24. Bölüm Ejderhalı prens

12.8K 908 130
                                    

Medya:Gamze ( Bulut'un psikoloğu)

"Ne kadar tuttu?" Cebinde ki cüzdanı çıkartıp taksimetreye baktı Bulut. Görmeyi beklediği rakamlar yerine bomboş bir ekranla karşılaşmış neye uğradığını şaşırmıştı. Tamam titizlik hastalığı yüzünden bir kere bile taksiye binmemişti. İşlerin nasıl yürüdüğünü gözleriyle bir kez bile görmemişti ama taksimetrenin ne işe yaradığını biliyordu. "Ne kadar ödeme yapmam gerekiyor."

Cebinden bir iki yüzlük çıkartıp şoföre uzattı "Bu yeter mi yoksa..." Cüzdanına elini uzatmıştı ki adamın bağırışı yüzünden yerinde sıçradı.

"Sok o parayı yerine hemen..." Arkada iki büklüm oturan adama döndürdü yüzünü yaşlı adam. "Ece kızımızın misafirinden de para alıcak halimiz yok. Bizdensin."

"Olur mu hiç öyle şey..." Parayı çıkartıp öne adama doğru uzattı Bulut. "Misafirden para almam ne demek o kadar benzin parası harcadınız. En azından biraz..."

"Bizde olur öyle şeyler." Koltuğa tutunmamak hatta sağa sola değmemek için kıvranan gence torpidodaki ıslak mendillerden uzatıp "Biz Yatırtepe'liyiz." dedi yaşlı adam. "Bizde misafir değerlidir. Buyur ellerini falan temizlersin inince."

"Ben sadece..." Haraketlerini farkeden adama mahçup bir şekilde baktı Bulut. Yeni insanlarla tanışmayı işte bu yüzden sevmiyordu. Etrafında ki herkes ona alışmış tuhaflıklarını kabullenmişti. Bu yüzden kimseyi kırmıyor üzmüyordu. Yeni insanlar demek yeni açıklamalar demekti. İnsanlara bende bir sorun var demektense kabuğuna çekilip yaşamayı tercih ederdi.

"Önemli değil evlat. Biz nelere denk geliyoruz. Biliyor musun? Hadi inde Ece'ye gidip emaneti teslim ettiğimi haber vereyim."

İkna olmamış bir şekilde aşağıya indi Bulut. Dili kırılmadım desede adamın hal ve hareketleri kırgındı. Tanıştığı her insanı bilmeden istemeden üzüyordu. Belki de bu yüzden Güneş her hoşçakal dediğinde bekliyor geldiğinde affediyordu. Güneş anlayışlı bir kızdı. Kim el ele dahi tutuşamadığı bir adama sevgilim derdi ki? Onun gibi birini bulduğu için şanslıydı. Yalnızlığını yok etmek adına bencilce kızın hayatında kalıyordu. Onların hikayesinde suçlu olan Güneş değil oydu.

Onu olduğu gibi kabul edicek hareketlerinden rahatsız olmayacak tek kişi Güneş'ti. Birde bücür hırsız diye düşündü. Güneş her rahatsız olduğunu hissettiğinde bir adım geri çekilirken bücür hırsız üzerine sefere çıkıyordu. Yer yer düşünceli davranıp "Sen hastaydın, tiksindin değil mi?" dese de eninde sonunda genç kızı bir kaşık pilavı Bulut'un ağzına tıkarken buluyordunuz. Belki de bu yüzden bu kadar kısa sürede bu kadar yakınlaşmışlardı. Hastalığını bilmesine rağmen umursamaması hoşuna gitmişti.

Değişmeye başladığı için genç kızla yakın değildi. Genç kızla yakın olduğu için değişmeye başlamıştı. Bücür hırsızın öyle tuhaf öyle atraksiyonlu bir hayatı vardı ki. Sadece kendisi unutmakla kalmıyor Bulut'a da hastalığını unutturuyordu.

"Ben buraya ne zaman geldim?" Şaşkın bir şekilde etrafına bakındı. Ne zaman asansöre binmiş atmış katlı rezidansın atmışıncı katına çıkmıştı. "Kendine gel..." Derin bir nefes alıp dairesinin önüne geldi.Kapı koluna uzanmış açılan kapı yüzünden eli havada kalmıştı.

"Esmer Hanım, Siz hala çıkmadınız mı?"

"Seni bekledim evladım." Beyaz ev terliklerini çıkartıp yere patronunun önüne koydu kadın. "Gecikince merak ettim. Sen böyle yapmazdın. Haber verirdin. Bir şey oldu sandım."

"Önemli değil, sadece telefonumu çaldırdım." Kadının tiz çığlığı yerinde sıçramasına neden olmuştu. Ceketini çıkartan kadını rahatlatmak adına "Geri aldım merek atme." dedi. "Arkadaş şakası, korkulucak bir şey değil."

Evlenmeden OLMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin