2

5.2K 452 35
                                    

Ellerimi çeneme yaslamış bir şekilde tezgahta öylece dururken Ji Hu  elini yüzümün hemen önünde sertçe sallamaya başladı.Sonunda ise burnuma vurdu.Acıyan burnumu tutarak gözlerimi sürekli müşterimden çektim.

''Ne oluyor? İlla yakışıklı ve iki güzel şey söyledi diye ağzına mı düşmek lazım?'' Benim sözlerimden alıntılar yaptığında ona yüzümü ekşiterek bakmakla yetindim.Beni itekleyerek arka bahçedeki serayı işaret ettiğinde gereken şeyleri alarak seraya ilerledim. Emek vererek dikip baktığım çiçeklerime güzel sözler söyleyerek sulamaya başladım.

''Sesim güzel olsaydı size güzel şarkılar da söylerdim.'' Diyerek alt dudağımı büzdüm.

''Burası ne kadar da güzel.'' Seranın içerisine giren geniş omuzlu çocuğun sesi ile yerimden zıpladığım da elim saksılardan birine değerek yere düşmesine sebep oldu.Parçalara ayrılan saksının içindeki narin çiçek ve toprağı tam bir kaos oluşturmuştu.Çocuk çabucak yanıma gelerek önümdeki kaosa eğildi.

''Özür dilerim.Sizi korkutmuş olmalıyım.'' Hemen bende yere eğilerek saksının parçalarını toplamaya başladım.

'' Önemli değil.'' Onun dikkatini vererek bana yardım etmesi karşısında kalbimde bir şeylerin yerinin değiştiğini hissettim. O sırada saksının kırık parçasının parmak derimi kestiğinin bile farkında değildim.

''Eliniz kanıyor!''  Neden bu kadar kibar olmak zorundaydı bilmiyorum.Görünüşünde daha çok dik kafalı,egoist birisi gibi görünüyordu. Belkide bu sadece benim şeytan ön yargımdan başka bir şey değildi.

''Bir şey yok hissetmiyorum bile.'' Diyerek parmağımı tuttuğumda arka cebinden yara bandı çıkarıp avucunu bana doğru uzatarak elimi istedi. Arka cebinde neden bir yara bandı taşıyordu bilmiyorum ama belkide çok titiz ve yaralanmaktan hoşlanmayan birisi olabilirdi.Öylede gözüktüğü için buna çok takılmadım.Elimi korkak bir şekilde yumuşak avucun üzerine bıraktığımda yaranın üzerine yara bandını güzelce yerleştirerek gözlerini gözlerim ile birleştirdi. Hala elim öylece avucunun içinde duruyordu ve aramızda gereksiz bir yakınlık vardı. Kalbimin hızlandığını hissettiğimde seranın kapısı sertçe açılarak Ji Hu içeri girdi.

''Seo Yeon!'' Anında birbirimizden uzaklaştığımızda elimi saçıma atarak kulağımın arkasına sıkıştırıp yerden kalktım. Jin de benimle beraber kalktığında Ji hu ikimiz ve yerdeki kırılmış saksıyı fark edip anlını kırıştırdı.

''Ne oldu Ji Hu?'' Dediğimde önemsemeyerek kendini toparladı ve söylemek için tam zamanında geldiği şeyi söyledi.

''Çiçek tohumlarını getiren çocuk geldi de bir bak istersen.''

''Tamam o zaman sen gel burayı toparla.'' Diyerek yanımda ki bedene doğru döndüm

''Bende gideyim o zaman.'' Onu onayladığım da peşime takıldı ve biz beraber Ji Hu'yu sera ve kırıklarla baş başa bırakarak çıktık.Ben tohumları getiren çocuğa yönelirken oda hızlıca çıkarak gitti.Bir gözüm onda olmasına rağmen dışarı çıkıp sola döndüğünü ancak görebilmiştim.

''Bu sefer sakura tohumu getiremedim. Bu aralar çok fazla satıldığı için elimizde hiç kalmadı.'' Yüzüm asıldığında elimdeki yara bandına bakarak ya Sakura yetiştiremeyeceğim için bir daha gelmezse diye düşünerek iç geçirdim.Çocuk bana fazladan başka bir tohum daha uzattığında şaşırmıştım.

''Sakura'nın kalmadığını söylemiştin?'' İçime dolan mutlulukla Sakura tohumunu elime aldığımda çocuk beni onaylayıp eliyle karşıda ki para kazanamadığı için eski tip dükkanını satan şirin teyzenin boş dükkanını gösterdi

''Şurada açılacak olacak çiçekçi dükkanının istediği Sakura tohumu ancak kapalı olduğu için
veremedim.Açıldığı zaman siz verirseniz çok memnun olurum"

flower ❀ kim seokjin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin