10- MP

12.5K 405 19
                                    

---------------------

"- Seni piç kurusu , Dean burada ne işin var. Bekle geliyorum."

Camı kapatıp dışarı çıkmak için kapıya yöneldim. Dean tam kapıda gelmemi bekliyordu. İçeri giremezdi özellikle ev sahibinin daveti gerekiyordu. Hiç bir vampir davetsiz eve giremezdi.

"- Dean ne oldu burada ne işin var?"

"- Elena neredeyde hava aydınlanmak üzere yarın gece buluşalım, Şimdi küle dönmeden buradan gitsem iyi olacak. Bu arada iç çamaşırların çok seksiiiii... "

Pis bi sırıtışla cevabımı beklemeden vampir hızıyla yanımdan uzaklaştı. Aslında Dean gayet yakışıklı çekici bir adamdı zamanında ona karşı birşeyler hissetsemde aramızdaki bağı koparmamak adına bundan vazgeçmiştim. Kapıyı kapatıp yukarı doğru yönelerek merdivenleri ağır adımlarla çıktım. Ses yapıp insanları uyandırmak istemiyordum. Odadan içeri dalarak yatakta yatan Chuckı izlemeye başladım. Bütün muhteşemliğiyle karşımda uyuyordu. Kanının kokusu benim için afrodizyaktan farksızdı, Onun kokusu beni kendimden geçiriyordu. Onu izlemeyi bırakıp yanına uzanmaya karar vermiştim , uzanır uzanmaz arkamdan bana sarılarak kokumu içine çekti ve uyumaya devam etti. Her ne kadar uyku derdim olmasada bende biraz kestirmeliyim diye düşündüm. Gözlerimi kapattığım an gördüğüm o rüya :

----

Kendimi gölün kenarında bulmuştum , Üzerimde beyaz uzun tülden oluşan bir elbisenin içinde buldum. Etrafa sakince bakınmaya başlamıştım, burası gerçekten kusursuz bir yerdi kusursuz bir doğa ve huzur veren oksijenle doluydu. Gölün kenarında yürümeye başlamıştım huzurla etrafımı inceliyordum. Onu gördüm Krişna , bütün kusursuzluğuyla gölün karşısında oturmuş kaval çalıyordu, kavaldan çıkan ses eşşiz doğaya o kadar güzel ayak uyduruyordu ki tarifi imkansızdı. O eşsiz müzik daha çok sürsün diye krişnanın yanına ağır adımlarla gidiyordum. Yanına vardığımda müzik son bulmuştu yanına oturdum onu özlemiştim o eşşiz mavinin en tonunu barındıran gözleri mükemmel kıvrımı olan burnu ve güneş gibi parlak sarı uzun saçlarına hayranlıkla bakıyordum. üzerinde beyaz önü açık bir gömlek altındayda paçalarını kıvırdığı kahverengi tonlarında bir pantolon vardı ayakları çıplaktı ve o bu doğanın bir parçasıymış gibi gölün kenarında oturuyordu. Krişna kusursuzluğun eş anlamlısıydı. Yerdeki çimenlere eğilip tam yanına oturdum.

"- Sita , nasılsın? mutlumusun?"

"- Şuan daha çok mutluyum efendim çok uzun bir zaman oldu sizi görmeyeli."

"- Her zaman seni ziyaret edemem sita sadece unutulmadığını bil. Senin yanına geldim sadece uyarmak için. Benim artık o dünyada olmadığımı biliyorsun. Seni sadece bazen rüyalarında ziyaret edebilirim. "

"- Burada kalabilir miyim, yanınızda. Burası çok kuzurlu görünüyor ve ben çok yoruldum."

"- Orada yapacak işlerin yokmu sencede? Şivayı yeniden buldun gerçekten bırakmak istiyor musun?"

"- Şivaya çok benziyor ama o değil bilmiyorum Yakşa hayattayken zor."

"- Kimseden korkma sita, daha önüne bir çok zorluk çıkacacak sana inanıyorum herşeyin üstesinden gelecek birisin. Çok yakında olmasada dünyaya gelecek biri var onu koru Ve son olarak sita dünyada vampir ve kurtadamlardan daha başka ölümcül güçlerde var. Artık gitmelisin."

"- Efendim , lütfen sizi bir daha göreyim."

 Bakışlarıyla onaylayıp mavi gözelerini kısrak bana sülümsemişti. Yanımdan kalkıp uzaklaşırken ardından öylece baktım...

--------------------

Sarsıldığımı hissediyordum. Gözlerimi açtığımda havanın aydınlandığı fark ettim. Chuck yanı başımda bana endişeli gözlerle bakıyordu. Yatağın içinde doğrulup oturduğumda elimi saçlarımı daldırarak Ne oldu?  dedim.

"- Elena sayıklıyordun yani şeyy.. endişelendim."

"- Sayıklıyor muydum? ( şaşırmış bir şekilde sormuştum)."

"- Evet. Krişna diyip durdun ve bi defa da Yakşa dedin."

"- Ne dediğim hakkında en ufak fikrim yok. Kafayı yemiş olmalıyım."

Gerinerek yataktan kalkacakken birden belimi kavrayıp beni kendine çekti.

"- Bu kadar kolay kurtulamazsın elimden. Saat daha erken biraz daha uyusak mı yada uzansak mı? Konuşuruz belki biraz. Ne dersin?"

Yanına istediği gibi uzanarak yorganı üzerimize çekmiştim yüzümü ona dönüp. 

"- Sana tanıdık mı geliyorum gerçekten?"

"- Evet, nerden tanıyorum bilmiyorum ama seni kendime yakın hissediyorum. Babamın yokluğunda bana çok iyi geliyorsun elena. Yanımda olduğun şu bi kaç gün sanki bütün acılarım daha çok azalıyor gibi."

Ona gülümsedim daha çok konuşmak istiyordum ama söyleyecek birşey bulamıyordum. Yüzü o kadar güzeldi ki her sanimi şivanın aynısıydı. Ona yaptığım kötülüğün ardında eziliyordum içim düğüm düğüm oluyordu. Birden kapı çalındı  Cedric elena elena diye söyleniyordu. Önemli birşey olmasa gelmeyeceğini biliyordum. Yataktan kalkıp çıkardığım elbisemi üzerime geçirerek kapıyı açtım.

"- Cedric, birşey mi oldu?"

"- Elena buradan hemen çıkman gerekiyor. Güneş tutulması olacak bu hiç normal değil hiç değil kurda dönüşeceksin elena buradan hemen git."

Donup kalmıştım. Chuck üzerini giyinmiş yanımıza gelmişti koridorda öylece bi kaç saniye durduktan sonra birden vücuduma hızlı bi sıcaklık yayılmaya başladı yere çöktüğümde Cedric anlamıştı. Chuck bana yaklaştığı zaman beni yerden kaldırmaya yeltendiği an " ;Yaklaşma" diye bağırmıştım. Anlamayan boş gözlerle bana bakıyordu. Çıktığım yatak odasına hızla girerken Cedrici de yakasından tutup hızla içeri sotum ve sırtını duvara sert bi şekilde çarparak yakasından tuttum.

"-Cedric birazdan dönüşücem ve ne olursa olsun kimseyi içeri sokma. Öğrenip öğrenmemeleri umrumda değil zarar görebilirler. Şimdi hemen çık ve kapıyı kilitle."

Cedric başını sallayarak korkmuş bi şekilde hızlıca odadan çıkıp kapıyı kapattığı gibi kilitledi. Kapının ardından Chuck la kavga ettiğini duyabiliyordum. Cedricin çıkmasıyla yere çkötüm. inanılmaz acı çekiyordum tırnaklarım ve devasa dişlerim kendilerini göstermişti. Kapının açılması karşımda Chuckın şaşkın gözlerini görmemle bilincim tamamen kapanmıştı. Sonrası karanlık.

------------------

Biraz geç oldu ama yazdığım yeni bölüm silindi ve tekrar yazma durumunda kaldım. Çok özür diliyorum umarım beğenirsiniz. 

 xoxo .. Mathilda.

Melez PrensesWhere stories live. Discover now