Bela? (Düzenlenen bölüm)

14.5K 429 40
                                    

Geçen her saniyeye pişmanlık eşlik ediyordu. Küçük bir kafese kapatılmış özgürlüğümü,küçük ve bir o kadar da çelimsiz parmaklıklarla izliyordum hayatımı. Ya da sadece benim parmaklık olarak gördüğüm şey,balkonun demirleri idi. Başımı geriye atarak seslice nefes verdim. "Sadece yeneceğim koca bir İstanbul."
Kendimi kandırmaya devam ederken,dizimin yanında duran gümüş küllükteki sigarama baktım. Üzerinden usulca dumanlar çıkarken bir yandan da kaybolacağına kendini inandırmışcasına yanıyordu. Ya da tek düşüncesi acı çekmeden yanmasıydı. Bu fikrim ile sigarayı parmaklarımın arasına yerleştirerek dudaklarıma götürdüm. Sigarayı her içime çekişimde korkularım dumanla birlikte yüzüme çarpıyordu. Bu hissi her zaman seviyordum. Tuhaf ve muazzam bir histi beni ölüme sürükleyen dumanın yüzüme çarpması.

Ben. Ben kim miydim?

Kocaman bir hiçlik yüklüydü hayatımda. Evden okula,okuldan sigaraya giden biri olarak hedefime oradan yürüyorum. Hedefi hayal olarak görmüyordum. Hayal kurmayı sevmezdim. Çünkü kurduğum hiç bir hayal gerçekleşmedi. Sonunda ise çok üzüldüm. Usul usul umursamayı o zamanlarda öğrendim.
Düşüncelerimi gözüme temas eden bulutlarla dağıttıktan sonra sigaranın ölümünü izlemenin vereceği huzurla doluyordu içim. Boğazımı yakan dumanı üfledi,elimdeki sigarayı ağır hareketlerle küllüğe söndürdüm. Sigarayı bastırdığım anda sönen ışığı son nefesini vermesine işaretti. Hayatın umursamazlık kavramını bana ögretmesiyle çok şey ifade eden ölen sigara,bana yalvarmadı. Çünkü ona acımadım. Ya bana yalvarsaydı,onu öldürmeyecek miydim sanki? Ben onu öldürmeden o kendini teslim edecekti. Tıpkı,benim gibi. Sigaranın pes edici yönü bana benziyordu ve benzemek istemediğinden emindim. Mutfağa inmek için ayaklandığım sırada annem balkon kapısını açtı. Güler yüzüyle gözlerime bakarken ona gülümsedim.

"İyi misin birtanem?" Dışarıdan facia göründüğüm için bu soruyu sorduğunu düşünerek yanıtladım.
"Evet." Gözleri omzumun arkasına kaydığında küllüğü orada bıraktığım için küfür etsem de annem çoktan kaşlarını çatmıştı. "Yine mi?"

"Evet. Üzgünüm anne." Ela ile yeşil birleşimi gözlerini devirdi. "Ah,Nazlı."dedi elinin tersiyle alımından akan boncuk boncuk yerleri silerken. İki gün önce,babamın tahini sonucu İstanbul'a taşınmıştık. Ne mükemmeldi,öyle değil mi? Ankara'daki yaşanmışlıklarım,arkadaşlarım,düzenim bu sayede uçup gitmişti. Haliyle biraz kaygım vardı. Annem ve babam iki gündür evin işlerini yaparken,ben burada sigara içiyordum. Kadın haklıydı. Dünyaya geri dönmemi sağlayan annemin sıkıntılı sesiydi.

"Seni sigara içerken görmek istemiyorum kızım. Bu konuyu konuşacağız akşam. Şimdi çık bir hava al. Ben de bardakları yerleştirip halıları sereceğim."

Konuşması boyunca ruhsuz gözlerle onu dinledim. Ruhsuzluğum bir yana,annemin bu tepkisine bir o kadar da şaşkındım. Fazla mı iyimserdi?

"Gideceğim,"dediğimde bir adım yana kaydı. Bana geçmek için yol verdi. Odaya girdiğim gibi gardolabıma yöneldim. Annem arkamdan seslendi.

"Yarın okul başlayacak,kırtasiyeye gidecek misin?" Kıyafetlere bakarken başımı salladım. "Param idare eder. Vermene gerek yok." Gözlerim kazaklarıma kaydı. Dolabın alt rafında özenle dizilmişti.
"Güzel." Ben de o sırada krem rengi bir kazağı askıdan alıyordum.

