SEN BANA AŞIKSIN

37.7K 1.7K 156
                                    


Görseli elleriyle hazırlayan Nagihan Yılmaz'a emeklerinden dolayı çok teşekkür ederim. Gerçekten beni çok mutlu ettin. <3 :) Bölüm gayet uzun bu sefer kısa demelerinizi kabul etmeyeceğim. :D Facebook grubumuzu dış bağlantı kısmına ekliyorum. Oraya tıklarsanız ulaşabilirsiniz. Bir de Facebookları olmadıkları için WhatsApp grubu isteyen kullanıcılar vardı. Hala istiyorlarsa bana özelden ulaşabilirler. Keyifli okumalar diliyorum. Görüşlerinizi ve votelerinizi eksik etmeyin. :)





Yaprak, halinden memnun bir şekilde gülümsedi. Uyanmaya hiç niyeti yoktu. Sevdiği adamın kollarında olabildiği kadar kalmak istiyordu. Kuzey'in boynuna daha çok gömdü yüzünü. Gözlerini sıkıca yumdu. Göz kapaklarını açmazsa uyanmaz ve bu an bozulmaz gibi hissediyordu. Kokusunu içine çekti. İçine işleyene kadar devam etti ama bu bir ömür sürebilirdi. Ondan uzaklaşırsa kokusu da onunla birlikte kaybolacaktı. Çok güzel kokuyordu. Adamın bedeninde ki sıcaklık kendi içine işliyordu sanki. Dudaklarına bir gülüş yerleşti. Her şey ve herkesten uzak olmak çok güzeldi. Kuzey varsa huzur da vardı. Dün yaşananlar için şimdi hiç pişman değildi. Dün sayesinde koca bir gece, Kuzey'in kollarında huzurla uyumuştu. Ama bunu Kuzey'e belli etmeye niyeti yoktu. Zaten ona yeterince rezil olmuştu. Onu öptüğü günü hatırladığında kaşlarını çattı. Hem hatırlamak hem de aklından hiç çıkarmak istemediği bir andı. Hayatının en güzel ve en kötü gününü aynı anda yaşamıştı.

"Rahatını bozmak istemem ama yolumuz uzun." Yaprak, Kuzey'in sözleriyle sıçrayıp bedenini yan tarafa attı. Bu adam uyumuyor muydu? Ne ara uyanmıştı? Bir kez daha rezil olmuştu. Kendini toplarken kalp atışlarını düzene sokmaya çalışıyordu. Heyecandan kuruyan dudaklarını yaladı. Kuzey, iki elinden destek alarak biraz doğrulmuş Yaprak'ı süzüyordu. Yeşil bakışlarındaki muzurluğu görebiliyordu genç kız. Yanaklarının ısısından kızarmaya başladığını anladı. Çaktırmadan saçlarıyla yanaklarını kapatmaya çalıştı. Ayağa kalkıp, kapıya doğru yürüdü. Bacağından dolayı sekiyordu ama yine de hızlıydı.

"Ne saçmalıyorsun? Kar durmuş, hadi gidelim." Kuzey'de ayağa kalkıp, üstünü silkeledi ve eliyle saçını düzeltti. Bir yandan Yaprak'ın utangaç tavrına gülüyordu. Yürüyüp ona yetiştiğinde sözlerine devam etti.

"Bacağın iyileşti galiba dünkü halinden eser yok."

"Uyuz." diye fısıltıyla söylendi. İçten içe sinirliydi. Kızgınlığı, Kuzey'in ağzına laf verdiği ve onun yanında her şeyi unutup bir salak gibi davrandığı içindi. Yaprak'ın aksine Kuzey, mutluydu ve bunu belli etmekten çekinmiyordu. Yol boyunca elleri ceplerinde, neşeli bir şekilde ıslık çalıyordu ve bu Yaprak'ın daha çok sinirlerini bozuyordu.

"Bir şey mi dedin? Duyamadım."

"Yok bir şey."

"İyi bakalım." derken bile tavrı alaycıydı. Yaprak, onun diline düşeceğine kulübede mahsur kalmayı tercih ederdi. Yâda birkaç saat öncesine dönüp onun kollarında uyumak daha güzel olurdu. O zaman ne Kuzey'in alaycı tavırlarıyla uğraşırdı nede onun kolları ve kokusundan uzak kalırdı. Sadece bir daha bu fırsatı bulamayacağını düşünmüş ve o anın tadını çıkarmak istemişti. Arada kısa da olsa Kuzey'in yüzüne bakıyordu. Yeni uyanmış olmasına rağmen dağınık saçlarıyla çok yakışıklı gözüküyordu. İçindeki aşka karşı koymanın imkânsızlığını onun yüzüne her baktığında anlıyordu. Eliyle saçını düzeltti. Montunun şapkasını taksa şuan kendi çirkinliğini kapatabilir miydi? Moralinin bozulmasıyla tekrar önüne dönüp yoluna devam etti.

Hazan YapraklarıUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum