İNTİKAM

21.1K 1K 71
                                    

Multimedya Buğra.

Bazen öyle bir tersine döner ki dünya. Her şey güzelken kötüye dönüşür. Ya da sen o anın körlüğüyle güzel görürken hayal dünyandan çıkarıp gerçek yüzünü gösteriverir.

Her şey belki çok güzel değildi. Olamazdı da zaten. Sahi bu dünya da her şeyin güzel olma ihtimali yüzde kaçtı?

Olsun dersin. Kötü bir olay da bile bulursun içinde ki iyiyi. Çünkü mutlu olmak istersin. Bu zamana kadar dayandığın duvarların yıkılmaması için olsun.. Mutlu olmak için bir sebebimin var olması için olsun...

Ben hiçbir zaman iyiye ihtiyaç duymadım. Benim dünyam zaten kötülük üzerine kuruluydu. İyi bir şeye asla yer yoktu. Mutluluk benim için güçtü. Mutluluk benim için saygıydı.

Sonra bir çift mavi göz girdi o dünyaya. Kötülerin tam ortasina düşüverdi. Ben ya kötü olmaya devam edecektim. Ya da onunla beraber biraz olsun aydınlık kalacaktım.

Kabul etmesemde onun için aydınlığa bulaşmaya karar vermiştim.

Sonra hayatımın en boktan zamanın da bir duvar oluşturmuştum kendime. Var olma sebebi. Çok zordu belki benim hikayem de mutlu kalabilmek. Ama ben ona da olsun demiştim.

Çünkü o mavi gözler için değerdi.

Şimdi o duvar yıkıldı. Benim dayanağım yıkıldı. Kendimi öyle bitmiş, öyle boş, öyle hiç mutlu olmamış hissediyorum ki.

Kısacık zamanda kokusuna bile alıştığım, gözlerindeki mavilikte boğulduğum kadın...

Ellerimin arasından hiç var olmamışcasına kayıp gitti. Bir hiç uğruna. Kabullenebilir mi insan? Ya da bunda da mutlu bir şey arayabilir mi?

Ben kabullenemezdim. Elif'siz olan hiçbir şeyi artık kabullenemezdim.

İçtiğim kaçıncı içkiydi? Bitirip ellerimin arasında ki bardağı tekrar duvara fırlattım. Kırdığım kaçıncı bardaktı?

Çaresizdim. Çaresizlik öyle bir işlemişti ki kanıma, ne burda sarhoş olabiliyordum ne de Elif'i bulabiliyordum.

Elimde olan sadece burda böylece beklemekti. O şerefsizin attığı mesajı düşündüm yine. Unutmak için içtiğim içkiyle yine onu hatırlamak..

Mesajın geldiği yeri bulmaları için emir vermiştim bile. Beni asıl deli eden beklemekti. Sabır yoktu benim kitabımda. Herşey hemen olmak zorundaydı.

O mavi gözler bana geç kalmıştı. Ama ben ona geç gitmek istemiyordum.

"Abi haber geldi. Mesajın atıldığı mekan Şile'deymiş."

"Konumu bana at." Ayağa fırladığım gibi arabama koştum. O kadar içkiye rağmen kafamda ki düşünceler ve kalbimde ki olan şey beni ayakta tutuyordu. Acıydı galiba. İlk defa bana yine Elif'in hissettirdiği bir duygu daha.

Son sürat araba mı sürerken fazlaca tedirgindim. Elif'i nasıl bulacağımdan, ne halde göreceğimden.

Direksiyonu tutan ellerim o mesajda ki söylediklerini hayal edince daha da sıkılaştı. Elif'in ağlayan gözlerini hayal ettiğim de bir kaç tane yumruk savurdum.

"Gebertmicem lan seni şerefsiz. Eğer ona dokunduysan eğer ona bir şey yaptıysan ölmek için bana yalvarsan bile seni gebertmicem. İt gibi yalvarıcaksın acıdan ama ben seni yine gebertmicem!"

Sağdan soldan korna seslerini umursamadan gidebildiğim en yüksek hızda gidiyordum. Şu an bile geç kalmış olabilirdim. Şu an bile Elif için çok geç olabilirdi.

Masum जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें