36. Bölüm

7.9K 470 50
                                    

Nedense bu bölümü yazarken mutlu oldum, bu kitaba başlarken bu kadar sevileceğini bilmiyordum. Bu arada 80k olmuşuz, bunu görünce dans edesim geldi. Tey tey tey tey tey tey.💃💃💃💃💃 Mediaya yazarken dinlediğim şarkı var.

Taksiden inip Kerem'in evinin önüne yürüdüm. Saçmalamayın oradan buraya yürüyecek kadar salak biri değilim, parada benden çıkmıyor onun için rahatım.

Kapıya yaklaşıp sertçe zile bastım, neden bunu yaptın diye sormayın bende bilmiyorum. Bir kaç kez daha bastıktan sonra kapı hızla açıldı. Tamam biraz korkmuş olabilirim ama biraz, böyle minik, minicik bir korku. Tamam korktum.

Kerem kapıdan bir bana ve diğerlerine baktı. Tabi şaşırdı çocuk gecenin bu vaktinde onun evinde ne işimiz var. Kerem'i hafifçe ittirip içeri girdim, salondaki koltuklara çöküp etrafa baktım. Ilk,defa geliyorum araştırmam lazım.

Odada dört pencere vardı, bir plazma TV, iki tane üçlü koltuk. iki tanede tekli koltuk, cam sehpa, sehpanın üzerinde votka kuru yemiş falan vardı, duvarlarda iki bebek resmi ve bir tane yaşlı kadinla Kerem vardı. Ayağa kalkıp fotoğrafı incelmeye başladım.

Kadın koltukta oturmuştu yanında da Kerem vardı, Kerem kadının yanağını öperken kadın gülüyordu, istemsizce tebessüm ettim.

"O kadın annem." Kerem'e bakıp ne demeye çalıştığını ilk idrak edemesem de fotoğraf aklıma geldi, bu kadın onun annesi. Ay ne kadar zekiyim ben böyle.

"Nerede?" Kerem soruma gülümsedi. İnşallah ölmemiştir,

"Ayvalık'ta ki evde kalıyor, yanında babam da var."

"Niye onların yanına gitmiyorsun." Kerem sırıttı,

"Sen arayınca ya da bir kaç gün ortalıkta olmayınca ne yaptığımı sanıyorsun." Ne kadar aptalım lan ben çocuğun boşu boşuna günahını aldım.

"Tanıştıracaksın dimi?" Kerem üçlü koltuğa uzandı,

"Bakarız bebeğim." Bebeğim ne lan hödük!

"Annenin adi ne?"

"Maral." Güzelmiş. Deniz ve Kıvanç'ta salona gelince Kerem ile konuşmaya başladılar. Bende Kerem'in telefonunu alıp Ateş'i aradım. Çalıyor... çalıyor... ve açtı.

"Efendim Kerem?"

"Kanka benim." Ateş bir kaç saniye sustu, şaşırdı mı?

"Senin orada ne işin var lan." Niye olmayayım ki? Bir bokluk var ama neyse.

"Bir sus soruma cevap ver, Nehir yanında mı?"

"Evet yanımda, kavga falan mı çıktı?" Oh be bir şey oldu diye ödüm b*kuma karıştı.

"Tamam şimdi kapat."

"Selen bir sani-" beklemeden telefonu kapatıp sehpaya koydum be kuru yemişleri ağzıma tıkmaya başladım.  Kerem ve Kıvanç konuşurken ben ve Deniz tıkınıyorduk, yemek yemek güzeldir.  

Biraz sonra kapı çaldı, koşarak kapıyı açtım. Kaşımda Ateş ve Nehir vardı. Ateş'e gülümseyip Nehir'e baktım, tabi ki de suratıma bakmıyordu. Nehir de içeri geçince, arkalarından gittim. Nehir bizden uzak bir köşeye oturunca Ateş bana merakla bakınca, gözlerime mutfağı işaret edip oraya geçtik. (Lanet olası fesatlık)

Ateş masaya oturunca, saçmalamayın masaya değil sandalyeye oturdu ve saç malanmaz. (Kendimden soğudum)
"Anlat bakalım neler oldu gene." Ateş olanları bilmiyordu değil mi. Ah benim ponçiğim neler oldu neler.

"Ateş şimdi diyeceklerimle kafanı sıyırabilir, gerekirse beni dövebilir olmadı diğerlerini sikebilirsin." Ateş merakla bana baktı,

"Ben her şeyi iyi yönünden bakmaya çalışacağım, anlat bakalım." Kafamı sallayıp derin nefes aldım.

Erkek Lisesi Where stories live. Discover now