32. Bölüm

8.1K 430 26
                                    

Mediadaki GIF'i neden koydun diye sormayın hoşuma gitti 😜

Kağan, Bora'nın yanağını ıssırdıktan sonra  Bora'dan hafif dayak yesede oyuna devam ettik. Kağan şişeyi çevirip izlemeye başladı. Şişenin soru Bora'nın arkadaşı Mert'te, cevap kısmı Kıvanç'a geldi. Mert pis pis sırıtıp 

"D mi Cmi ?" 

"D." 

"Kıvanç, eğer Selen ve Nehir ölmek üzere olsaydı hangisini kurtarırdın?" Aha şimdi sıçtı bu soruyu sordu ya Nehir ve ben kavga edicez.

"Bu soruyu cevaplamayacağım."  Mert dudaklarını büzüp başka soru düşünmeye başladı "O  zaman D şıkknı eleyip C sorucam. Ağacı yala."  Mert'in yüzünde piçimsi bir gülümseme oluştu. Kıvanç oturduğu yerden kalkıp bir ağaca baktı.

"Yanlız bunların üstünde karınca var." Mert omuz silkip Kıvanç'ı izlemeye devam etti. İşte bunu videoya çekmem lazım çaktırmadan telefonumu çıkartıp Kıvanç'ı videoya çekmeye başladım. Best İfşa Forever.

Kıvanç dilini uzatıp hızla ağaca değdirip geri çekti. Mert'te itiraz etmeye başladı "Sayılmaz lan ben dokundur değil yala dedim." Kıvanç sabır dileyerek derin bir nefes aldı ve ağaca bir daha yaklaşıp küçük bir kısmını yaladı. Basbaya yaladı lan! Ben olsam yapmazdım. 

Kıvanç hızla tükürüp dilini tişörtüne sildi. Yerine geri oturup şişeyi çevirdi , şişenin soru kısmı Bora'ya cevap kısmı Nehir'e geldi. 

"D mi C mi Nehirciğim?" Nehir kararsız kalsa da C şıkknı çekip beklemeye başladı.

"Aslında ne yaptırıcağıma karasız kaldım ama seni riske atıcam, Ateş'i öp. Ama yanaktan." Bora'nın bu dediğine pis pis sırıtıp beklemeye başladım.

Nehir utandığından hafif kafasını eğip Ateş'e yaklaşıp yanağından öptü, tabi Ateş'te kafasını eğmedi, neden çünkü ego yaptı.

Eve gelip odama çıktım ve kendimi yatağa attıp. Telefonla biraz ilgilendikten sonra Deniz'in bana aşşağıdan bağırmasıyla telefonu bırakıp aşşağı indim.

Deniz elinde kumanda ile korkuyla televizyona bakıyordu, bende televizyona bakınca haber spikeri olayı anlatmaya başladı.

"Bir hafta önce arkadaşlarıyla sokakta oynayan Zeynep K. hâlâ bulunamadı, etrafta kamera kaydı olmadığı için yetkililerin bulma işi zorlaştı." Ardından kızın ekranda fotoğrafı çıkınca korkudan nefesim kesildi. Bu o kuyudaki kızdı.

Televizyonun ekranına bakmayı kesip elimi boğazıma götürdüm, ciddi anlamda nefes alamıyordum. Deniz hızla yanıma gelip yerden kaldırdı. Koltuğa oturtup su getirdi, o sırada da kapı çaldı. Deniz bir dakika isteyip kapıyı açmaya gitti. Geri dönünce arkasında Barış abi vardı ve başka bir polis.

Ne için gelmişlerdi iki seçenek vardı duvara yazılan yazı ve ya da kuyudaki kız şeysi. Kuyudaki olayları bilmedikleri için kendimi avutmaya çalısıyordum.

"Selen ne oldu yüzün solmuş." Barış abinin dediği ile hızla ona baktım

"Bir şey yok, sadece hastayım." Barış abi kafasını sallayıp Deniz'e baktı.

"Siz nesi oluyorsunuz?"

"Arkadaşı. Siz ne için gelmiştiniz?" Barış abi gözlerini kısıp Deniz'e baktı.

"Kıvanç'la konuşmam lazım." Deniz kafasını sallayıp Kıvanç'ı çağırmaya gitti, bende Barış abiye oturmasını istedim.

"Son durum ne?" Barış abi bana anlamaz gözlerle bakmaya başladı.
"Hangi on durum?"
"Duvar yazısı." Barış abinin yüzü sertleşti.

"Onun için geldim."

"Benden sakladıklarınız var bilmiyorum sanmayın." Barış ahi yutkunup konuşmak için ağzını açmıştı ki Kıvanç salona girdi. Barış abi Kıvanç'a gidelim anlamında işaret verince onları durdum.

"Artık arkamdan iş çevirilmesinden bıktım bu olanları bilmekte benim hakkım." Kıvanç üzgünce kafasını olumsuz anlamda sallayıp dışarı çıktılar.

Olduğum yerden kıpırdıyamadım. Ağlamak istiyordum ama ağlıyamıyordum.  Zor da olsa ayaklarımı hareket ettirip kapıya doğru gittim, onların peşlerinden gitmem lazımdı. Evin önündeki polis aracı hareket edince ileride müşteri bekleyen taksiciye gidip öndeki aracı takip etmesini söyledim.

Taksici normal bir şekilde sürmeye başlıyınca  acele etmesini söyledim . Polis aracı karakolun önünde durunca, onlar araçtan inip karakola girmelerini bekledim. Onlar girince taksiciye para verip hızla karakola girip etrafıma baktım Kıvanç oradaydı, bir oadaya girdikleinde hızla odanın önüne gittim, tam kapıyı açıcakken ileriden kadın sesini duydum.

"Bayan o odaya girmeniz yasak!" Kadını umursamayıp hızla kapıyı açıp içeri girdim. Kıvanç ve Barış abi bana ters ters bakıyordu. Hey asıl benim sinirli olmam lazım!

"Bana boşuna kızmayın peşinizden geleceğim belliydi zaten!" Yanlarına gidip önümdeki cama baktım. İçeride biri vardı ve dövülmüştü. Kim olduğunu anlayamıyordum.

"İçerideki kim?" Barış abi bana bakıp derin nefes aldı.

"Tunç..." Bir dakika Tunç'u nerden tanıyordu? Tunç'un olduğu odanın içine baktım bir kapı vardı, içeri virebilirdim. Hızla bulunduğum odadan çıkıp Tunç'un bulunduğu odaya girdim. Tunç yavaşça kafasını kaldırıp bana baktı ve pis pis gülümsedi.

"Naber kanka!" Yüzsüz bana hâlâ selam veriyordum.

"Sen benim kankam değilsin alçak herif!" Tunç gülmeye başladı. Yavaş yavaş sinirleniyorum ama ben.

"Nehir'in yardım çığlıkları hâlâ aklımda."  Odanın kapısı açılıp kapanınca geleni umursamayıp Tunç'a yumruk attım, o sırada da biri beni belimden tutup kendine çekti. Ben daha sinirimi atamamıştım! Olduğum yerde debelenmeye başlayınca, beni tutanın ayağına bastım.

Beni tutan kollardan kurtulup odanın diğer tarafına gittim, beni tutan Kıvanç'mış yanında da Barış abi vardı, sinirle onlara baktım. Barış abi Tunç'un yqnına gidip suratına korkunç bir şekilde baktı.

Erkek Lisesi Where stories live. Discover now