Özler miydi?

3.1K 159 26
                                    

Nine benden ayrıldığında ben hâla cevap ararcasına Ateş'in gözlerine bakıyordum. Nine o güzel sesi ile böldü Ateş ile olan kısa göz temasımızı.

"İçeri girin çocuklar."

Ateş gülümsemeye çalışınca bir terslik olduğunu anladım. Ateş bana yaklaşıp belime dokunarak-ki zarif bir şekilde-adım atmamı bekledi. Nazikçe olan bu davranışı beni şaşırtsa da sesimi çıkarmadım. İçeri girdiğimizde evin muhteşem döşemelerine,temiz duvarlarına,sade ve göz alıcı eşyalarına bakakalmıştım.

Yüzümdeki şaşkın ifade evden değildi. Ateş'i ilk zamanlarda hiç böyle düşünmemiştim. Yakışıklı olduğu için okulda sevilen biriydi. Ama serseri olduğundan kimse yaklaşmazdı. Onu bırak ben yaklaştırmazdım. Ama Ateş'in bu gönül işlerini veya derslerini düşünmediğine emindim. Bir şey sürekli onu annesine itiyordu. Ateş'in tepkisi ise karışıktı. Ne olduğunu bilmiyordum. Kendisi de bilmiyordu ki. Nasıl davranması gerekeciğini veya Nasıl duygular hissedeceğini bilmiyordu.

Merdivenleri çıktığımızda,her basamaktan gelen gıcırtıdan kurtulduğuma çok sevinmiştim. Kısa bir koridorun ardından sağa döndük. Odanın kapısını açıp ilerledik. Ateş'in halâ eli belimdeydi. Bu durumdan ilginç bir şekilde rahatsız olmuyordum. Sonra Ateş elini belimden çekti.

"Beni bekle. Geleceğim."

Kafamı sallayıp odayı incelemeye başladım. Gri tonunun açık ve göz alıcı duvarları tamamlıyordu. Odada siyah ve gri yüklüydü. Ortada büyük bir yatak,yatağın başında bir komidin ve çaprazında duran siyah dolapla bir bütünü oluşturmuştu. Sol tarafıma baktığımda bir boy aynası ve küçük bir masanın üzerinde parfümleri vardı. Alt dudağımı ağzımın içine alıp,onları kendi üzerimde deneyip denemeyeciğimi düşündüm.

Küçük masaya yönelip elimi parfümlerin üzerinde gezdirdim. Elime bir tane alıp kapağını açtım. Gözlerimi kapattım ve burnuna yaklaştırdım. Bu da güzel bir kokuydu ama Ateş bunu pek kullanmıyordu. Diğerlerine -ki beş tane var toplamda- dokundum. İçinden bitmekte olan parfümü alıp kapağını açtım. Burnuma yakınlaştırıp kokladım. Ormanın yığın kokusu burnuma dolduğunda bayılacak gibi hissetim kendimi. Bu gün de bundan sıkmıştı. Biraz kendi kıyafetlerime sıkıp kapağını kapattım. Endişeli bir şekilde alt dudağımı ısırdım. Parfüm şişesi zaten bitmek üzereydi ve bitmişti. Parfüm şişesini olduğu yerine koyup ayağa kalktım. Şu an kendimi küçük bir çocuk ve yaramazlık yapmış da görmezden gelmiş gibi hissettim.

Beklemekten sıkılıp oda da bir kaç tur attım. Ateş hala gelmemişti, aşağıya inip neler olduğunu öğrenmek için kapıya yöneldim. Kapıyı yavaşça açtım,kimse duymamalıydı. Kafamı uzatıp aşağıya baktığımda Ateş ananesinin alnından öpüyordu. Konuştuklarını duymak için biraz daha kulak kestim.

"O annem değildi anane,hem sen ilaçlarını içmedin mi?"

Gözlerim dolayım diye isyan ederken beynim az önceki cümleyi hazzetmeye çalıştı.

O annem değildi.

O annem değildi.

"Bana Meleğimi mi getirdin?"

O gün resimdeki kadın bana benziyordu.

Kafamda canlanan anılarla düşündüğüm şeyle elimi ağzıma götürdüm. Sıkıca kapattıktan sonra dolan gözlerimin akmasına izin vermedim. O kişi,sanırım bendim. O gün resimde gördüğüm kadın Ateş'in annesiydi,yüzünü göremesemde saçlarından fark etmiştim. Mavileri vardı,ben de bir ara öylesine boyamıştım lakin o zamanda okula başladığım gündü. Zaten Ateş bu yüzden bana mavi kafa diyordu.

SERSERİ.Место, где живут истории. Откройте их для себя