Tehlike

8.7K 369 48
                                    

Elini duvara koyduğunda sorunun cevabını ister gibi baktı. Nefeslerim daha da kesilirken gözlerini gözlerime dikti. Boyu uzun olduğu için kafamı kaldırmam gerekiyordu. Diğer elide duvara değdiğinde sertçe yutkundum. Ellerim titremeye başlamıştı. Saçlarım önüme geliyordu,terlemiştim.

"Kimseye söylemeyeceğim."

Sağ elini duvardan alıp gözlerime baktı tekrar. Eli bileğimi kavradığında derin bir nefes aldım. Bana zarar vermesini istemiyordum. Kimseye söylememiştim. Ama o bir serseriydi ve bana isteği gibi dokunabilirdi. Bu düşünceler beni korkuturken elime baktı.

"Korkuyorsun?"dedi alaya bürünmüş o ses.

Kaşlarımı çatarak yanıtladım. "Korkmuyorum!"

"Ellerin titriyor."diyip diğer bileğimi de kavradığında titreyen ellerimi hemen çektim.

"Kimseye söylemeyeceğim! Bırak artık!"

Kaşlarını çattığında sesimin yüksek çıktığına anladım. Artık buna da kızmazdı,herhalde. Çenesi kasıldığında sert yüz hatları belli oluyordu. "Yapma şunu!"dediğinde anlamsızca baktım.

"Neyi?"

"Defol burdan!"diye bağırdığında, "Peki!"diye bağırıp duvarla arsından çıktım. Titreye titreye kapıyı açtım. Hızla dışarı çıkıp kapıyı sert bir şekilde kapattım.

Dengesiz! Kimse bilmeyecekti! Daha ne istiyordu? Ona ne oluyorda ellerimin titremesi onu ilgilendiriyor. Ondan korkuyordum ama bunu bilmemesi gerekirdi. Bilse,üste kesinlikle çıkardı ve beni ezerdi.

Takıntılı Canavar !

Sınıfa geldiğimde derin bir nefes aldım. Zeynep ne olduğunu sormuştu ve bir şey söylememiştim. Ateş'in bana bulaştığını veya benim ona kafa tutmamı anlatamazdım. Sıkıntıyla nefes verdim. Kütüphaneyede gidememiştim. Gitmiştim ve bağırıp çıkmıştım. Kesinlikle bilmediğim bir şey vardı? O hep böyle bilinmemezlik mi yapardı?

Sınıfın kapısı hızla açıldığında sinirli bir şekilde yerine oturan Ateş'i gördüm. Uzatılacak bir şey var mıydı? Vardı ve ben bilmiyordum? Burada kimseyi tanımıyordum ve nasıl öğreneceğimi de bilmiyorum. Derin bir nefes alarak Zeynep'in yanına oturdum. Hoca yoklamayı aldıktan sonra dersi anlatmaya başladı.

Zil çaldığında Zeynep'e kütüphaneye gideceğimi ve derse girmeyeceğimi söyledim. Beni onayladığında Ateş'e baktım ama ortalıkta gözükmüyordu. Koridora çıktığımda koşuşturan insanlar,ilişkiler ve daha fazla beni bunuyordu. Böyle şeylerde utanırdım. Eskiden sevgilim olmuştu ama bu derecede olmamıştı. Kafamı iki yana sallayıp yürümeye devam ettim. Merdivenleri çıkıp sağa döndüm ve kütüphanenin kapısını usulca açtım. İçeri girdiğimde bu sefer insanlar doluydu.

Kitaplara bakınırken ellerimi üzerlerinde gezdirdim. En üstte vardı aradığım kitap. Biraz zıplarsam değebilir bu şekilde alabilirdim. Biraz etrafa dikkatlice baktıktan sonra elimi kaldırıp bir kere zıpladım. Olmamıştı. Tekrar zıpadığım sırada kitap oradan yok oldu. Alan kişi, Ateş'ti. Sırıtarak elindeki kitabı bana uzattı.

"Bundan sonra zıplamayı bırakıp merdivenden çıkarak almayı dene!"

...

Uyandığımda saat daha erkendi. Üzerimdeki pandalı pijamalarla kapının önüne çıktım hava almak için. Ne yapacaktım ben bu çocukla? Takmıştı bir kere,bırakacak mıydı? Onu bile bilmiyordum. Benim bilmediğim ne olabilirdi ki? En fazla,benim ile ilgili.. Merak ediyordum ama bunu Ateş'ten öğrenemezdim. Şu an onu görmeye hazırlıklı olduğumu sanmıyordum. Bu gün hava bir değişikti.

Kahvaltı hazırlamak kafamı dağıtabilirdi aslında.

Dolaptan gerekli malzemeleri aldıktan sonra masaya dizdim. Çayı ocağa koyup bekledim. Çayı demlediğimde bardakları çıkartıp usulca koydum çayı. Annem ve babamı uyandırdığımda ikiside yanaklarımdan öptü. Annem hızla yeğini yiyip işe gitti. Babam ve ben kaldığımızda her zaman sorduğum soruyu sordum.

"Baba,kitabı ne zaman anlatacaksın?"

Sorduğum soruyla çatalını bırakıp bana döndü. Ayaklanıp çaya yöneldiğinde çayı koyacaktı. Bardağını çaydanlığın oraya koyup tekrar bana baktı.

"Bir zamanı var.."

Okula geldiğimizde arabadan indim. Zeynep ilerde bir bankta oturmuş kitap okuyordu. Kafasını kaldırması ile göz göze geldik. Bana gülümsediğinde gülümseyerek karşılık verdim. Yanıma geldiğinde klasik sohbetlerle başladık.

" Şu Ateş. Nasıl biri? ''

"Tehlikeli,"

"Nasıl yani?"diye sorduğumda sıkıntıyla nefes verdi.

"Bir laf atarsan bıçak çekecek kadar!"dediğinde affalladım. Ellerim titremeye başladı. Gerçekten o kadar olabilir miydi?

"Sen ne diyorsun? Böyle bir şey olabilir mi?"dediğimde kafa salladı.

"Sınıfa girebilir miyiz?"diye sorduğumda onayladı.

O zaman bana neden zarar vermemişti!? Niye yakındı bana bu kadar?

SERSERİ.Where stories live. Discover now