18

2.3K 272 18
                                    

"Onları çatı katının kapısının önüne bırak Seon Yeon"
Elimdeki kağıt dolu kutu ile asansöre yönelip çatı katının numarasına bastığımda bu şirkette sekreter mi yoksa hizmetçi mi olarak çalıştığımı anlamaya çalışıyordum. Geldiğimden beri içecek taşıyor yemek alıyor ve çöp taşıyordum artık bu sinirlerimi bozmaya başlıyordu kutunun ağırlığından dolayı öne doğru düşen saçlarımı kafamı sallayarak geri atmaya çalışırken verdiğim savaş göz yaşartacak dereceydi. Kutuyu sağ elime doğru yaslayıp sol elimi çıkarmayı başarmıştım bana ait olmayan uzun parmaklar benden önce davranarak öne doğru düşen saçları kulağımın arkasına sıkıştırdı. Kulaklarımın tamamıyla kızardığını hissettiğimde o beni umursamadan çatı katının kapısını açıp içeri girmişti. En son beni götürdüğü yetimhanede hatırladıklarım hakkında onunla gerçekten konuşmak istiyordum ancak buna cesaretim yoktu sanırım. Bir yaraya basmaktan çok boka basmaktan korkuyordum çünkü. Beni ilgilendirmezdi öyle değil mi? İşte tam olarak bu nedenden dolayı kutuları kapının önüne bırakıp onun peşinden çatıya giriş yaptım. Evet aptalım.

Karşılaştığım görüntü karşısında gerçekten şaşırmıştım.Yerin bilmem kaç kat üstünden ayaklarını uzatmış elindeki kutuyu başına dikiyordu.Bu aptallıktı öyle değil mi? Neredeyse ölüm ile dip dibeydi. Buradan bile görebildiğim adem elması inip kalkarken yavaş ve sessiz adımlarla ona doğru yaklaşmaya başlamıştım. Amacım kesinlikle bir anda ona bağırıp buradan aşağı düşmesi değildi ancak sadece ses çıkarmak istememiştim.

''İnsanları gizlice gözetliyor musun?'' Kafasını bana doğru çevirdiğinde olduğum yere çivilenmiş ve ellerimi birbirine kenetleyerek herhangi bir bahane bulma çabasına girişmiştim ki eliyle yanını tokatlayıp bir başka kutuyu uzattı. Yanına oturup yerin bilmem kaç kat üstünde ayaklarını uzatmış bir şekilde ölümün dibinde oturan bir aptal olmayı seçtim. Bu iyi hissettirmişti sanırım.Buradan bir çok yerini görebildiğim büyük şehrin görüntüsü neredeyse beni büyülüyordu.

''Çok güzel'' kelimeler dudaklarımdan kaçıp havaya karışırken beni onaylayan bir kaç ses çıkartınca yerimde rahatsızca kıpırdandım. Gerçekten bir şeyler hakkında endişeleniyordum.

''Hadi sor'' yüzümü yanımda oturan bedenine doğru çekip kaşlarımı çattım.Ona baktığımı fark edince yüzünü bana çevirip elindeki kutuyu bir kez daha kafasına dikti.

''Gözlerinden sorular akacak neredeyse'' Uzun parmakları bir kez daha yüzüme doğru yaklaşıp çatık kaşlarımın hizasında giderek onlarını düzeltti.

''Sen ne kadar garip birisin'' diye mırıldandım. Kafasını sallayarak beni onaylamaktan başka bir şey yapmamıştı.

''Senden büyüklerle böyle konuşmamalısın'' gerçekten aramızda saygı denilen bir şeyin olduğunu mu düşünüyordu?

''Sen ve ben bundan sonra düşmanız. Seni buradan aşağı atabilirim'' cümlemin sonuna geldiğimde gökyüzüne doğru yüzünü kaldırıp büyük bir kahkaha attı. Komik olanın ne olduğundan emin değildim. Ben ona bir savaş açmıştım. Nasıl bu kadar umursamaz olabilirdi?

Birazdan susup kendini aşağıya doğru sert bir şekilde sarkıttı.Neredeyse bir kaç saniye süren bu olay yüzünden kalbim at yarışına girmiş gibi bir hızlılık göstererek bileğine sarmalanan ellerim büyük bir güç ile onu geri çekti. Ölüm ile dip dibe olan yer dediğim kısımdan sert bir şekilde geriye doğru düştüğümüzde bileğini sarmalayan ellerim ile gözlerimi iyice sıktım.Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda yüzüme bakan gözleri ile karşılaşmıştım.Onun vücudunun altında betonda yatıyordum. Kalbim öylesine hızlı artıyordu ki bu korku bana önümdeki bir üç yüz yıl kadar yeterdi.

''Ne yapıyorsun aptal!!'' diye tüm gücümle yüzüne bağırdığımda yarım bir gülümsemeyi bana sunup yüzlerimizi yakınlaştırdı.

''Neden ben düşerken beni tutuyorsun? Düşmanlar böyle yapmaz''

''Neden beni kurtarırken başka bir yere tutunmuyorsun? Düşmanlar böylede yapmaz'' dudaklarıma doğru biraz daha yakınlaşıp gözlerini gözlerime sabitledi.

''Sen beni buradan atamazsın Seon Yeon. Hatta ben düşerken beni kurtarmaya çalışmaz benimle ölüme gelirsin'' sözlerini sesini biraz daha kısarak devam ettirdi.

''Neden biliyor musun? ''

''Çünkü öyle''

**

''Manyak herif''

''Bok surat''

''Köpek maması!''

''Sidik''

Peş peşe hakaretlerimi sıralayıp önümde ki pilates topuna bir kez daha sertçe vurduğumda onun duvara çarpıp tekrar yüzüme geleceğini bilemezdim. Popomun üstüne düşmem beni iyice sinirlendirirken ayağı kalkıp çığlık attım.

''AH!Gerçekten!Delireceğim!'' Taehyung koltukta bacaklarını üst üste atmış beni izlerken göğsünde birleştirdiği ellerini açarak yerinden kalktı.

''Yeter bu kadar uyuyacağım ben. Yapacak işlerim var . Gidip kendi evinde koltukları tekmele''

Kafamı sertçe ona doğru çevirip bakışlarımı gönderince 'ben suçsuzum' edası ile ellerini hava kaldırıp salonu terk etti.

''Kim. Seok. Jin. Nasıl bir düşman olduğumu sana göstereceğim! Seninle beraber oradan düşecek olsam da!'' Topa bir kez daha vurup çıplak ayağımın plastiğe vuruş sesinin odada yayılmasına izin verdim.

**

''Otursana'' Jung Hoseok'un odasına çağrıldıktan sonra onunla oturmuş birer kahve içmenin derdindeydik.

''Seninle konuşmam gerekenle var Seon Yeon'' devam edebilmesi için kafamı salladım.

''Seok Jin'i bitirmenin bir yolunu buldum'' 


hobişikim ne kadanda karizmatik kıhkıhkıhkıh

 

flower ❀ kim seokjin ✔️Where stories live. Discover now