Yağmur sonrası ıslak toprak dünya kokar

1.3K 172 8
                                    

"Siktir. "

Kısık çıkan sesi arasından küfrü seçebilmiştim bir tek. Sonra bana doğru gelen adım sesleri.

"Baekhyun beni öldürmek istiyor olmalısın." Sitemli cümlenin sitemsiz bir tınıyla odada dağılması.

"B-ben yanlış bir şey-şey mi yaptım?"

Yüzüme hissettiğim sıcak hava. Nefesi. Önümde diz çökmüştü galiba. Hemen ardından kaslı kollar tarafından kucakladığımda refleksle tutunmuştum bedenine.

"Hayır güzelim hayır. "Burnunu nemli saçlarıma bastırdığını hissettim.

"Güzelliğin beni benden alıyor yalnızca." Kulağıma doğru söylemesi tüm bedenimi uyarmıştı. Tüylerim diken diken olmuştu.

Yumuşak bir zemine, sanırsam yatağa bıraktı beni.

"Sürekli yanından ayırmak zorunda kalıyorum." Bu defa sitemli çıkmıştı işte sesi. Adım sesleri ahşap zeminde yankılandı bir süre, gittikçe benden uzaklaşıyordu.

"Giyin Baekhyun. Geleceğim birazdan."

Kapı açıldı ve kapandı.

Resmen bir kırk sekiz saat içerisinde bu git gel durumlarına alışmıştım. Beni göz bağı Hakkında uyarmasına gerek bile yoktu.

Kadife kumaştan kurtardım gözlerimi. Havluyla iyice kurulandım ve yatağın üzerine bırakılmış iç çamaşırını, bana büyük gelen bir kazağı ve eşofman altını geçirdim vücuduma sırasıyla. Yataktan hiç kalkmamıştım çünkü kalkmaya korkuyordum. Ayak tabanlarım acıyacaktı biliyordum.

Giyinirken bile zorlanıyordum aslında. Kırılmış tırnaklarım kesilmişti muhtemelen ben uyurken çünkü olabildiğince düzgünlerdi ve pansuman da yapılmıştı. Bazı yerlerimde bantlar vardı. Muhtemelen çalıların çizdiği yerlerdi.

Giyindiğimde odayı inceleme fırsatım olmuştu. İlk getirildiğim odanın aksine burası yıllardır birisine ait gibi duruyordu. Çok, çok genişti ve güzelce dizayn edilmişti. Dikdörtgen odanın kısa duvarlarından birisi boydan boya camdı ve önünde bir koltuk bulunuyordu. Yavaşça ilerlerken ayaklarımın altımdaki yumuşak halıya sürtmemesi için uğraşıyordum. Yumruk yaptığım elimin avucunda kadife kumaşı tutuyordum bir yandan.

Dizlerim üzerinde koltuğa çıkıp sırtımı yumuşak yastıklarına yasladım. Koltuğun sırtına doğru atılmış bir battaniye vardı. Kırmızı kareli battaniyeyi kucağıma çekerek sarındım ve çıplak ayaklarımı üşümemesi için örttüm. İşte şimdi burada; orman ayaklarımın altındayken ve içerisi sıcakken huzurluydum. Hava yavaştan kararıyordu. Güneş karşıdaki iki dağın arasına doğru seyrediyordu ve ben de güneşi seyrediyordum.

Odanın kapısı tıklanana kadar buna devam ettim. Dışarıdan Bay Park'ın sesi duyuldu.

"Baekhyun" Dedi önce. "İçeri geliyorum. "

"Bir dakika!" Diye seslendim hiç düşünmeden. Bir dakika daha.

Gözlerim Ufukta ve önüme serili ormanda dolaştı. Zihnime kazıdım bu güzel manzarayı. Yutkundum yavaşça. Kar yağınca ne güzel görünürdü burası. Peki yağmur yağdığında tüm evi saran ıslak kokusuna ne demeli? Bir insan yağmuru seviyorsa dünyayı da seviyordur diye bir söz okumuştum. Çünkü yağmur sonrası ıslak toprak aynı zamanda dünya kokardı.

Göz bağımı kapadığım gözlerimin üzerine doladım ve saçlarımı yolmamaya özen göstererek bağladım ucunu.

"Şimdi gelebilirsiniz. " diye seslendim bu defa.

Cümlem biter bitmez kapı açıldı. Bir kaç saniye sonra yeniden kapandı. İşte tekrardan hislerime kalmıştı olan biten.

Adımların bana yaklaştığını duydum.

"Sevdin mi burayı?" Kalın sesi bana ulaştığında hiç tereddüt etmeden başımla onayladım onu.

"Sana yemek getirdim. Daha sonra ağrı kesici içerek uyuyabilirsin. "

Burnuma dolan güzel kokunun tarifiydi demek. Oturduğum koltuğun kenarı çöktü ve ayak ucuma bir şey bırakıldı. Sanırım yemek tepsisiydi.

Kaşık-çatala ait olduğunu düşündüğüm bir kaç ses geldi.

"Ağzını aç. " dediğine itaat ederek dudaklarımı araladım. Bir kaşık pilavı ağzıma doldurduğunda, kaşıktan kurtulup ağırca çiğnemeye başladım.

Sessiz bir şekilde yemek sürdü. Ben ellerimi battaniyenin altından çıkarmadım bile. Bir bebekmişim gibi beni besledi ve ben de buna izin verdim. Sanki izin vermesem olmayacakmış gibi.

Ancak şimdi bir şeylerden emindim ki, Bay Park bana zarar verecek son kişi bile değildi dünyadaki. Saçma gelecek belki size ama sanki hayatımın bir köşesinde hep onun rolü vardı, varlığı hep hissedilebilirdi.

Bu yüzden tepsiyi kaldırıp geniş koltuğa yanıma ilişiğinde ses çıkarmadım. Beni kolayca taşıdığından dolayı iri bir vücudu olduğunu tahmin edebiliyordum ve o iri vücudu şimdi çok çok iyi bir şekilde hissedebiliyordum da.

Kolları bana dolanıp düz karnımın üzerinde birleşti. Nefesi ensemi, kolları vücudumu ısıtırken mayışmışlığın verdiği hisle sırtımı göğsüne yasladım.

"Bir daha benden kaçma Baekhyun."

Sessiz bir kaç saniye geçti.

"Benden asla gitme."

Son olarak bunları duyduğumda uykunun ağırlık hissi bedenimi ele geçirmiş beni alt üst etmiş ve rüya aleminin hafifliğine bırakmıştı.

Sırtım göğsünde, bedenim kollarında, kalbi elimde, orman ayaklarımızın altında; bir battaniyenin altında uyuduk.

*****

Öpüldünüz.

-Melody

VELVET #Wattys2017Where stories live. Discover now