Bölüm 10: Ceset

Start from the beginning
                                    

Ona cevap vermek istiyordum. Yoongi yaptı demek istiyordum. Bağırıp nefretimi kusmak istiyordum. Ama bu Jungkook'u görmeme engel olabilirdi. Hayatım askıdayken bunu yapmamalıydım. Zaten Yoongi pişman olmasaydı özür dilemezdi değil mi ?

"Jungkook'u görebilir miyim ?" Kalın sesim artık cılız, boğuk bir fısıltıydı.

Yoongi biraz düşündükten sonra cevap verdi. "Sadece on dakika. Jimin onu buraya getir."

Jimin, keskin kahverengi bakışlarını boynuma sabitlemişti. Bütün vücudu gerilmiş, çenesi iyice kasılmıştı. Bir kaç saniye sonra Yoongi'nin dediklerini duydu ve haraketlenip kapıya yöneldi.

"Ona söyleyebilirdin."

Sorgulayıcı bakışlarımı Yoongi'ninkiyle buluşturdum. "Jungkook'u görmeme izin verir miydin ?"

Sandalyeden kalkıp kapıya yöneldi, kulbu aşağı indirirken omzunun üstünden bana baktı. Donuk gözleri benimkilerle kısacık bir an buluştu.  "Haklısın." dedi.

Depoda tek başıma, taş kesilmiş bir halde dururken, yüreğim çılgın gibi atıyordu. Sırtımı duvara sürterek yere indim ve oturdum. Bacaklarımı kendime çekip duvara yaslandım. Bu sefer, beton zeminden içime işleyen soğuk umrumda değildi. Beynimin çarkları son hızda çalışıyordu. Birazdan Jungkook gelecekti. Ona her şeyin geçeceğini ve kurtulacağımızı söyleyecektim. Beş dakika sonra kapı tiz bir gıcırtıyla açıldı ve ışık süzmelerinin önünde tanıdığım silüet belirdi. Sonra da kadife sesi kulaklarımı okşadı.

"Taehyung !" Bana doğru koşarken ben de doğrulmaya çalışıyordum. "Ah... tanrım. Şükürler olsun." Kolları boynuma dolanırken içine sinip gözlerimi kapattım. Sığınmaya ihtiyacım vardı. Rahatlamanın verdiği huzur içimi okşayıp gıdıklarken biraz olsun  gülümsemiştim.

"Çok endişelendim. İyi misin ?"

"Ah... Evet daha iyiyim."

Yere oturup birbirimizi kontrol ettikten sonra acele edip dudaklarımı araladım. "Hızlıca hazırlanmalıyız. Kar durunca yola çıkacakmışız. Onları otoyola götüreceğiz. Sikeyim... daha önce yürümediğim bir dağ yamacını göstereceğim."

Yıpranmış kat yerlerini yırtmamaya özen göstererek Hoseok hyungun haritasını çıkardım. Sonra kapının altından süzülen ışık şerdinin altına çömeldim. Haritanın üstündeki yer işaretlerini dikkatle inceledim. Patikalar dışındaki yürüyüş güzergahlarını, mağraları, nehirleri, bir zamanlar kürk avcılarının kullandığı terk edilmiş büyük klübeleri ve diğer her yeri. Rosalin'i ve otoyolu hemen buldum. Hoseok her ikisini de işaretlemişti. Haritayı inceledikçe konumumuzdan biraz daha emin oluyordum.

"Bak Tae ! Burası bizim olduğumuz yer olabilir mi ?"

Hoseok daha büyük göllerden birinin güneyinde, otoyoldan hayli uzakta kalan klübeyi işaretlemiş ve yanına 'boş mobilyalı, elektrik var.' diye karalamıştı. Büyük ihtimalle burası bizim bulunduğumuz klübeydi. Yoldan çok uzaklaşmıştım, Rosalin'i yaklaşık yedi kilometreyle iskalamıştım.

"Jimin ve Yoongi'yi otoyola yönlendirmek yerine bizi Rosalin'e kadar takip etmelerini sağlasak ?" dedi Jungkook.

"Rosalin daha yüksekte ve onları yokuş yukarı yürütmemiz şüphe uyandırabilir. Şimdilik onları yokuş aşağı, otoyola doğru yürütmek zorudayız. Rosalin'den, Hoseok ve Jin hyungtan uzağa..." Sona doğru kısılan ve titreyen sesim umutsuzluğa boğulmak üzere olduğumun göstergesiydi.

BITTER WEIN 🌙 VMIN & YOONKOOKWhere stories live. Discover now