SENİ KAÇIRIYORUM

23.4K 1K 118
                                    

  

Başka havalar getir bana. İçinde biraz bahar olsun biraz sen.  

***


Yaprak, elindeki kitabı bırakıp bir iç çekti. Telefonuna bakıp mesaj var mı diye kontrol ettikten sonra kendini yatağa bırakıp evden nasıl kaçabileceğini düşündü. Hava bulutluydu ve güneşi tamamen kapatmış, basıklık vardı. İçi sıkılırken bir de havanın kapalı ve yağmurlu oluşu daha fazla bunaltıyordu.

Babası dışarı çıkmasını artık kısıtlar olmuştu. Sık sık arkadaşlarıyla gezmeyecek ama temellide evde tıkılıp kalmayacaktı. Bu yüzden istediği zaman artık Kuzey ile buluşamıyordu ve onu özlemeye başlamıştı. En son bir hafta önce görüşmüşlerdi ve Kuzey başının etini yiyor, sürekli artık dayanamadığını söylüyordu. Haklıydı da. Babasını sert yapısına rağmen çok severdi ama artık on dokuz yaşındaydı ve bazı davranışları hoşuna gitmiyor, karşı da gelemiyordu. Kuzey çalıştığından gece buluşmalarını biraz abartmış oldukları için bu kısıtlamaya maruz kalmıştı.

"Yeter artık." Ayağa kalkarak giysi dolabından kıyafetlerini alıp giyindi. Bir haftadır sevdiği adamı göremiyordu ve cidden konu Kuzey olduğunda hiçbir zaman yapmadığı bir şeyi yapıp babasının bu kararına karşı çıkacaktı. Ayna karşısında birkaç prova yaptı. Bugüne kadar hiçbir kararına karşı çıkmadığı için biraz tedirgindi ve ters tepip daha kötüsü olur diye korkuyordu. Küçük öksürüklerle sesini toplamaya çalışıp kapıdan çıkacağı sırada telefonunun çalmasıyla durup ekrana baktı. Kuzey'in aradığını görünce hemen çağrıyı cevapladı.

"Kuzey."

"Yaprak." İkisi de isimlerini söylerken seslerinden bile özlem akıyordu. "Kaç kilosun?"

"Ne?"

"Pencereden atlasan tutabilir miyim diye düşünüyorum. " Yaprak, kıkırdayarak pencereye doğru koştu ve camı açıp aşağıya baktı. Kuzey'i gördüğünde küçük bir sevinç çığlığı attı. "Çarşaf sallasan olmaz mı?"

"Saçmalama," dedi genç kız bir kez daha gülerek. Zaten Kuzey burada diye ağzı sürekli kulaklarına yakındı ve hiç bozmuyordu. "Bekle." Camdan uzaklaşıp Kuzey'in görüş alanından kayboldu. Kuzey hala yukarı bakmaya devam ederken kızın pencereden bir şey sarkıtıp tutunarak ineceğini sandı ama beklediğinin aksine bambaşka bir şey yüzüne düşünce acıyla bağırdı. Eline alıp baktığında deri ceket olduğunu gördü ve burnuna gelen fermuar oldukça acıtmıştı. Çantası da bahçede kendine yakın bir yere düşmüştü. Bir kadının çantası, beyin kanaması geçirtecek kadar ağır olduğundan en azından o üstüne düşmediği için memnundu. Burnunu ovmaya devam ederken kapıdan Yaprak çıkıp genç adamın yanına geldi.

"Burnum kırıldı." Yaprak sarılıp burnundan öptü sevgiyle. "Nasıl çıktın sen?"

"Seni görünce kanatlandım birden."

"O halde beraber uçalım." Genç kızı ellerinden tutarak arabaya doğru sürükledi. Öndeki yan koltuğun kapısını açıp binmesini bekledi.

"Gelemem Kuzey. On dakikalığına indim aşağıya." Açtığı kapıyı sertçe kapatıp elini saçlarında gezdirdi.

"Özleminden kuduruyorum sen bana on dakika diyorsun."

"Bağırma! Herkesi başımıza toplayacaksın."

"Belki de herkesin öğrenmesi bizim için daha kolay olur." Yaprak bunu defalarca düşünmüştü ama son zamanlarda babasının gereksiz baskıları ve korumacı tavrı, açıkladıklarında nasıl bir tepki alacaklarını belli ediyordu. Aralarındaki ilişkiyi açıklayıp her şeyi tehlikeye atmak istemiyordu. Üstelik Umut vakasını henüz yeni atlatmışlardı. "Uzun zamandır söylediğim şeyi gerçekleştirmenin zamanı geldi bence." Yaprak, söylediklerini anlamamış ve hafif çatılan kaşlarıyla kendisine bakarken arabanın kapısını tekrar açıp genç kızı aniden içeriye itti.

Hazan YapraklarıWhere stories live. Discover now