İTİRAF

12.6K 563 52
                                    


ecemnazsoylulu 💕

Kararsızlık en büyük zorluktur bazen. Ne yapacağını, nereye gideceğini bilemezsin. Her yol karışık, her seçenek kötü gelir.

Ben kimsenin ölümüyle mutlu olacak insan değildim. Hala da değilim. Belki.

Sait denen adamın öldüğünü duyduğumda vereceğim tepkide kararsız kalmam beni bu belkiye sürüklüyordu işte. Sevinsem mi üzülsem mi?

Yine de susturamadığım bir tarafım sevinmişti.  Korkuyordum çünkü.  Bir daha kaybetmekten. Kendimi kaybetmekten korkuyordum. Bu korkuyu ancak birini böyle kaybeden bir insan anlayabilirdi.

Kapı eşiğinde kalıp bir süre öylece bekledim. Ne Semih'in  konuştuğunu  duydum ne de Simay'ın  sesini.

Kendime geldiğim de koşarak Buğra'nın yanına çıktım. Odada onu gördüğümde rahatlamıştım. Beni bu duygulardan arındırıyordu. Elini sıkıca tutup bir süre kendime gelmeyi bekledim.

Tekrar tekrar Buğra'nın vurulduğu anı canlandırdım kafamda. Böylesi daha iyiydi. Onun ölmesi daha iyiydi. Kendimi bu şekilde telkin edip sevindiğim tarafımı haklı çıkartmaya çalışıyordum belkide.

Odada yalnızca nefes alışverişlerimiz duyuluyordu. Sessizlik esir almıştı sanki beni. Söylemek istiyordum. O adamın öldüğünü söylemek istiyordum. Ama sanki dudaklarım yapışmıştı birbirine. Tek bir kelime söyleyemedim. Elini daha sıkı tutup içimde ki rahatlamayı sadece anlamasını diledim. Bana kızamamasını istedim. Zordu çünkü.  Çok zordu.

Bazı şeyler ağır geliyordu artık. Kendimi bildim bileli yaşadıklarım, bitmek bilmeyen bu olaylar artık ağır geliyordu bana.

Belki ben olmalıydım Buğra'nın yerinde. Ben ondan daha güçsüzdüm. Ben onun yokluğuyla başa çıkamıyordum. Ben onu bu şekilde görmeye dayanamıyordum. Benim yüzümden bu halde olmasına  dayanamıyordum işte.

Buğra'nın elindeki damlayı görene kadar ağladığımı anlamamıştım bile. O damlanın yanına daha fazla gözyaşı düştü sonra. Onlar düştükçe içimde ki kaparan umutsuzluk bir nebze olsun azalıyordu.

En sevdiğim köşeye yani Buğra'nın boynuna sokulduğumda hiçbir şey kalmamıştı içimde. Rahatlama duygusu beni daha da esir alırken neler yaşandıysa silinip gitmişti.

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Sadece huzuru kaybetmemek adına ordan hiç ayrılmadığımı biliyorum.

Kapı açıldığında kafamı kaldırıp bakmadım bile. Hiçbir şey önemli değildi. Utanmıyordum. Burda bu pozisyonda olmaktan artık utanmıyordum. Keşke demekten pişman olmaktan daha iyiydi çünkü.

Bu duyguların arkasına sığınıp uzaklaşmak zaten akıl kârı değildi. 

Öksürme sesi gelmesine rağmen ses vermediğimde arkamdaki nihayet konuştu.

"Elif hanım." Sesi tanıdığımda kafamı kaldırdım. Doktorun yüzüne dönmeden Buğra'nın yanağına bir öpücük bıraktım. Sonunda ukala doktorumuza döndüğümde bana kaşlarını çatmış öyle bakıyordu.

Büyük ihtimalle hastasına yanlış bir hareket yaparım diye sinirlenmişti. Sonunda sesimi bulduğumda bende konuştum.

"Buyrun." Bir süre gözlerimin içine bakıp öyle cevap verdi.

"Buğra beyle bu kadar yakın olmamalısınız." Tam da tahmin ettiğim gibi.

"Sebep."

"Gerek var mı sebebe? Buğra bey yaralı."

Masum Where stories live. Discover now