Neden beni merak ettin?

5.5K 226 15
                                    

Merhaba serseri ailesi! Yb ile karşınızdayım.

Multideki Zeynep.

Bölüm şarkısı: Avril Lavigne- Complicated..

İyi okumalar serseri ailesi

Nazlı'dan

Ellerini belime yerleştirip beni kendine yapıştırdı. Yüzünü boynuma gömüp çizdiği yere dokundurdu dudaklarını. Titrediğimde biraz öyle durdu. Köprücük kemiğimi dudaklarının arasına alıp derin bir öpücük bıraktı. Yarasıma tekrar gittiğinde yine titredim ama umursamışa benzemiyordu. Ellerimi ensesine koyup onu kendime çektim. Sarılıyordum sıkıca. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

~

Gün ışıklarına kadar beklemiş,sabahlamıştık. Sabah Ateş beni eve bırakıp gitmişti. Şu yaptıklarından sonra normal arkadaşmışız gibi davranmasını cidden anlamıyordum. Beni sakinleştiriyor muydu? Evet. Bunu gerçekten başarıyordu.

Onun bu Ateş'sel davranışlarına alışmıştım artık. Bunları bir kenara bıraktım. Boğazımdaki yara hâla geçmemişti. Canım fazla yanıyordu. Ki Ateş'in bunu fark ettiğine yüzde yüz emindim. Özür dilmemesi yerine boynumu ve köprücük kemiğimi öpüyordu. Nasıl davranacağımı bilmiyordum. Bir yanda da Zeynep vardı. Kim bilir, Zeynep bu işi neden yapmıştı? Belkide Ateş onu tehtid etmişti. Bunu bilmeden onu da üzmek istemiyordum. Başka bir konu olan, Ateş'in garip sözleriydi. Duman,sigara ne demekti? Şu sorulara beynimi yorduğumda inanamıyordum. Şu büyük İstanbul ne dertler açmıştı başıma. Bana gökyüzünün karanlık tarafını göstermişti.

Esneyerek yatakta doğruldum. Esnerken havaya kaldırdığım kollarımı indirip yataktan kalktıktan sonra banyoya gittim. Soğuk suyu yüzüme iki üç kere vurduktan sonra ellerimi yıkadım,banyodan çıktım. Pijamalarımdan kurtulup üzerime siyah yüksek bel bir pantolon geçirdim. Siyah,üzerinde 'Brooklyn'yazan belimde biten bir sweatshirt giydim. Günlerdir kahvaltı yapmadığım için bu günde yapmayarak,okula erken gitmek istediğim için es geçtim. Evden çıkıp sabahın soğunu hissettiğimde vücdum istemsizce titredi. Kapıyı kilitleyip anahtarı çantama attım ve yürümeye başladım. Annem ve babam yine (!) erkenden işe gitmişlerdi.

Okula geldiğimde bankta yüzü solgun,ellerini saçlarına daldırmış,dirseklerini dizine koymuş bir Zeynep ile karşılaştım. Üzgün bakışlarımla önünden geçerek yürüdüm. Adımı seslense de dönüp bakmadım. Yüzümü yere eğip yürümeye devam ettim. Kolumu bir el kavrayıp beni durdurduğunda gözlerimi kapadım. "Nazlı,"dediğinde derin bir nefes vererek, " Konuşmak istemiyorum!"diyerek kolumu kurtardım. Sonuçta o da bu plana dahil olmuştu. Ben onun yüzünden ne kadar acı çekmiştim,yaralanmıştım.

Okulun içine girdiğimde dışıranın soğununu unutturabilecek derece olan sıcağı yüzüme yedim. Sırtımdaki çantamı elime alarak merdivenlere yöneldim. Merdivenleri destek alarak çıktıktan sonra koridordaki dedikodu yapan kızlar ve bağrışan erkeklere takmdan sınıfa girdim. Sınıfta iki üç kişi vardı. Bunlar Ateş ve yandaşlarıydı. Onları umursamayarak en arka sıraya oturdum. Çantamdan bir kalemlik çıkardıktan sonra dirseğimi sıradan destek alarak üzerine koydum. Diğer elimlede yaramla oynamaya başladım. Lanet olsun ki acıyordu. Hey,bir dakika. Elimi yaraya dokundurup elime baktım. Biraz kan olmuştu. Aferin bana,yarayı kanatmayı başarmıştım. Cebimdeki mendili oraya bastırdıktan sonra saçlarımı önüme atarak kimsenin,özellikle de Ateş'in görmemesi için çaba gösterdim. Zeynep sınıfa girdiğinde gözlerinin kızarıklığına baktım. Kötü görünüyordu. Saçlarının iki üç teli ağzına girmişti ve kızarmıştı. Yanımdaki sıraya oturduğunda kafamı cama çevirdim.

Yara iyice kanamaya başladığında sessizce küfür savurup sıradan kalktım. Kanlı bezi çöpe attıktan sonra sınıftan çıktım. Adımlarımı hızlandırarak koridorda yürümeye başladım. Sessizliğin nedeni herkesin derse girmiş olmasıydı. Aksi takdirde hocalara yakalanırsam başım yine belaya girecekti. İstemsizce gülümsediğimde kaşlarımı çattım. Neden aptal aşıklar gibi gülüyordum. Saçmalık. Tuvalete girdiğimde hemen aynanına karşısına geçtim. Boğazımın sağ tarafındaki yaranın kenarları morlaşmıştı. Biraz su vurduğumda sıçrayarak suyu kapattım. Bu günlerde iyi değildim,bir şey dengemi bozuyordu. Tek nedeni vardı aslında : Ateş. Tuvaletten çıkmak için kapıyı açtığımda sett bir bedene çarpmamla duraksadım. Kafamı kaldırmamla kahvelerin dengesiz bir şekilde koyulaşan gözlere yakalandım. Kaşlarını kaldırmıştı. Hey,bunun burda ne işi vardı? Burası kızlar tuvaleti değil miydi? Bu kadarda dengesiz olabilir miydi cidden? "Sana bir borcum var! Benimle geliyorsun!"deyip kolumu tuttuğunda bu sefer kaşlarımı ben kaldırdım.

"Ne o? Çakında kanım mı kaldı? Bana mı temizleteceksin?"

Kaşlarını çatıp boşta kalan elini çemin altına koyarak kaldırdı. Boğazımı incelerken ben duvara bakıyordum. "Sıkıntı yok! İki üç güne geçer!"diyip beni sürüklemeye başladığında çırpınmaya çalıştım. Umrunda değildi benim canımın acıması. Dengesiz hödük! Sonunda ona itraz edemediğimi bildiğim için susup beni sürüklemesine izin verdim. Bahçeye indiğimizde sabahın soğunun daha gitmediğini anladım. Arabasının önüne geldiğimizde bir bana,bir arabaya baktıktan sonra arabayı açıp kapıyı açtı. Beni içine attığında gözlerimi kapayarak sabır diledim.

Ne yapmaya çalıştığını anlamaksızın sokağa bakıyordum. Bana bıçak çektiği zaman getirdiği yerdi. Delirmişti bu! Bilmiyor muydu,buraya gelmek istemediğimi. Arabanın kapısını açıp burdan gitmek istedim. Hızlıca yürümeye başladığımda sert bir şekilde sırtım duvara çarptı. İnlerken nefret dolu bakışlarımı ona çevirdim. Kahveleri her zaman ki gibi bakıyordu. Siyah saçlarının bir kısmı önüne düşmüştü. Sakalları çıkmaya başlamıştı. Karizmatik duruşunun arkasında ne kadar tehlikeli bir adam olduğunu sanırım sadece ben biliyordum.
Ellerini belime koyduğunda sinirden yumruklarımı sıktım. Bu sefer beni sakinleştiremeyecekti. İzin vermeyecektim. Çenesini sol omzuma koyup derin bir nefef verdi.

"Neden beni buraya getirdin?"

Cevap vermeyip derin nefes alıp veriyordu.

"Bana bir borcun olduğunu söyledin! Senin borcun falan yok bana!"

Biraz sinirli çıkmıştı sesim. Beni takmadığı çenesini omzumdan ayırıp dudaklarını köprücük kemiğime değdirmesiydi. Bu çocuk bana bir şey yapıyordu. Bunu hissediyordum ama bir türlü adını koyamıyordum. Belki, yangındı. Tehlikeli ama zevkli. Yanmak nasıl zevkli olurdu?

"Gitmek istiyorum!"

"Artık sus,mavi kafa!"

Bu çocuk beni gıcık etmek veya sinir etmek için mi doğmuştu? Gerçekten benimde bir sabrım vardı ve bunu bir serseriye bulaştırmak istemiyordum.

"Özür dilemeyeceğim,biliyorsun değil mi?"

"Ah,emin ol senden daha iyi biliyorum."

Göz devirerek söyeldiğim cümelye tıslar biçimde güldü.

"Neden beni merak ettin?"

Beklemediği soruyu sorduğumda kaşlarını çatarak bana baktı. "Çok fazla konuşuyorsun,dikkat et!"

Onu hızlı bir şekilde ittim. Sinirden ellerim titriyordu. "Ne yaparsın? Yine bıçak mı çekersin? Umrunda bile değildim! Bunu görmüyorsun! Acı çektiğim kadar gülüyorsun biliyor musun? Ben acı çekerken sen gülüyordun!"

Bileklerimden tutup sinirle soludu. "Ben gülmem, Nazlı. Bunu bu anlamda söylememiştim. Beni yargılamaktan vazgeç,"

"Seni yargılamıyorum. Hatta anlıyamıyorum. Bir ölesin bir böyle!"dediğimde sıkıntıyla nefes verdi. Elini ensesine koyup bana baktığında omuz silktim.

"Dik başlı olmazsan sana bir süpriz yapabilirim..!"

~~~~~~~~~~~~

Bölüm kısa oldu kusura bakmayın.

Size bir sorum var. İstediğiniz bölümlerin tanıtımını yapabilirim,video şeklinde.

Bana ulaşmak istersen,konuşmak,soru sormak istersen özle..

İnstagram: zynepokt

❗❗❗❗❗

SERSERİ.Where stories live. Discover now