Annem ağır adımlarla odamdan ayrıldı. Siyah dar ve yüksek bel bir pantolon seçip, üzerime belimde biten krem rengi kazağı giydim. Telefonumu alıp küçük ama bir o kadar da sevimli olmayan odamdan ağır hareketlerle çıktım.

Merdivenlerden inerken anneme, ''ben çıkıyorum,''diye seslendiğimde annemin dudaklarından olumlu mırıltılar döküldü. Beyaz ayakkabımı giyip kapıyı yavaşça örttüm.

Boş sokakların birine girdiğimde derin bir nefes aldım. Böyle sokaklardan oldum olası nefret ederdim. Telefonumu pantolonumun arka cebime koyup yürümeye devam ettim.

Bağrışma sesleri uzun dar sokağın sonundan geliyordu. Kaşlarım çatık bir halde biraz daha kulak kestim. Dönmeyi düşündüm ama yinede yoluma devam ettim. Taksim'e gitmeyi düşündüğüm için bu yoldan gitmek zorundaydım.

Gördüklerim vücudumun titremesine neden olurken bir kaç adım geri gittim. Bir grup genç kavga ediyordu ve sokak ıssız denilecek kadar boştu. Bağrışma sesleri gerçekten insanı rahatsız edecek seviyedeydi.

Dağınık Siyah saçları olan çocuk önündeki çocuğa sert bir yumruk atınca yere yığılması bir oldu. Yerdeki çocuk başını yana yatırıp öksürmeye başladı. Korkuyla bir iki adım daha geriledim.

Kahverengi gözleri bana dönerken, gözlerimiz buluştu.
"Siktir!"diye mırıldandım kendi kendime. Öfkesi o güzel kahverengi gözlerinden kopup bana ulaşıyordu. Çocuk bana doğru yürümeye başladığında ne yapacağımı bilemedim.

"Ne oldu,Ateş?"diye arkadan bağıran çocuğa kaydı bakışlarım.

Çocuk bana bakınca durumu anlamış gibi kaşlarını çattı. Adının Ateş olduğunu öğrendiğim çocuk hızlı adımlara yanıma geldiğinde tedirginliğim hat safaya ulaştı.
Görmemem gereken bir şey miydi?
Kolumu hızla tuttuğunda kolumdaki eline ve gözlerine baktım.

"Burada olanları görmedin." Öfkeyle tıslayıp kolumu daha da sıkınca yalvaran gözlerle baktım.

"Bırak beni!"sesim daha çok fısıltı şeklinde çıkmıştı,biraz da korkmuş.

"Böyle kolay kurtulamaz!"dedi az önce konuşan çocuk.

"Kimseye söylemeyeceğim dedim lan! Bırak!"dedim kafamı olumsuz anlamda yalvaran şekilde sallarken.

"Seni tanırım! Birinden duyarsam,görürsem bilki o çocuğa yaptığımın fazlasını o güzel vücudunda uygularım. Anladın mı?"diye bağırınca irkildim.

"Tamam,bırak..."diye fısıldadım cebindeki çakıya bakarken. Giydiği siyah pantolon,belinden düşecekmiş gibi duruyordu. Ona karşı koyamayacağımı düşünerek ürktüm.

"İyi. Şimdi defol git!"diye kolumdan tuttuğu gibi savurdu beni. İkinci günden bu kadarı fazla değil miydi? Belayı çoktan almıştım başıma.

Gözlerimi ondan ayırmak istemediğim için geriye bir kaç adım attım. Neden ona baktığımı,bakmak istediğimi bilmiyordum. Yere yığılan çocuk Ateş'in yanına gittiğinde bana bakarak sırıtıyordu. Çocuk Ateş'in kulağına bir şeyler fısıldadı. Çenesinin kasıldığını gördüğümde daha fazla bulaşmadan koşarak bakkala girdim. Nefes nefeseydim ve bir su alıp eve doğru gitmek için titreyen bacaklarımı sürüklemek zorunda kaldım. Ellerimde titriyordu.

Beni nerden tanıyacaktı ki? Onu hiç görmemiştim ve kesinlikle belalı bir çocuktu.

Uzak durmalıydım.

🌹

Bölüm sonu.

SERSERİ.Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang