<Nasılmış hanımefendi? Öyle değil böyle utanırlar. Sonunda benim olduğunda, bu askerle sana öyle şeyler yapacağım ki bu utancın solda sıfır kalır>

<O zaman istediğin kadar uğraş, daha önce de söyledim. Ben senin olmayacağım> Mesajı gönder tuşuna basmadan önce <Pis edepsiz> diye eklediğimde, yan taraftan mideme bir yumruk yedim. 

Başımı kaldırdığımda, "Şu dilini tutmayı bir öğrenemedin Pelin." diyen Derya'nın uyaran bakışlarını gördüğümde, son kısmı ayrıca sesli de söylediğimi, hatta Derya ile birlikte masadaki arkadaşlarımın ve komşu masaların da duyduğunu şaşkın bakışlardan anladım.

Karşımda oturan Selin, ağzını büzerek, "Kesin duydu." dedikten sonra gözleri kocaman açıldı. "Eyvah! Yanımıza geliyor." diye beni uyarmaya çalıştı.

Büyük bir telaşla başımı o tarafa çevirdiğimde Arda'nın çoktan gelmiş, tepemde dikildiğini gördüm. Gözleri iyice koyulaşmış, birer dipsiz kuyu gibi bakıyordu.

Bu bakışta başkası öfke görürdü ama ben bu bakışı dağ yolunda da görmüştüm, ki o anda bile bu kadar arzu dolu bakmamıştı.

'Benim asker selam çakıyor' dediği için şu anda yanıma gelmiş olması beynimde alarm zillerinin çalmasına yol açtı.

Yanağının içini ısırıp hınzırca sırıttığı anda nefesim sıklaştı, kalbimin ritmi göğsümü acıtırcasına hızlandı. Dağ yolunda yaşadıklarımızı hatırlar hatırlamaz, az sonra olacakların endişesiyle sessiz bir inilti mi çıkmıştı ağzımdan?

Alt dudağımı yaladım. Bu hareketimi kaçırmayan gözleri ağzıma kaydığında, o bakışların arzulu yoğunluğunu kasıklarımda hissettim. Resmen nabzım aşağıda atmaya başlamıştı. Bacaklarımı birbirine bastırarak dayanmaya çalıştım.

Şu anda onunla yalnız olsam, mesajda yazdığımın aksine, onun olabilmek için yalvarırdım, tüm değer yargılarımı bir kenara atar, o sınırı aşardım.

Boğuk bir sesle, "Demek pis edepsiz." diye başladığında elim ayağım çözüldü. "Sanırım sana bir edep dersi vermem gerek."

Gözleri şimdi daha da koyulaşmış, derin bir fırtınanın estiği bakışları, her an avının üzerine atılacak vahşi bir hayvan edasıyla her hareketimi dikkatle inceliyordu.

Sanırım daha önce savaş ilan etmiş biri olarak ayağa kalkmamı bekliyordu. Dizlerim heyecanla titreyerek karşısına dikildiğimde, ayağa kalkmamı onaylayan bakışını yakaladım.

Bütün kafeterya susmuş, sessizlik içinde çıkacak tartışmayı, ben ise, Arda'nın aklında ne olduğunu bilmediğimden, kasığıma saplanan arzu dolu sancıyla kıpırdamadan olacakları bekliyordum.

Nabız gibi, yoğun bir zonklama hissettiğim için kalçalarımı sıkıp bacaklarımı birbirine iyice bastırdım. Bu zonklamanın yoğun bir arzu olduğunu artık öğrenmiştim. Vücudumu kavuran ateş beni bayıltmak üzereydi.

Aniden kulağıma eğilip ensemden tuttu. Bir kez daha nefesim beklentiyle titredi. Beni herkesin ortasında öpecek miydi?

"Arda?" diye sadece onun duyabileceği, arzu dolu bir sesle inledim.

Bende uyanan ihtirasın farkında olmamasına imkan yoktu. Ensemdeki parmakları tenimi daha sıkı kavrarken, kimsenin duyamayacağı bir fısıltıyla, "Sana kaç kere söyledim. Benim olacaksın. Buna kendini yavaş yavaş hazırlasan iyi olur sevgilim." dediğinde sıcak ve tutku dolu nefesi ensemden aşağıya tarifi imkansız bir zevk dalgası gönderdi. Kalçalarımı biraz daha sıktım.

Maskeli Baloda Sevdim (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin