22. Bölüm

191 26 24
                                    

~22~

Tam 3 dakika 31 saniye ve yaklaşık 9 salise boyunca Daehyun'un gözlerimin önünde, kollarımın üstünde bu hayattan yitip gittiğini sanmıştım. Gözümde değeri olmayan dünyaya karşı daha da sinirlenmiş, intikam ateşini bedenimin her hücresinde hissetmiştim. Fakat Tanrıya şükürler olsun Minhyuk, Daehyun nefes almayı bıraktıktan bir dakika sonra hastahaneye varmıştı. Daehyun'u acile götürmeleri tamı tamına 1 dakika 8 saniye sürmüştü. Ablamın acilin kapısından ağır adımlarla yanıma yürümesi ve bana duymaktan korktuğum haberi vermek adına yanıma yanaşması ise sonsuza kadar sürmüştü adeta. Ancak ablamın yanıma yanaşıp bana gülümsemesi ile kalbimden büyük bir yükün kalktığını hissetmiştim.

O ölmemişti. Ama her şey yolunda değildi. Bunu ablamın yüzünden anlayabiliyordum.

"O ölmedi Youngjae. Ama durumu çok kritik. Her ne kadar ablan olarak sana bunu söylemek istemesem de bir doktor olarak söylemek zorundayım. Yoğun bakıma alacağız ama ondan çok ümitli değiliz çünkü çok kan kaybetmiş. Hemde çok fazla. Sana kesin olarak söyleyebileceğim tek şey eğer üç gün boyunca hayatta kalmayı başarırsa durumunu stabilize edebileceğimiz. Üzgünüm."

Kanın tüm damarlarımdan çekildiğini hissediyorum. Bir anda her yer buz kesmişti sanki. Biri kafamda aşağı buzlu su ile doldurulmuş bir kova su döküyormuşçasına titriyor ve üşüyordum. Salt yalnızlığı ve acıyı duyumsuyordum.

"Sence bu halde kaç gün dayanabilir Minjae Noona ?" diye sordum tüm korkularımın sesime yansımasına izin vererek.

"Üzgünüm Youngjae ama biz ona sadece saatler veriyoruz. Ama aranızdaki bağın kuvvetini biliyorum ve önümüzdeki 24 saat boyunca onun yanında olmanı ve ona varlığınla destek vermeni istiyorum. Bu yüzden onu özel yoğun bakım ünitesine aldım ve tek erişimi de ikimiz olacak şekilde ayarladım."

Minjae sözlerini tamaladıktan sonra bacaklarımda güç kalmadığını hissettim ve bir anda bacaklarım beni taşıyamaz oldu. Yere çöktüm. Minjae Noona da hemen benim yanımda yere oturdu ve bana sarılarak sırtımı sıvazlamaya başladı. Muhtemelen beni rahatlatmak için bir şeyler mırıldanıyordu ama şu an hiçbir şeyi duymuyordum. Sadece yalnızlığın sessizliği çınlıyordu kulaklarımda.

Yaklaşık yirmi dakika boyunca Minjae'nin kollarında öylece durduktan sonra Daehyun'un için kendimi toparlamam gerektiği kafama dank etti ve Minjae Noona'nın yardımıyla yerimden kalkıp kendime şekil düzen verdim. Sonra da Daehyun'un odasının yolunu tuttuk. Vardığımızda Daehyun'la yalnız kalmak istediğimi söyleyip Minjae Noona'yı işine geri yolladım ama saat başı gelip Daehyun'u kontrol edeceğini söyleyerek isteksiz bir şekilde ayrıldı yanımdan ve ben de içeri girdim.

Kendime söz verdiğim ve Daehyun için en iyisinin bu olacağına karar verdiğimden onun yanında asla ağlamayacak ve sürekli ona mutlu anılarımızı fısıldayacaktım. Ancak Daehyun'u vücuduna girip çıkan tüm o hortumlar ve iğneler ile görünce önümdeki saatlerin benim için çok zor geçeceğini anlamıştım.

***

On iki saattir Daehyun'n yanındaydım ve uzun süredir uyumamıştım. Gözlerimi kapatırsam tekrar açtığımda onun nefes almayı bırakmasından ölesiye korktuğum için bedenimin tüm sınırlarını zorluyordum. Sürekli Daehyun'a geçirdiğimiz güzel zamanları anlatıyor, o anların benim için neler ifade ettiğini tek tek açıklıyordum. Onunla birlikte hayatımın nasıl güzelleştiğini ve ruhumun gerçek mutlulukla tanıştığını anlatıp duruyordum. Arada bir Minjae Noona geldiğinde kahve almaya çıkıyordum. Döndüğümde Minjae bana uyumam gerektiği ile ilgili uzun nutuklar çekiyor, onu dinlemeyeceğimi anladığında da sessizce odayı terk ediyordu.

Hidden MonsterWhere stories live. Discover now