HY-14

40.1K 1.7K 41
                                    

"Karan şirketiyle ilgili her şeyi öğrenmek istiyorum, Emre." dedi Sarp. Karşısındaki adam kafasıyla onu onayladığında devam etti cümlesine. "Tek bir bilgi atlarsan işine son veririm." çalan telefonunu cebinden çıkarıp arayana baktı. Tanımadığı bir numaraydı. Emre'ye tekrar döndü. "Şimdi çık ve araştırmaya başla." 

"Peki efendim." Emre odadan çıktıktan sonra telefonu açtı.

"Efendim."

"Serkan!" Sarp, telefonu biraz uzaklaştırdı duyduğu sesle. Neredeyse kulak zarının delindiğini hissediyordu. "Ben Duygu. Neredesin sen?" 

"Bir kaç işimi halletmek için dışarı çıkmıştım. Babanızdan izin aldım, Duygu hanım. Bir sorun mu var?" Duygu nereden öğrenmişti ki telefon numarasını? Saatine baktı o arada. Kendisine verilen izin süresini geçmemişti. Daha bir saati vardı ama bu kızdan beş dakika bile kurtulamıyordu.

"Var tabii. Sana dün gece arkadaşlarımla buluşacağımı söylemiştim. Geç kalacağım ve sen yoksun." Sarp, gözlerini devirdi ve elindeki kalemi sıkmaya başladı.

"Ben hemen geliyorum, Duygu hanım." 

"Çabuk ol!" aniden kapandı telefon yüzüne. Sertçe masaya fırlattı telefonu. Şımarık bir kızın kaprislerini çekmekten nefret ediyordu. Birde kendisine emir veriyordu. Ne kadar dayanacaktı bu duruma bilmiyordu ama en kısa zamanda bitmesini diledi. Yoksa bu kızı boğup, denizin derin sularına atıp kurtulabilirdi. Pes etmeyecekti. Duygu, kendisine katlanamayıp işten ayrılacağını düşünüyordu ama bilmediği tek şey Sarp'ın ne kadar inatçı biri olduğuydu. Yerinden kalkıp, hızla telefonunu alıp cebine koydu ve odadan ayrıldı.

...

"Evde durumlar nasıl?" diye sordu Yaprak. Aslında Kuzey hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordu. Evdeki durumu pekte önemsediği yoktu. Kuzey’in kardeşiyle tanışalı iki gün olmuştu. O günden beri Kuzey'i görmemişti. İçindeki duygunun adını koymak istemese de bu özlemekti. Evet, Kuzey'i özlemişti.

"İki gündür görmüyoruz beyefendiyi." dedi Umut elindeki kahveyi masaya bırakarak. Bu durumdan memnundu aslında. Kuzey'i görmeyi istemezdi ama Alper'in merakı ve sinirini görmeyi de istemezdi. Kuzey'in sorumsuzluğu yüzünden evde herkes geriliyordu. "İki gün öncede evden atamıyorduk." dediğinde Yaprak'ın aklına bambaşka düşünceler sızmıştı. Belki de kendisini beklemişti Kuzey. Ama fırsat bulup gidemediği için kendisiyle konuşamamış ve Burcu'dan telefon numarasını almıştı. Yüzüne yerleşen tebessümle içti limonatasından.

"Kuzey'e olan sinirin ne zaman geçecek merak ediyorum."

"Bende." dedi İpek bıkkın bir sesle. Yaprak ile Umut'un bakışlarının kendi üzerinde olduğunu görünce devam etti cümlesine. "Sıkılmaya başladım artık bu durumdan. Ve alıştım sanırım." dedi omuz silkerek. "Sonuçta bundan sonra bizimle yaşayacak ve buna er ya da geç alışmak zorundayız."

"Harika. Her geçen gün safımdaki kişiler azalıyor." dediğinde Yaprak gözlerini devirdi. Umut bu işi bir savaş gibi görüyordu. Eğer kendisi pes ederse Kuzey kazanacaktı ve Umut bunu hiç istemezdi.

"İpek haklı, Umut." Umut'un gözlerini kısılıp kendisini bulduğunda Yaprak onun güneşten mi yoksa kızdığı için mi kıstığını anlamadı.

"Sen niye sürekli onu savunuyorsun bana?"

"Sadece doğruyu söylüyorum." dedi kızgınca. Onun sorusundaki imayı anlamıştı elbette. Daha dikkatli olmalıydı aile içinde. Yanlış anlaşılmak istemezdi sonuçta. Ama yine de bunun yanlış olduğunu düşünmüyordu. Kuzey'le sadece konuşuyorlardı. İki arkadaş gibi.

Hazan YapraklarıWhere stories live. Discover now