5. Bölüm

292 37 0
                                    

~5~

Kilitlenip kalmıştım adeta. Beni asıl korkutan onu karşımda görmekten çok, göremediğim ablam ve Yongguk Hyung'du. Beynimi sorular istila etmişti. Nasıl buradaydı? Nasıl bulmuştu beni? Minjae Unni ile Youngguk Hyung iyi miydi? Yongguk Hyung yakalanmış mıydı? Paniklemiştim. Nefes alamıyordum. Eğer ablama bir şey olduysa kendimi asla affetmezdim. Aklım tamamen ablam ile meşgul olduğundan sorusunu ister istemez umursamamıştım.

Hızlıca yatakta doğrulmaya çalıştım fakat anında bileklerimde keskin bir acı hissettim. Bakışlarım bileklerime kaydı. Üstünde yattığım yatağın yanındaki demir tutacaklara kelepçelenmiştim.

"Boşuna uğraşma Youngjae. Bu sefer kaçma gibi bir şansın olmayacak. Çünkü beni çok kızdırdın."

Korku tüm bedenime yayılırken. Bir kez daha ellerimi kelepçelerden kurtarmaya çalıştım ama faydası yoktu. Sadece canımı daha fazla yakıyordum. Derin bir nefes aldıktan sonra;

"Benimle ilgilenen doktor nerde?" dedim ifadesiz bir şekilde. Minjae'nin ablam olduğunu bilmemesi ihtimaline karşı.

"O genç güzel bayan mı? Hani adı Minjae olan. Pek de bulaşmak istemediğim birinin kızı. Sen niye onu soruyorsun? Yoksa onu tanıyor musun?" sesinde merak vardı ama bakışları ifadesizdi.

"Seni ilgilendirmez! " bir anda ağzımdan kaçmıştı. Şu an onunla bu şekilde konuşmamam gerektiğini biliyordum ama kendimi tutamamıştım. Gözlerim onun gözlerini bulduğunda gördüğüm tek şey öfkeydi.

"Minhyuk! Hemen çöz onu ve arabama getir!" diye adamına emir verdi ve dışarı çıktı. Onun ardından içeri adamı girdi. Kelepçelerimi çözdü ve üzerime birkaç kıyafet fırlattı. Bunlar önceki hastanede bulduğum kıyafetlerdi. Arkasını döndü ve beni beklemeye başladı. Artık kaçmak gereksizdi. Hemen kıyafetleri üzerime geçirdim. Tişörtün üzerindeki kanım kurmuş ve sertleşmişti ama hala iğrenç kokuyordu.

Minhyuk giyindiğimi görünce beni kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Sertçe kolumu çekip ondan kurtardım. Sonrasında onu takip etmeye başladım. Limuzinin önüne geldiğimizde ben ne olduğunu anlayamadan Minhyuk bileklerimi yakalayıp kelepçe taktı ve beni limuzinin içine itti. Kapı kapanınca araba haraket etmeye başladı.

İçeride o genç takım elbiseli oturuyordu. Hala adını bilmediğimi fark ettim. Tam sormak için ağzımı açacaktım ki. Bir anda karşımda oturduğu koltuktan fırladı. Bir dizini bacaklarımın arasındaki boşluğa yerleştirdikten sonra diğer bacağıyla kendini destekledi. Saçlarımı ellerinin arasına alarak kafamı çekti. Böylece bakışlarımızı birleştirdi. İyice yüzüme yaklaştı. Dudakları bu kadar yakınımdayken istemsizce onlara bakakaldım. Aklımdan çok yanlış düşünceler geçerken konuşmasını bekledim.

"Bir daha benden kaçıp anlaşmamızı bozarsan paçoz bozuntusu, seni öldürürüm. Anladın mı beni ?"

Normalde bu sözlerin beni korkutması gerekirdi ama ilginç bir şekilde bu kadar yakınımda durması nefesimin farklı sebeplerle kesilmesine sebep olmuştu. Gözlerimi hala dudaklarından alamamıştım. Evet, erkeklerden hoşlanıyordum ama ondan etkilenmiş olmam çok mantıksızdı. Değil mi ? Sonuçta o bana işkence etmişti ve şimdi de beni öldürmekle tehdit ediyordu.

Onun yakınlığından kaynaklanan dikkatsizliğim nedeniyle sorusunu cevapsız bırakmıştım, yine. Aniden saçımda bir acı hissettim. Saçımı biraz daha çekerek, kafamı iyice geri yatırmıştı ve dudaklarını bana daha da yaklaştırmıştı.

"Anladın mı dedim paçoz?!" tehditkar bir şekilde fısıldadı.

"E-evet." sanırım zar zor verdiğim cevap yeterli olmamıştı. Saçlarımdaki tutuşunu bir az daha sıkılaştırdı. Verdiği acıyla inledim. Yani... sanırım acı yüzünden inledim... Onun da gözlerine farklı bir parlaklık yayıldı ya da ben öyle zannettim.

"Evet anladım Bay Jung diyecektin sanırım." derken dudaklarını yavaşça kulağıma sürttü. Bedenim bu hareketiyle titredi. Ne saçmalıyordum ben? Ayrıca o bu şekilde davranarak nereye varmaya çalışıyordu? Kulağımdaki dudaklarının verdiği hisle, farkında olmadan, gururumu bir kenara bırakmıştım.

"Evet Bay Jung anladım."

"Güzel." dedikten sonra bir anda üstümden çekildi ve karşımdaki yerini aldı. Şaşırıp kalmıştım. Az önceki hareketinden sonra neden bir anda çekilmişti. Daha doğrusu ben neden onun dokunuşlarını altında kendimden geçmiştim.

"Artık anlaştığımıza ve sen de benden kaçmaya, son verdiğine göre adımı öğrenmende bir sakınca yok. Muhtemelen hala bilmiyorsun değil mi ?" dedi yapmacık bir gülümsemeyle.

" Daehyun. Jung Daehyun."

Merhabaaalaaar sevgili okurlar ^^ Sizin için elimden geldiği kadar hikayeyi ilginç kılmaya çalışacağım umarım beğenirsiniz ;) Sizleri seviyorummm <3 <3

Hidden MonsterWhere stories live. Discover now