13. Bölüm

277 35 6
                                    

~13~

Sabah gözlerimi açtığımda hala uykum vardı. Bütün gece bir o tarafa bir bu tarafa dönmekten uyuyamamıştım bir türlü. Gözüme gram uyku girmemişti. Hatırladığım anılar ve Daehyun'un sözleri beynimde dolanıp durmuştu.

Ayrıca Daehyun'un haklı çıkması da canımı çok sıkmıştı. Benim hakkımda, benden çok şey bilmesi hiç adil değildi. Kendimi, benliğimi tanımadığımı düşünmek beni korkuttuğu kadar sinirlendiriyordu da.

Sinirle yataktan kalktım. Planım tüm gün yataktan çıkmamaktı aslında. Gerçeklerle yüzleşmekten kaçabildiğim kadar kaçmak istiyordum. Ayrıca burdan ve Daehyun'dan kaçmak için bir plan yapmak da çok mantıklı bir fikir gibi geliyordu. Ta ki o güzel koku burnuma dolana kadar. Omlet... Mmmmm... Bu kokuyu duyana kadar acıktığımın farkına bile varmamıştım.

Bir anda uçtu gitti tüm planlarım. Omlet o kadar güzel kokuyordu ki adımı bile unutmuştum adeta. Midem beynimi ve bedenimi kontrolü altına almıştı. İstemsizce mutfağa doğru sürükleniyordum. Yürüdüğümün farkında bile değildim. Tek düşündüğüm o omleti yemek istediğimdi.

Mutfağa vardığımda Daehyun ocağın başında bir şeyler ile uğraşıyordu. Onu bu şekilde görmek zihnimi tekrardan canlandırmıştı. Anılar yeni bir istila için hazırlanırken onlara engel oldum. Şu an geçmişin omzuma bırakacağı ağır yüklerle uğraşmak istemiyordum. Ben zihnimdeki anılar ile boğuşurken vücudumu artık ben yönlendirmiyordum. Zihnimin derinliklerindeki hatırların esiri olmuştu bedenim bir anda.

Ben daha ne yaptığımı anlamadan Daehyun'a arkasından sarılmış, ellerimi beline dolamıştım. Aramızdaki çekim inkar edilemeyecek kadar büyük, karşı koyamayacağım kadar da derindi.

Bedenimin yaptığı şey karşısında şaşıp kalmıştım. Belli ki Daehyun da şaşırmıştı çünkü ellerim altındaki kasları kasılmış, elindeki süt de bardaktan taşmış yere dökülüyordu. Birbirimize bakakalmıştık. Dudaklarımız arasında bir santim ya var ya yoktu. Onun gözleri yavaşça benim dudaklarıma kayarken bende onun dudaklarına odaklanmıştım. Eğer dediği gibi eskiden aramızda bir şey yaşandıysa ve ben onun için hala önemliysem, onun için çok zor olmalıydı. Bu kadar yakınımdayken aslında bana çok uzak olmak gerçekten zor olmalıydı.

Anında geri çektim kendimi ve arkamı döndüm ona. Toparlanmam için zaman gerekiyordu. Banyoya doğru gittim hızlı adımlarla. Soğuk hem de çok soğuk bir duşa ihtiyacım vardı. Daehyun'un bende yarttığı etkiden kurtulmak için Antarktika sularında yüzsem ancak yeterdi.

Geri döndüğümde Daehyun dökülen sütü temizlemişti ve harika bir kahvaltı hazırlamıştı. Her şey vardı neredeyse. Ben karşısındaki sandalyeye otururken çatık kaşlarla tabağındaki omletini dürtüyordu çatalıyla. Muhtemelen az önce yaptığım şey için mantıklı bir açıklama arıyordu. Ama yoktu. Ben bile bu yaptığımı neden veya nasıl yaptığımı açıklayamazken o nasıl anlayabilirdi ki?

"Günaydın." dedim yerime otururken. Sanki az önce hiç bir şey yaşanmamış gibi. Kafasını kaldırıp bana bakarken çatık kaşlarını daha da çatmayı başarmıştı.

"Sana da günaydın." dedi soğuk bir şekilde. Onunla ilk, bu durumda ilk değil, tanıştığım zamanlardaki gibiydi sesi.

Sonrasında yemek bitene kadar tek kelime bile etmedi. Ben de bir şeyler söyleyecek yüzü bulamadım kendimde. Sessizlik ve gerginlik yüklü kahvaltımızı bitirdiğimizde, masayı toplaması için ona yardımcı olmaya başladım.

Vücutlarımız, masa yüzünden daralmış mutfakta sürekli birbirine sürtünüyordu. Bu durum ikimizi de daha çok germişti. Sonunda ellerim titremeye başladı ve yıkamak üzere lavaboya götürdüğüm bardak ellerimden kayıp yere düştü. Kırılmamıştı ama büyük bir ses çıkarmıştı. Bardağı almak için eğildiğimde Daehyun'un arkamda durduğunu fark etmemiştim. Kalçalarım hafifçe onun kasıklarına sürtündü. Anında kendimi ileri ittim ondan uzaklaşmak için ama her zamanki gibi Daehyun benden hızlıydı. Beni belimden yakaladı ve tezgaha yapıştırdı. Arkama geçip kendini de bana yasladı sertçe. Ellerinden birini saçlarıma geçirmişti ve tutuğu saçlarımı hafifçe çekerek ona bakmamı sağlıyordu.

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun Youngjae? Ben istediğin zaman atıp, istediğin zaman geri alabileceğin bir oyuncak değilim. Kendine şekil düzen ver! Aksi takdirde kontrolleri ben elime alırım ve seni temin ederim bundan hiç hoşlancağını sanmıyorum." sesi gittikçe tehditkar bir tona bürünüyordu.

"Gerçi orası belli olmaz. Sevedebilirsin de. Eskiden sert severdin ne de olsa." derken saçlarımdaki tutuşları sıkılaşmıştı. Bir anda geri çekildi ve kasıkları ile popama sert bir darbe vurduktan sonra beni öylece bırakıp gitti.

Can sıkıcı olan yaptığından nefret etmemiş ya da rahatsız olmamış olmamdı. Hatta neredeyse ağzımdan bir ineleme kaçmasına izin verecek kadar zevk almıştım bu yaptığından. Ama azıcık korktuğumu da inkar edemem.

Günün kalanında kendimi odama kapattım. Dışarı çıkmaya korkuyordum. Ayrıca Daehyun'la aramızda olan çekimden de kendimi kurtarmanın yollarını arıyordum. Aklıma gelen tek düşünce burayı terk etmekti. Belki de geçmişimi hatılamasam bir şey kaybetmezdim. Tam ayağa kalmış bu evi sessizce terk etmeye karar vermiştim ki, odanın kapısı açıldı ve içeri Daehyun girdi.

Suratındaki tehditkar ifade kaybolmuştu ama kaşları hala çatıktı. Hala sabahki olaya kızgındı muhtemelen. Yine de rahatlamıştım.

"Eğer artık kendine geldiysen Jayjay sanırım konuşmamızın vakti geldi." böylelikle kaçma planlarım da geldikleri gibi yok oldular.

"Sanırım haklısın. Başla o zaman Daehyun. Seni dinliyorum." 

Merhabaaalaaar sevgili okurlaaarımmmm ;)) Öncelikle beni bu hesapta da yalnız bırakmadığınız için sizlere çok ama çok teşekkür ederim <3 <3 Bilmenizi isterim ki bu hikaye sizlerin sayesinde varlığını sürdürüyor ;))  Ve lütfen hikaye hakkında ki yorumlarınızı esirgemeyin :P Hikayenin şekillenmesinde çok önemli bir unsur çünkü yorumlar ;)) Sizleri çok seviyorum ve hemen söz verdiğim gibi diğer bölümü de atıyorum:)) Kendinize dikkat edin <3 <3 <3

Hidden MonsterWhere stories live. Discover now