HY-10

40.6K 1.7K 50
                                    

Kuzey, merdivenlerden inerken bu koca evde can sıkıntısını geçirecek bir uğraş bulmaya çalışıyordu. Bütün gününü evdekileri görmemek için odasında geçiyor ve kardeşiyle telefonda konuşuyordu. Evdekilerle ya sabah kahvaltılarında ya da akşam yemeklerinde görüşüyor, bu bile moralinin bozulmasına yetiyordu. İpek'in kendisine biraz yumuşadığını görebiliyordu son zamanlarda. Âmâ tam kaynaştıkları söylenemezdi. Bu evde varlığından memnun olan iki kişi vardı. Onlarda Alper ve Damla'ydı. İkinci kata indiğinde çalışma odasındaki Alper'in, kendisine seslendiğini duydu.

"Kuzey, yanıma gelir misin?" Adımlarını odaya doğru yönlendirdi ve içeriye girip kapıyı kapattı. Babasının tam karşısına oturdu. Hiçbir şey söylemeden Alper'in devam etmesini bekledi. Önüne konan nüfus cüzdanıyla tek kaşı havalandı.

"Bu senin." Eline alıp baktığında bunun kendi nüfus cüzdanı olduğunu fark etti.

"Bunun sende ne işi var? "Gözden geçirdi tüm bilgilerini. Âmâ tek bir değişiklik vardı. Artık soyadı Koçak değil Sertan'dı. Kısılan gözleriyle tekrar okudu ismi. Ardından kızgın bakışlarını babasına çevirdi.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" ayağa kalktı ve nüfus cüzdanını sertçe masanın üzerine attı. "Bana sormadan soyadımı nasıl değiştirirsin?" Alper, sakin görüntüsünü bozmadan cevapladı.

"Ben doğru olanı yaptım, Kuzey."

"Sen sadece doğru yaptığını sanan bir ahmaksın!" Alper'in gözlerine yerleşen hüznü ve kızgınlığını fark etmeyecek kadar sinirliydi.

"Benimle düzgün konuş! Ben senin babanım, Kuzey."

"Sen benim hiçbir şeyimsin!" masanın iki yanına koydu ellerini ve babasına doğru eğildi. "Evinde yaşamam için zorlaman, iş bulmamı engellemen, soyadını istemediğim halde taşımam oğlun yapmaz beni. Ben Elif Koçak'ın oğluyum! Bunu değiştiremezsin."

Alper ayağa kalktı. Kuzey'den duyduğu her söz kalbini parçalasa da üzüntüsünü yansıtmıyordu. "Bana öyle çok benziyorsun ki." Kuzey'e yaklaştı ve onu masanın karşısındaki aynaya doğru çevirdi. Arkasına geçip ellerini oğlunun omuzlarına yerleştirdi. "Asiliğin, güçlü tavırların ve daha bir çok bana benzeyen özelliklerin var. Sen benim oğlumsun, Kuzey. İyi bak. Bunu ne kadar inkâr etmeye çalışsan da gerçek bu." Kuzey, dalgın bir şekilde izledi kendisini ve babasını aynada. Ona benzemek isteyeceği son şeydi. Onun kadar cani ve katı görüşlü olamazdı. Kuzey, ona benzemeyecekti.

"Ben senin gibi olmayacağım." dedi mırıldanarak. "Anneme ihanet etmeyeceğim."

"Ben Elif'i sevdim, oğlum." dedi Alper, yumuşayan gözleri ve ses tonuyla. Masasına tekrar dönüp oturdu ve anlatmaya devam etti. "Çok sevdim. Ailemi aldım ben karşıma. Babamın beni silmesine rağmen vazgeçmedim Elif'ten. Aynı sorunları oda yaşadı. Ailesi izin vermedi, kavgalar çıktı ve çareyi kaçıp evlenmekte bulduk. Çok gençtik ama vazgeçmedik."

"Neden bıraktın onu?"

"Beni bırakan oydu." dedi Alper boğuk sesiyle. Gözlerini kaçırdı oğlundan. Kalbinde hala eskilerin sızısını hissediyordu. Kuzey, şaşkın ve sinirli bir şekilde güldü.

"Yalan söyleme."

"Bunu neden yapayım? Daha evlenememiştik o zamanlar. Bir gün uyandığımda Elif yoktu. Gitmişti ve deliye dönmüştüm. Aramadığım yer kalmadı. Ailesinin evine gidip, karşılarına bile çıktım. Elif, oradaydı ve benimle gelmeyeceğini söyledi. O kadar çok ağlıyordu ki onu, beni bırakması için zorladıklarını anladım."

"Ve hemen pes ettin öyle mi?" Ellerini sinirle yeni çıkmış sakallarında gezdirdi. Odada bir, iki  tur attı ve daha fazla duramayıp koltuğa tekrar oturdu. Annesinin terk edeceğini hiç tahmin etmemişti. Doğruluğundan bile şüpheliydi.

Hazan YapraklarıWhere stories live. Discover now