~19.Bölüm~

181K 6.8K 494
                                    

Parlak yızdızlarınızı ve değerli düşüncelerinizi eksiltmeyin lütfen 💙

Demir’in Anlatımı

Kapım tıklandığında çizimden kafamı kaldırmadan, ‘’Gir!’’ dedim.

Kimse kapıyı açmayınca daha yüksek sesle, ‘’Gel!’’ diye gürledim.

Kapı kulpu yavaşça açıldığında gözlerimi kapıya diktim.

Beren ağır adımlar ve donuk bakışlarla içeriye girdiğinde kaşlarım çatılmıştı. Ağır adımlarını bozmadan masamın önünde durup elindeki kırmızı kutuyu masama koydu. Beyaza dönen suratıyla gözlerime baktığında ayağa kalkıp yanına yaklaştım.

‘’Bu ne?’’ diye sorduğumda iç çekti.

‘’Rojda, Rojda sana yollamış.’’ Dediğinde sinirlerim bozulmuştu.

Kutuyu elime alıp, ‘’Fazlasıyla çok oldu.’’ Dedim ve kutuyu açmak için harekete geçtiğimde Beren elimi tuttu.

‘’Benim yanımda açmanı istemiyorum, o kıza dair hiçbir şey görmek istemiyorum.’’ Dedi içine kaçan sesiyle.

‘’Beren…’’ dediğimde beni umursamadan arkasını döndü ve hızlı adımlarla odadan çıktı. Kutuyu açmadan masaya fırlattım ve öfkeyle burnumdan soludum.

Huzursuz geçen günün mesaisi bittiğinde odamdan çıktığım gibi gözlerim Beren’i görmek istiyordu, çünkü tüm gün ne odama gelmiş nede ben kahve istemiştim, Beren’i görmeyen gözlerim büyük bir hayal kırıklığı yaşarken iç çektim. İşçiler yeni yeni çıktıp bana selam verdiklerinde başımla onlara selam verip hızla asansöre bindim.

Belki de garajda bekliyordur diye düşünüyordum ki asansör durmuştu. İneceğim kata geldiğimde arabamın oraya gittim ama bekleyen hatta garajda duran hiç kimse yoktu.

Telefonu elime aldım ve sakin olmaya çalışarak Beren’i aradım ama ulaşılmıyordu.

Rojda yüzünden bana tavır almasına git gide sinirlenen vücudumla arabaya bindim ve gaza köklenerek eve doğru sürdüm.  Tüm yol boyunca Beren’i aradım mesaj attım ama hiçbirine geri dönmemişti ki bu beni daha fazla çileden çıkarıyordu.

Evin garajına arabamı park edip arabadan indim ve tüm sinirimle kapıyı tıklamaya başladım. Çalışan kapıyı açtığında üzerimdeki ceketi çıkartıp askılığa doğru fırlattım ve kravatımı boynumdan çıkarıp koltuğa attığımda Asya izlediği televizyondan gözlerini ayırıp beni süzdü.

‘’Sorun mu var, neden burnundan soluyorsun?’’ dedi kucağında ki mor kaptan mısır alarak.

‘’Beren eve geldi mi?’’ dediğimde kaşlarını çattı.

‘’Seninle gelecek diye biliyorum, genelde öyle oluyor.’’ Diye burun kıvırdığında cebimden telefonu çıkartıp Beren’i aramaya başladım.

‘’Kavga mı ettiniz? Ya sinirlenip eve terk ederse? Ya dışarıda başına bir şey gelirse? Ya…’’

‘’Asya!’’ dedim sıktığım dişlerimin arasından, ‘’Sırası değil!’’

‘’Ne oldu neden haber vermeden gitti?’’ diye sorduğunda kafamı ellerimin arasına aldım ve öfkeyle cebimdeki kutuyu masaya fırlattım.

‘’Bu ne?’’ dedi eğilerek kutuyu almaya çalıştı ve biraz uğraştan sonra kutuyu alıp önüne düşen saçlarını kulağının arkasına attı.

Kutuyu açtığında çatılan kaşlarını gerip geriye yaslandım ve gözlerimi kapattım. Asya elindeki Rojda ve benim eskiden çekildiğimiz fotoğrafı bana doğru gösterdiğinde kafamı olumsuz anlamda salladım.

BÜYÜK PATRON Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin