39. Bölüm Dedecik gittiiiii, gitti, gitti, gitti.

Start from the beginning
                                    

"Yalnız imalarımıza dikkat edersek. Biz bebek yüzle kavga ediyorduk minnoş yok öyle kuyruk sallama falan. Hem bir ona bak bir bana bak. Hiç uyum var mı?"

"Neden yokmuş uyum? Hem benim bir adım var. Arada sırada bebek yüz yerine adımla seslenmeyi deneyebilirsin mesela? "

Tekrar atışmaya başlayan Danny ve Songül'e sinirlenip ayağa kalktı Ece  "Koyun can derdinde kasap aşk meşk. Çıldırıyorum!"

Etrafında üç yüz atmış derece dönüp tekrar başladığı noktaya geldiğinde başı dönüyordu. " Üçe ayrılalım. Bebek yüz acile baksın belki içeri almışlardır adamcağızı. Senle ben bahçeye bakalım. Songül sen sola ben sağa. Hadi." Ellerini hızlıca birbirine çarpıp araması için ona ayrılan yere yöneldi Ece.

"Ponçiğim orası sol yalnız."

"Biliyoruz her halde." Bozuntuya vermeyerek gittiğinin aksi istikametine koştu Ece. Bahçeyi hızlı hızlı adımlarken heyecandan tırnaklarını kemiriyordu. "Bu sefer beni öldürecek. Vallahide öldürecek." Sürekli etrafında döneniyor aklına gelen her yere bakıyordu Ece. Korkudan o kadar kendinden geçmiştiki bacak boyu kadar çöp kutularının bile kapaklarını açıyor, yumruk kadar taşların altlarına bakıyordu.

"Böyle olmayacak." Bahçedeki banklardan birinin üstüne çıkıp etrafına bakındı bir süre. Yükseğe çıkarsa etrafı daha kolay görebileceğini düşünmüştü "İşe yaramıyor. Yeterli değil. Lanet olsun ufak boyutlarım!!" Sağına soluna bakınmış çaprazındaki heybetli ağacı keşfetmişti. Kısa boyu yüzünden bankın üstünde ancak normal insan boyutlarına ulaşabiliyordu.

"Haydi bismillah." Dev çınar ağacının üstüne maymun gibi tırmanmaya başlamıştı. Olabildiğince yükseğe tırmanıp. "Bakalım neredeymiş bu dedecik." Gözlerini kısıp bahçeyi kolaçan ederken ileride koşuşturan Songül dahil herkesi görmüş kayıp adamı görmemişti "Öldürecek beni Bulut. İbreti alem için şuracıkta canımı alacak. "

Gözünün önünde beliren Bulut'un kızgın yüzünü  unutmak için başını iki yana salladı Ece. "Napıyım canım. Bilerek yapmadım ya." Açıklamasının yeterli olmadığının ve sadece kendini sakinleştirmeye çalıştığının oda farkındaydı. Bulut'un aileme ve hayatıma bomba gibi düştün derken neyi kast ettiğini şimdi daha iyi anlıyordu. "İnmeyeceğim o zaman bu ağaçtan. Ölü yada diri. O dede buraya gelene kadar sincap gibi burada yaşıyacağım. "

######

"Bulut!" Bağırışlarını duymazdan gelen adamı yakalamak için son hız koşturuyordu Gamze. Bütün hastane çalışanlar onay vermeyen bakışlarla ona bakıyordu.  "Özür dilerim, daha sessiz olacağım." Yaşlı hemşirenin önünde ani saygı duruşuna geçip koşturmaya devam etmişti Gamze. Biraz daha huysuz kadının karşısında kalırsa o hep filmlerde gördüğü sus işareti yapan hemşire görüntüsünü  kanlı canlı  görebilirdi.

"Ya sana diyorum beni duymuyormusun?"

İlerleyen Bulut'u durdurmak için ceketini parmak ucuyla tuttu. Ona dönen genç adam "Duyuyorum,  duymazdan geliyorum." demiş kıyafetlerine dokunduğu için yüzünü buruşturmuştu.

"Elimi ittirmene gerek yoktu. Anladık  rahatsız olıyorsun." Hızla kolunu çeken Bulut'a  kızgın bakışlar attı Gamze. Eğer Bulut bağırışını dinleyip peşinde koşturtmasaydı ikiside mutlu mesut sıfır hasar kurtulabilirlerdi. "Böyle yaptığında insanlar kırılıyor.  Nedenini ben bilsemde etraftaki insanlar yanlış anlıyor, üzülüyor.  Görmüyor musun? "

"Görüyorum, görmezden geliyorum. "

Bulut'u tedavi etmek için neden bu kadar takıntılı olduğunu yeniden hatırlamıştı Gamze. Karşısında robot duruşlu sıfır mimikli soğuk ses tonuyla insana kaç kurtul diye emreden Bulut adeta taştan yapılmış bir heykel kadar ruhsuz görünüyordu . "Konuşmamız lazım. Çok önemli."

Evlenmeden OLMAZWhere stories live. Discover now