#37

9.1K 1K 153
                                    


-Flashback-

''Yoongi, dinlemelisin.''

Yoongi geri çekilerek kolunu tutan elin havada kalmasını sağladı. En son Namjoon'la belirlenen yerde buluşacakları konusunda anlaşıp oradan ayrılmışlardı. Ve gözlerini açtığında farklı bir yerde, farklı şeyler hissediyor olarak bulmuştu kendini.

''Neyi dinlemeliyim? Nasıl ihanet ettiğini mi?''

''Hayır-''

''Sana ne yapmalıyım, Kook?''

Jungkook, Yoongi'nin ismini kısaltarak söylemesiyle birkaç kez yutkunmak zorunda kalmıştı. Yoongi sadece romantik olduğu zamanlarda böyle seslenirdi.

''Baban senin iyiliğini istiyor sadece.''

Yoongi'nin yüzündeki damarlar belirginleşmeye başlamıştı. Karşısındaki bedendeki değişim Jungkook'u ürkütmüştü.

''İyilik mi? Aptal mısın sen? Bana neler yaptığını en iyi sen biliyorsun.''

Sözü bittiğinde bulundukları beyaza kaplanmış odanın kapısı açıldı. İçeri giren bedenle Jungkook hızlıca ayağa kalkıp eğildi.

''Bay Min.''

''Jungkook! Seni gördüğüme sevindim. Ve seni de.'' dedi Bay Min göz ucuyla Yoongi'ye bakarken.

Arkasından gelen birkaç askerle Yoongi'nin karşısına oturdu. Yüz ifadesinden yanındaki adamlara rağmen hala Yoongi'den korktuğu anlaşılıyordu.

İğrenç bir gülümsemeyle ''İyi gözüküyorsun.'' dediğinde nefes alamadığını hissetti Yoongi.

Elleri boğazını sararken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Dengesini kaybedip yere yığıldığında başını zar zor kaldırıp babasına ve Jungkook'a baktı. İkisi de gaz maskesi takmıştı, tıpkı Bay Min'in yanında dikilen askerler gibi.

''Üzgünüm, Yoongi. Herkes için de en iyisi bu.''

Jungkook'un suratını dağıtmak istiyordu. Vücudundaki bütün kemikleri kırmak, damarlarındaki bütün kanı çekmek istiyordu.

''S-Sizi öldüreceğim.'' dedi zar zor doğrulduğunda.

''Yapacağım son şey de olsa sizi öldüreceğim.''

Babası mide bulandırıcı bir kahkaha attı.

''Boşuna uğraşıyorsun, oğlum.''

Vücudu ısınmaya başlamıştı öfkeyle. Hızlanan kalp atışlarını ve diğer organlarının nasıl işlediğini hissediyordu.

Yerinden kalktığında askerlerin ağır silahları üzerine doğruldu. Bu Yoongi'ye komik gelmişti. Hangi durumda olursa olsun onu insan yapımı bir şeyle yenemezlerdi.

''Silahları sevmem.'' dedi hırıltılı sesiyle.

Ardından silahlar hızla duvara çarptı. Askerlerin gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. Tesiste türlü türlü şey görmüş olmalıydılar ve hala böyle şeylere mi şaşırıyorlardı?

''Bu odadan çıksan bile binadan çıkamazsın. Diğer arkadaşların da yakalanacak. Tıpkı yakalanacak olan liderleri gibi.''

Yoongi son gücünü babasını öldürmek için kullanıp kullanmaması gerektiğini düşündü bir anlığına. Ama buradan çıkmalıydı. Buradan çıkıp diğerlerini uyarmalıydı. Ve Jimin'i bulup onun iyi olduğunu görmeliydi.

''Direnme, Yoongi.''

Yoongi'nin görüşü bulanıklaşmaya başladığında karşısındaki iki adamın ani çığlığı kapladı odayı.

Vücudundaki acıyı görmezden gelerek odadan çıktı. Garip bir şekilde bina boştu ama bu Yoongi'nin işine gelirdi.

''Hyung, dur!''

Zemin kata geldiğinde arkasından seslenen Jungkook'a döndü. Ona doğru doğrulmuş tabanca onu güldürmüştü.

''Buradan çıkamazsın.''

''Ne yapacaksın? Beni vuracak mısın? Böyle bir şeyle öldürülecek kadar değersiz miyim?''

Jungkook'un gözleri dolmaya başlamıştı.

''Seni öldürmek istemiyorum.''

''Bırak gideyim o zaman.''

''B-Bunu yapamam.''

Birkaç adım daha atıp tabancayı bedenine yasladı Jungkook'un bileğini tutarak.

''Sinirimi bozuyorsun, Kook. Biliyorsun değil mi? Jimin'e karşı tavırların... Babamla iş birliği yapmış olman... İhanetin...''

Uzanıp Jungkook'un yüzünü ıslatan gözyaşlarını sildi yavaşça. Bu Jungkook'un daha şiddetli ağlamasına sebep olmaktan başka bir işe yaramamıştı.

''Ü-Üzgünüm.''

Yoongi'nin sıcak elleri çocuğun sıcak tenini delmeye başladığında boş katta ateşlenen silahın sesi yankılandı.

''Ben de öyle.''

-Flashback End-

Contagion - YoonminWhere stories live. Discover now