4. Bölüm

309 42 10
                                    

~4~

Ablamın kliniğine geldiğimizde bayılmak üzereydim. Yongguk Hyung ablamı yolda aradığı için bizi hemen kliniğin önünde karşılamıştı. Beni görür görmez soru yağmuruna başladı:

"Youngjae-ah! Bu halin ne? Gene kimlere bulaştın? Babamızı aramalı mıyım bu sefer? "

"Noona şu an kendimi iyi hissetmiyorum. Önce yarama baksan sonra konuşsak olur mu? Ayrıca babamı aramayı aklından bile geçirme." dedim. Eğer onu şimdi susturmazsam sabaha kadar konuşur dururdu bana bir türlü rahat vermezdi.

Minjae Noona beni hemen bir sedyeye yatırdı ve kliniğin acil kısmına götürdü. Üzerimdeki tişörtü çıkardığında suratındaki ifade yaramın pek de iyi görünmediğini söylüyordu.

"Youngjae-ah şimdi seni uyutup yaranı tekrar dikeceğim tamam mı? Maskeyi yüzüne koyunca derin bir nefes al ve uykuya karşı direnme." diye tembihledi Minjae. Kafamı evet anlamında salladım. Sonra yüzüme bir maske koydu. Maskeden gelen hava garip kokuyordu ama ablamın dediğini yaptım ve derin bir nefesle onu içime çektim.

Uykuya dalarken en son ablamın yüzünü gördüğümden olsa gerek, baygın olduğum tüm süre boyunca ailemi düşünmüştüm.

Babam tüm bu mafya örgütlerinin başıydı resmen. Her bir örgüt önce ondan izin alırdı iş yapmak için. Sadece sokak serserileri değil devlet adamları ve polis bile babamdan korkuyordu. Tek çocukları bizdik babamın. Mafya olmasına rağmen babam çok sadık bir insandı. Sadece annemi sevmişti, kalbinde annemden başka birine daha yer vermemişti asla . Ta ki ablam doğana kadar. Onu da çok sevmişti babam. Hep el üstünde tutmuş, tüm kirli işlerinden bi haber büyümesini sağlamıştı. Onu ve annemi asla o pis mafya dünyasına sokmamıştı.

Ben doğduğumda ise babam, ablam ve anneme gösterdiği şefkati bana hiç göstermedi. Sanki ben bu aileye ait değilmişim gibi davrandı. Annem hep benim yanımda olup babama bazı konular da engel olmaya çalıştı ama o da bir yere kadar yapabiliyordu. Babam annem ile ablama mafyalığın "m" sinden bahsetmezken, beni her türlü pis ortama götürüyordu.

Yaptığı bütün kirli işleri gözüme gözüme sokuyordu. Hayatımda sevgi olmasına kesinlikle izin vermiyordu. Değer vermemi, sevmemi, korkmamı istemiyordu. Kısacası tüm duygularımı benden söküp çıkarmaya çalışıyordu. Babam, benim o öldükten sonra tüm bunlara sahip olacağımı ve bunlarla gerektiği gibi baş edebilmek için bir makinadan farksız olmam gerektiğini dile getirip duruyordu. Hiç bir duygusu olmayan, acıyı hissetmeyen bir makina...

Uzunca bir süre babamın bu saçma zihniyetinin sonuçlarına katlandım. Fakat liseyi bitirdiğimde konservatuara gitmek istedim. Babamla aramdaki bağı da -tabi buna ne kadar bağ denilebilirse- o zaman kaybettim. Ona bunu söylediğim gün beni ölesiye dövmüş, bu fikrimi değiştirmezsem bu evden çekip gitmemi ve bir daha asla dönmememi söylemişti. Beni evlatlıktan reddeceğini de eklemişti sonradan.

Ablam ile annemin babamla birlikte her zaman güvende ve mutlu olacağını biliyordum. Bu yüzden rahatlıkta babamın teklifini kabul ettim ve evden ayrıldım. Babam aile kütüğünden adımı sildirdi mi hiç bilmiyorum, çünkü o gün bu gündür o eve bir daha hiç dönmedim.Fakat babamın ben hiç doğmamışım gibi davrandığını biliyordum. Hatta bir aralar beni soranlara öldüğümü bile söylediğini duymuştum.

O günden sonra babamın suratını ilk kez annemin cenazesinde görmüştüm. Cenazede hiç etkilenmemiş gibi davranıyordu. O soğuk ifadesini koruyordu. Fakat ben içinde onun mahvolduğunu biliyordum. Çünkü babamla ilgili emin olduğum tek şey annemi her şeyden çok sevdiğiydi tıpkı benim gibi. Onunla tek ortak noktamız buydu. Babam hala hayatta oluşunu, nefes almasının sebebini hep anneme bağlardı. Artık o yokken hayatın onun için bir zindandan farkı kalmadığını tahmin edebiliyordum çünkü benim içinde öyle sayılırdı.

Annemin ölümü babamı çok değiştirmişti. En azından kardeşim böyle söylüyordu. Artık eve gelmemin sorun olamayacağını her fırsatta dile getiriyordu. Fakat ben durumun böyle olmadığını biliyordum. Babam Minjae'den saklıyordu her şeyi. Ara sokaklarda her gangsterin ağzında, karısının ölümünden sonra daha beter olduğu, artık hiç acıma duygusunun kalmadığı söylentileri dolaşıyordu.

Annem öleli tam 2 yıl oldu. Onu her gün daha çok özlüyorum. Çünkü şu hayatta bana sevgiyi sadece ama sadece o öğretmişti. Beni gerçekten sevmiş ve bana sevgi vermeyi öğretmişti. Babamın gereksiz bulduğu her duyguyu, annem babamdan gizli, bana tattırtmış ve öğretmişti. Aniden aklıma o genç takım elbiseli adam geldi. Muhtemelen o da böyle yetiştirilmişti. Onun da hayatında sevgiyi ona tattırmış birisinin olmasını umdum. Çünkü öyle biri hiç olmadıysa, bir canavar yaratmışlar demekti.

***

Gözlerimi açtığımda karşımda Minjae Noona'yı bulmayı umut ediyordum ama çok yanılmıştım.

Öfkeli bakışlarını bana dikmiş duran o genç takım elbiseliden başkası değildi karşımdaki. Korku tüm bedenimi sarmaladı. Korkumu sezmiş olmalı ki, suratına korkunç bir gülümseme yerleşti.

"Benden o kadar kolay kurtulacağını düşünmemiştin değil mi Youngjae?"

Hikayemi desteklediğiniz için çok teşekkürler <3 <3 Sizleri seviyorumm ^^ İyi okumalar :D

Hidden MonsterWo Geschichten leben. Entdecke jetzt