum.
"Ayşe olmaz ya, o benim oyuncaklarımı ısırıyo. Benim bebeğim var işte bak."
Yanımdaki oyuncak bebeği kucağıma alıyorum.
Şimdiden oyundan çok sıkıldığını anlıyorum.
"Tamam hadi şimdi sen işe git."
"Ama şimdi geldim işten. Hadi yatalım."
Ağzımı şok olmuş bir şekilde açıyorum. Sonra da kızıyorum.
"Git, ben senle oynamicam vazgeçtim."
"Nedenmiş, o kadar oynayalım dedin!"
"Ya istemiyorum giiiiiit."
Sinirli bir şekilde ayağa kalkıyor ve tekme atarak bütün oyuncaklarımı bozuyor.
"AABİİİİİ CEMİL OYUNCAKLARIMI BOZDUUU!"
Avazım çıktığı kadar bağırıyorum.
Abim, maç oynadığı arkadaşlarına topu atıyor ve yanımıza geliyor.
"Cemil, neden anlaşamıyorsunuz abicim siz."
Abim terli saçlarını geriye atarak yere çöküyor ve oyuncaklarımı düzeltiyor.
"Al, düzelttim işte ağlama Selin."
Sahte gözyaşlarımı siliyorum.
"Hadi şimdi güzel güzel oynayın."
Kızgın bakışlarımı Cemil'e yöneltiyorum. Abim geldiği gibi koşarak maçına devam ediyor.
Cemil tekrar yanıma oturuyor.
"Karı kocalık değil başka bir şey oynayalım o zaman."
Burnumu çekiyorum.
"Tamam. O zaman.. ben kraliçe olucam sen de benim yaverim olcaksın."
"Neden kral olmuyorum?"
Ellerimi belime yerleştiriyorum.
"Çünkü o zaman yine kocam olmuş oluyosun."
"İyi tamam be."
Mutfak oyuncaklarını bir köşede güzelce toplayıp çantamdan oyuncak tacı çıkarıyorum ve başıma yerleştiriyorum. Eteklerimi de yanıma yayarak dik bir şekilde oturuyorum.
Sonra Cemil'e havalı havalı bakıyorum.
"Bana 'Kraliçem' diyeceksin."

Gece'nin MavisiWhere stories live. Discover now