KAÇIŞ

51.9K 1.3K 455
                                    

Multimedya Elif.

Anlamsızca babama baktım. Tabi ne kadar baba denilirse karşımdaki adama.. Yine nolucak başıma ne gelicek diye aklımı oynatıyordum. Sormaya cesaretin varmi derseniz ona zaten hiç cevap veremezdim. Tırnaklarımı avuç içlerime bastırmaktan kanattığıma eminim. Son bi gayret Elif. Son bi gayret hadi kızım.

"Ne ne demek bu?" dedim ürkekçe. Bana baktığı anda gözlerimi kaçırdım. Resmen gözüyle beni dövmeye çalışıyordu psikopat adam. Her zaman oturduğu  siyah koltuğa yerleşti. Ve beni şoka uğratacak o kelimeleri döküldü ağzından..

"Gidiyorsun, artık bu evde yaşamıcaksın." Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim bir an. Ama kısacık bir an. Çünkü babam bana iyilik yapmazdı. Babam benim iyi olmam için parmağını kıpırdatmazdı. Devam etmesi için bekledim. Ama o sanki inatla beni konuşturmaya çalışıyordu. Bana işkence etmek hoşuna gidiyordu manyağın.

Eğer gidecek bir yerim, param olsaydı bu adamla değil aynı evde yaşamak aynı havayı bile solumazdım. Ama işte elim kolum bağlıydı. Tedirginlikle cevap verdim.

"Peki nerde yaşayacağım?"

"Bilmem onu sahibin bilir.." Sahibim mi? Artık gerçekten kanaat getirdim. Bu adam cidden ya beni öldürmek istiyordu yada cidden acıdan zevk alan bir insandı.

"Ne diyosun sen baba? Açık konuş artık. Ben sana ne yaptım? Bir kere saygısızlık ettim mi? Ama sen buna rağmen beni evden gönderiyosun. Bide üstüne sahibin diyosun. Ne demek bu, ben mal mıyım baba!?" Soluksuz konuşmamın ardından kaçacak bir delik aradım. Çünkü konuşmuştum. Benim konuşmaya hakkım yoktu. Benim bu adama karşı hiçbir hakkım yoktu.

"Sana soran oldu mu lan! Kimsin sen kim! Ben gideceksin diyosam gideceksin, ben sahibin diyosam sahibin vardır! Seni birinin almasına dua etmen lazım! Ben senin yüzünü görmeye tahammül edemiyorum." Bişey diyemedim dersem yine dayak yerdim. Gerçi bence yinede yicektim ya. Babam bir süre durdu ve sanki normal bir şeymiş gibi bana anlatmaya başladı. Her lafında bir damla yaş firar ediyordu gözümden.

"Kumar masasına ortaya koyacak bir şeyi olamayan oturamaz. Bugün kötü günümdeydim diyelim. Cebimdeki 100 lirayı koymaktansa seni koydum ortaya. Akşam rakım olmazsa uyuyamam para lazımdı."

"Ne diyosun sen baba!? Ne..ne demek seni oraya koydum!!" babam umursamazca suratıma bakmaya devam ediyordu. Bu ne yüzsüzlük nasıl bir vicdan anlamış değildim.

"Duydun işte ne diye beni yoruyosun daha fazla.Ortaya koyacak param kalmadı bende seni koydum ama bu sefer kaybettiğime de pek üzülmedim." deyip hafifçe kahkaha attı.

Kelimenin tam anlamıyla şoka girmiştim. Bedenim bir yaprak gibi titriyordu. Dişlerimi o kadar sıkıyordum ki kırılması an meselesiydi. Babam ise karşıma geçmiş pislik bir gülüş takınmıştı suratına.

Yalvarmalı mıydım? Onda beni dinleyecek vicdan var mıydı? Son kez gözlerine baktım bulanık gözlerimle. Kelimeler bile çıkmak istemiyordu sanki boğazımdan. Düğüm düğüm olmuş beni boğuyolardı. Bu hayatta her şey beni öldürmeye çalışıyordu sanki..

Sözde babam, benim gideceğime o kadar sevinçliydi ki o an anladım. Babam beni hiç sevmemişti. Baba sonuçta. Baba olduğu için bile sevmez miydi insan? Hiç mi umursamazdı? Umursamıyordu işte. O kalbinide kumar masalarında bırakmıştı. O vicdanını pis içki masalarında bırakmıştı. Benden bir hareket görmeyince daha fazla dayanamamış olacakki konuşmaya devam etti.

"Git topla eşyalarını. Bir saate almaya gelirler seni." Hareket edemedim. Bacaklarım benim değillerdi sanki. Sanki biri beni buraya bağlamıştı. İdrak edemedim.. Zamanı da olduğum yeri de kaybettim. Hareket etmemem babamı daha da çileden çıkarttı. Kolumdan zorla tutup yukarı sürüklemeye başladı.

"Ulan dua et adam seni sağlam istiyo. Yoksa elimde kalacaksın bakma suratıma boş boş. Ne dediğimi duymadın mi? Gir şu odaya hadi!" Beni odaya fırlatıp ardından kapıyı kapattı. Ne yapacaktım ben. Kimdi beni almaya gelen? Kabul edemezdim. Hayır kabullenemezdim. Asla.. asla. Birşeyler yapmam lazımdı. Telefonumun melodisi odayı doldurduğunda kendime geldim. Böyle aptal gibi vakit öldüremezdim. Arayan Simay'dı. Gelmeyince merak etmişti anlaşılan.

"Kızım ağaç olduk burda meyve verme safhasındayız nerdesin sen?" Simay'ın sesi az da olsa rahatlatmıştı beni. O bana yardım ederdi.

"Simay bana yardım etmen lazım!" sesimi ben bile tanıyamamıştım.

"Elif! Noldu birşeyin mi var? Yine o adam dövüyo mu seni? Polisi arıyorum bekle canım sakin ol kapını kitle tamam mı!?"

"Simay babam beni dövmektende beter etti. Satmış beni! İnanabiliyo musun satmış. Bu na.." lafım aniden kulağımdan telefonun çekilmesiyle yarıda kesildi. Babam gözünden alev çıkartarak bana bakıyordu. Suratıma yediğim tokatla, ağzıma keskin demir tadının dolması bir oldu.

"Ulan sen ölmek mi istiyorsun!? Geberteyim mi lan seni. Ananın yanına göndereyim mi!!" Galiba bunu yaparsa babama ilk defa minnettar olabilirdim. Nereye ve kime gideceğime bilmemektense ölmeyi tercih ederdim çünkü.

Telefonumu alıp yere fırlattı. Telefonum zeminde büyük bir gürültüyle parçalara ayrılırken ben tek bir hareket yapamıyordum. Çok güçsüzdüm. Bu adam karşısında cok güçsüzdüm. Aniden geri çekilip dolabıma yöneldi. Bir çanta içerisine kıyafetleri sokup bana doğru fırlattı.

"Al bunlar yeter. Zaten belki bunlara bile ihtiyaç duymazsın." deyip odadan çıktı. Bense sadece ağlıyordum. Sessizce..

"Annecim.. Nolursun yardım et bana. Nolur annemm. Al beni yanına. Al şu cehennem hayatın içinden annem.."

Artık ağlamam şiddetlenmişti. Bedenimi ayakta tutamıyordum. Bacaklarım iyice hissini kaybetmiş, kendini bırakacak anı kolluyordu. Ağlamaktan kendimi aldığım kısa bir anda karar verdim. Kaçacaktım.

Burda böyle beni gelip almalarını beklemek akıl kârı değildi. Hemen camın yanına geçtim. İkinci kattaydım. Çok yüksek olmasa da kısa bir mesafe de değildi. Cesaretimi topladım. Köşede alt katın pencere aralığı vardı. Eğer oraya ayağımı atarsam ondan sonrasını atlayabilirdim.

Derin bir nefes bahşettim ciğerlerime. Kendimi kasmaktan nefes almayı unutmuştum resmen. Camdan bir bacağımı sarkıtıp kendimi ileri doğru attım. Diğer bacağımıda kendime çekince işin zor kısmına geldim. Bunu da atlattım mı koşup kaçabilirdim. Babam beni almaya çıkana kadar çoktan uzaklaşmış olurdum.

Pencere kenarlarına tutunup kendimi biraz aşağı bıraktım. Hala yetişememiştim. Son bi gayret ileri doğru atıldım. Ayağımın altında hissettiğim sertlikle çığlık atmamak için zor tuttum kendimi. Hemen iki ayağımı yerleştirip hiç düşünmeden aşağı bıraktım kendimi. Düşmenin verdiği sarsıntıyla önce toparlayamadım kendimi.

Sanırım sol bileğimi burkmuştum. Bir inleme kaçtı dudaklarımdan. Acısı sanki katlanarak artıyordu. Hayatta hiçbir şeyim kolay olmamıştı ki bu kolaylıkla olsun. Bacağımın acısını umursamayıp ayağa kalkmaya çalıştım. Burda babamın beni görme olasılığı yüksekti. Bahçe kapısına doğru kısa ama hızlı adımlar atmaya başladım.

Bacağım bana öyle bir acı veriyordu ki ağlamamak için üstün bir çaba gösteriyordum. Kapıyı yavaşça açıp ardımdan kapatacağım sırada o sesi duydum. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü adeta. Arkama dönmeye cesaretim yoktu. Ama o beni gayet iyi tanıyor olacak ki yanıma gelip kolumu tuttu. Ve artık kurtulamayacağımı kabullendiğim o sözleri düşürdü dilinden..

"Nereye gidiyorsun güzelim? Bunca yolu seni almak için geldim. O kadar kolay mı Sait'den kaçmak.."

Masum Where stories live. Discover now