"Şekerlide meyve suyu oluyor."

"Şekerli daha güzel."

"Benim babam senin babanı döver. Çok konuşuyorsun Selin çok."

Yaptığı benzetmeye kahkaha attım. Birde söylerken benim sesimi taklit etmişti.

"Konuşmayayım mı?"

"Sabah sabah bu enerjiyi nereden buluyorsun gerçekten merak ediyorum."

"Depodan."

"Ne?"

"Enerjiyi diyorum, depoluyorum. Lazım olduğunda çıkarıyorum."

"Tamam o zaman şimdide depola, çünkü uykum var."

Ayağa kalkıp, sandalyesini benim sandalyemin yanına çekti. Sonra oturdu ve kafasını omzuma koyup, gözlerini kapattı. Hayır, hayır.. Omzumda uyumayacaksın değil mi? Çünkü rahatsız olma diye nefes bile alamam.

"Ali.." diye fısıldadım.

Kasıtlımı cevap vermedi, yoksa duymadımı bilmiyorum. Omzuma kafasını koyduğundan beri hiç hareket etmedim ve sık nefes almadım. Çıt çıksa uyanacak ve kafasını kaldıracak gibi geldi. Ama belkide hiç uyumamıştı. Gülümsedim. Kantinden gelip geçenlerde bize baktı ve yine hakkımızda konuştular. Kimse umurumda değildi. Ali'nin üzülmesini istemiyordum sadece.

Ders zili çaldığında, Ali hala omzumda uyumakla meşguldü. Uyandırsam mı, uyandırmasam mı, diye düşünürken kendiliğinden biraz kaldırdı kafasını. Şaşkın şaşkın saçlarını kaşıdı ve sonra bana baktı. 

"Omzunda rahatmış." dedi ve gülümsedi. 

Ne denir ki? Bende aptalca sırıttım. Bu bakışmanın sonunu getirmek ister gibi, bozdum sessizliği. 

"Zil çaldı. Derse mi gitsek?"

"Doğru ya.. Ders. Sen çık bende gelirim birazdan."

Çantamı omzuma takıp, kantinden çıktım. Yüzümde bir türlü silemediğim bir gülümseme vardı. İnsan üzülünce, yüzünden o hüznü silemediği gibi, mutlu olunca da bu gülümsemeyi silemiyor. 

Ders başlamıştı. Bende yüzüme mahçup bir bakış yerleştirip, kapıyı tıkladım. Açtım. Öğretmen yerine otur gibi bir işaret yaptı ve bende sırama yöneldim. Sıramın başka biri tarafından gasp edildiğini görmem ve o kişiyi öldürme isteği aynı anda geldi. Beril.. al saçlarını dola eline duvardan duvara sürt kafasını. Kes saçlarını, sonra tek kaşını kazıt. Derin dondurucuya kitle. 

"Kızım otursana yerine."

Beril için düşündüğüm işkence planlarını hocanın sesi bozdu. Bende daha fazla sorun çıkarmadan, boş bulduğum bir yere oturdum. Arkasını dönüp, bana baktı, mavi gözlerini kaşıkla oyacağım kız. Tüm ders boyunca baştan aşağı süzdü beni. Bu o kadar rahatsız ediciydi ki. Bu hocanın gazabından korkmasam, dersten çıkacaktım. 

Zil çaldı ve ben anında sınıftan çıktım. Ne Cemreyi ne de Berili görmek istiyordum. İnsan bir Aliyle falan aynı sınıfta olur bu ne şans ya. Ali'nin sınıfına gittim. Gittiğim gibi, pişman oldum. Ali yerine Kuzey vardı. Ben biraz önce şans mı dedim? Hemen sınıftan çıkacaktım ki, Kuzey ayağa kalktı ve önümü kesti. Sınıftaki bir kaç kişiye baktı.

"Çıkın dışarı."

Herkes garip garip bize bakarken, ne olduğunu çözmeye çalışıyordu. Kuzey beni yerimden sıçratacak bir şekilde tekrar bağırdı. 

"Dışarı çıkın diyorum!" 

Çocuklar hızla sınıftan çıkıp, kapıyı kapattı. Kuzeyle sınıfta yalnız olmaktan korkmuyordum ama çekiniyordum. Hele Ali'nin dün anlattıklarından sonra yüzüne tükürmek istiyorum. 

Benimle Oynar mısın? (Alsel)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin