Apollo.

Beni görür görmez yönünü değiştirecekti ki hızlıca yürüyerek önünde durdum ve bana bakana kadar bekledim. Sonunda bana baktığında suçlu hissetmiştim ama bunu ona yansıtmadım.

"Asklepios için üzgünüm."

Alaylı bir gülme bıraktı. Apollo'yu sevmezdim. Apollo'yu çoğu kişi sevmezdi çünkü bencildi. Ama dün oğlu öldürülmüştü. Üzgündü ve ağlamıştı. Bunu anlayabiliyor ve hareketlerini anlamlandırabiliyordum. 

"Özür bile dilemeyen  ama onun için üzgün olduğunu bildiren bir katil olduğun için kendinle gurur duymalısın."

Cümlesindeki katil kelimesi sanırım canımı almaya geliyordu. Katil... Ne dememi bekliyordu bu laftan sonra bilmiyordum ama canımı yakmak amaçlı bu cümleyi kurduğunu biliyordum. Kendimi toparlamaya çalıştım.

"Oğlunu ben öldürmedim. Neden özür dileyeyim?" diye sordum Hades'in elini belimde hissetmeden önce. 

Ah! Tek ihtiyacım olan şeydi. Tek ihtiyacım olan şey şu anda bana yanımda olduğunu hissettirmesiydi. Bu kadar güçsüz, bu kadar aciz, bana kaba davranan birine karşı gereksiz muhtaç halim, canımı, katil sözcüğü kadar çok yakmıştı.

"Onu sen öldürmedin mi?" diye alay ve kin dolu bir soru soran Apollo ile kaşlarımı çattım. Hades'in belimdeki elleri sıkılaşmıştı. Ama tek kelime dahi etmiyordu beni savunmak adına. Ben yapayım istiyordu çünkü. Gururumu en azından o yükseklere çıkarabiliyordu. 

"Oğlunu defalarca uyardım ben. Defalarca kez ona bu işten vazgeçmesini söyledim ama beni dinlemeyip bu konuyu tanrıların içinde açan da oydu! Beni nasıl suçlarsın?" diye sertçe çıkıştığımda üzerime doğru bir adım attı.

"O sana aşıktı! O seni deli gibi seviyordu." Gözlerini Hades'e çevirdi. "Birilerinin arzusundan daha fazla hemde."

Keşke katilden sonrasında zorlamasaydım onu. Zira arzu, katil sözcüğünden daha fazla yakıcıydı. Yakıcı ve yıkıcı.

Gerçekleri yüzüme vuran Apollo ile gözlerimin de yandığını hissettim. Sadece bunu dışa yansıtmadım, kendimi zorda olsa tuttum. "Bu onun tercihi. Benim değil."

"Tercih mi?" diyerek bana bir adım daha yaklaştığında Hades bir adım öne çıktı. Önce Hades'i uzun uzun süzdü, sonra da bana baktı. "Aşk tercih değildir. Sevgiden bile bihaber olan birisine bunu anlatmak zor da olsa, aşk, tercih değildir."

Eğer onunla biraz daha konuşursam beni iyice yıkacaktı. O yüzden yüzüne ters ters bakarak gitmesini beklemeye başladım. Bencil olduğunu söylediğim tanrıya öyle bir cümle kurmuştum ki bu hep içimde ukte olarak kalacaktı. Hep bir eksiklik, hep bir acı.

Ters bir bakış atarak uzaklaşmaya başladığında dudaklarımı ısırarak kendimi kontrol altına almaya çalıştım. Şimdi ağlayamazdım. Kulağıma fısıldanan "Güçlü dur." cümlesiyle derin bir nefes aldım ve Hades'in belimi tutmasına çıt çıkarmadan Hades ile yürümeye başladım.

Tanrılar yemek masasının etrafındaydı ki bizi görünce bir kaç tanrı dönüp bakmıştı ve nefretle ben gösterilmiştim. Hades'e dün meydan okuyan kız bugün onun kollarında yemeğe geliyordu. Kız aciz mi diye düşünen kaç kişi vardı acaba?

Onlara bakmadan Hades Zeus'un yanına yürüdüğünde bende onunla yürümek zorunda kaldım. 

Zeus, babam beni gördüğünde gülümsedi ve beni kolları arasına alarak bir süre sarıldı. Bu bana ilk sarılışıydı galiba. İlk defa onu bu kadar yakınımda hissediyordum. Bende ona hafifçe sarıldıktan sonra gözlerimi bana bakan Poseidon'a çevirdim. Etkileyici bir şekilde gülüş göndererek sabret dedi bana. Resmen bana bir gülüşle sabret demişti. Sanki başka bir şey yaptığım varmış gibi gözlerimi kapatarak onu onayladım. 

Yasak Meyve: Nar.Donde viven las historias. Descúbrelo ahora