19 ''Nasıl ? ''

2.3K 269 28
                                    

''Burada biraz bekleyin lütfen'' taksi şoförüne bulunduğum ricadan sonra kapıyım açıp aşağı indim. Büyük şirketin çoğu lambası sönmüştü içeride mesaiye kalanlardan başka kimse olduğunu sanmıyordum. Kapıya doğru ilerledim. Güvenlik görevlisi yanında ki çalışanlardan birine iyi akşamlar dediğinde mesaiye kalanların bile evlerine dağılmaya başladığını fark etmişti.

''Bayan Seon Yeon. Bir problem mi var'' Güvenliğe gülümseyerek içeriyi işaret ettim.

''Telefonumu içeride unutmuşum'' Gülümseyişime karşılık verdiğinde önümden çekilerek girmeme izin verdi. Kafamla teşekkür edip içeri girdim. Telefonumu burada bırakmaktansa kendimi unutmayı tercih ederdim ancak yoğunluktan (!) dolayı telefonumu unutmuştum. Merdivenleri kullanıp yukarı çıktım ve odadan içeri girdim. Hiç bir yerden ışık almayan karanlık odanın lambasını açıp dosyaların altından bana gülümseyen telefonuma doğru ilerledim.Bir sürü mesaj ve arama vardı. Taehyung'u geri arayıp telefonu kulağıma yerleştirdim.

''Taehyung-ah''

''Sakin ol. Telefonu şirkette unutmuşum geri dönüp almak zorunda kaldım''

''Sipariş mi?Yine mi ya. Tamam gider alırım dükkandan''

Telefonu kapatıp arka cebime yerleştirdikten sonra lambayı kapatıp odadan çıktım.Karşıda ki Jung Hoseok'un odasının içerisinden yayılan ince ışığı görünce uzun süren toplantılarla uğraştığını hatırlayıp bir merhaba için kapıya doğru yöneldim. Yukarıdan ışık vurmasını sevmediği için geceleri mum ışığında çalıştığını söylediğinden odadan yayılan ince ışığı garipsemek aklımın ucundan geçmedi. Kapıya doğru yönelip aralık kapıyı biraz daha açtım.

''Hoseok Bey. Merhaba.'' Masanın üstünü tamamen dağılmış ve tüm çekmeceler açılmış şekilde bulunca elimde ki çantam kendiliğinden yeri boyladı. Ellerimle ağzımı kapattığımda kapının arkasında ki gölge ve kolumda ki keskin acı ellerim üstüne kapanmak için yeterliydi.Başım dönüyordu etraf sanki sallanıyordu ve ben acıdan bir çığlık atacak gücü kendimden bulamıyordum. Yüzüm yere düştüğünde odadan çıkmadan önce dönüp yüzüme bakan kar maskeli adamın gözlerinde ki aşırı büyümeyi fark etmiştim. Peki bu gözler neden bu kadar tanıdıktı?

**

"Seon Yeon! " evet birileri benim adımı söylüyordu. O kadar sıklıkla söylüyorduki beni uykumdan uyandırıyordu. Çok derinden ama çok endişeli bir ses kulaklarımı dolduruyordu.Sallanıyor gibiydim hareket eden bir şeyin içindeydim.Gözlerim yavaşça açılırken başta bulanık olan görüşüm gittikçe netleşti. Bir arabanın içindeydim ve sallanıyor gibi hissetmemin nedeni buydu. Dikiz aynasına baktığımda gördüğüm tanıdık gözlerle kurumuş dudaklarımı araladım.

"SeokJin" direksiyonu sola doğru çevirdikten sonra arabayı durdurup aşağı indi.Sol tarafımdaki kapı açılıp onun elleri arasına alındığımda itiraz etmeye gücüm yoktu.Kolumda hissettiğim acı beni mayıştırıyordu.Bu sarhoş olmaktan biraz daha farklıydı. Kapı açıldığında beni içeri sokup merdivenleri çıktı. Normal bir misafir odasına girdiğimizde yatağa yavaşça yatırıp üzerindeki ceketi çıkardı Kapı sesi bir kez daha duyulurken içeri gireni sesinden tanımıştım. Namjon elindeki ilk yardım malzemeleri ile bana yaklaştı.
"Jin Hyung. Önce bir sakin olalım.Sadece kan kaybetmiş" Gözlerim açık değildi ancak sağa solan giden ayak sesleri ile koluma bastırılan bezin benden götürdüklerini hissedebiliyordum. Acı ile inleyip yumuşak yastığa kafamı biraz daha bastırdım.
"Onu geberteceğim. Herşeyi batırdı."

"Hyung. Sakin ol. " yatağın sağında bir çökme hissettiğimde yanımdan oturduğunu anlamıştım. Evet zihnim yavaşça açılıyordu ve ben bu işin altında SeokJin'in olduğunu anlayacak kadar kendimdeyim.

Hoseok için yeniden planlar kurmuş olmalıydı. Bir açık arattırmıştı ve yine sonuç benim üzerime de sıçramıştı. Belayı kendime çekiyordum bundan eminim.

Diğer emin olduğum şey ise onun gerçek bir pislik olduğuydu. Kolumdaki sızı varlığını belli ediyor olsada yerimden doğrulup başımı yatağın başlığına yerleştirdim. Kuruluktan birbirlerine yapışmış olan dudaklarımı aralayıp yalancı bir şekilde gülümsedim.

"Piç" Gözleri gözlerimle birleştiğinde yüzünde ki endişenin yerini şaşkınlık almıştı.

"Nasıl bu kadar adi olabilirsin" Hoseok kadar sevimli bir adamı yıkmaya çalışmanın başka bir nedeni olamazdı. Ona o şirkette güvenen binlerce insanın arkasından yaptığı hainlik haddini açıyordu.

''Evet ben bir piç ve aynı zamanda bir adiyim.'' gözlerim, rahatlamış ama yorgun vücudum yüzünden yavaşça kapanırken onun sesi derinden bir kez daha kulaklarımı doldurdu.Söyledikleri sonradan aklıma dahi gelmeyecekti.

''Benim babamdan bana arsalar değil bunlar kaldı''

''Ne yapmalıyım?''

flower ❀ kim seokjin ✔️Where stories live. Discover now