"Hey! Cevap vermeyecek misin bize güzellik?" 

Biri koşarak, önümü kesince durmak zorunda kaldım. 

"Naber?"

"Önümden çekilir misin?"

"Tabi ki çekilirim. Hey çocuklar! şunun kibarlığına bakın!" 

Diğerleri de yanıma yaklaşınca, telaşlandım. 

"Saçların çok güzelmiş." dedi, elinde sigara olan çocuk.

Cevap vermeden, yürümeye çalıştım ama peşimi bırakmaya niyetleri yok gibiydi. 

"Kaç yaşındasın? yirmi bir mi? yirmi iki mi?"

"Saçmalama mal. Bence on dokuz yaşında." 

Kendi aralarında benim muhabbetimi yaparlarken, durdum. İçimdeki cesur Selin baş kaldırmıştı. Ali'nin sinirini bu çocuklardan çıkarmak için, mükemmel bir zamandı. 

"Hepiniz aynısınız değil mi? Öküz, Mal, İğrenç, midesiz herifler!" 

"Hepinizden tiksiniyorum! Karşınızdakinin duyguları hiç önemli değil, değil mi sizin için? Varsa yoksa sizin düşünceleriniz, sizin hisleriniz, sizin zevkiniz."

"Allah hepinizin belasını versin! Mavi gözleriniz yerinden çıkar inşallah! O egonuzda boğulursunuz inşallah!"

Saydırmaktan nefes nefese kalmış bir halde sustum. Çocuklar bana bakakaldı. 

"Deli mi lan bu?"

"Kaçın kaçın! bela almayalım başımıza gece gece."

Çocuklar koşa koşa yanımdan uzaklaştılar. 

"Bu arada on yedi yaşındayım öküzler!" 

Bende biraz olsun içimdeki zehri kusmanın rahatlığını yaşadım. Daha fazla başıma bela almadan, bir taksiye bindim. Sanırım taksici beni çıplak ayakla, bu kılıkla ve bu saatte görünce fahişe sandı. Biraz utansam da, bunu umursayamayacak kadar kafam doluydu. 

Evin önünde indim ve Aylin'i uyandırmamaya dikkat ederek yavaşça kapıyı açtım. Evde ışık yanmıyordu. Tanrıya şükür ki Aylin uyuyordu. Yavaş adımlarla odama çıktım. Elimdeki çantayı fırlatıp, kendimi yatağa attım. Sonra tekrar ayağa kalkıp, boy aynamın karşısına geçtim. Maşa yaptığım saçlarım, o kadar dağınık ve iğrençtiler ki, hemen saçlarıma bakmayı kestim. Siyah rimelin dağılıp, mahfettiği gözlerime baktım. Gözlerimdeki siyahlık, ağlamalarımdan oluşan kızarıklığı biraz olsun örtüyordu. Aynı şekilde dudağımın her yerine bulaşmış rujum. Tam bir palyaçoya benziyordum. Mutsuz bir palyaço. Bir iki yeri çizilmiş ve pislik içindeki ayaklarıma baktım. Aynaya yansıyan bu kız, kesinlikle benim hayal ettiğim kız değildi. 

Üzerimdeki kıyafetlerden hızlıca kurtulup, banyoya girdim. Soğuk suyu açıp, kendime gelmeye çalıştım. İnsana bedenini yakan soğuk sudan çok, o kızın Ali'nin yatağında uyurken ki görüntüsünün acı vermesi ne garip. Bir süre öylece durdum. Sonra odamdan gelen telefonun çalma sesiyle ayağa kalktım. Havluya sarınıp, odama gittim. Telefona baktım. Ali arıyordu. Açacağımı falan mı düşünüyordu? Elli kez aradı. Bende elli kez bıkmadan kapattım. Hayatta keçilerden daha inatçı bir şey varsa, kırılmış bir kadındır. 

Uyumadım. Uyumadım dediysem, bilerek değil. Uyuyacak vakit kalmadı. Altı buçuk gibi okul kıyafetlerimi giydim. Her zamankinden daha erken çıkmak istiyordum evden. Ali, büyük ihtimalle okula bırakma bahanesiyle kapıya dikilecekti. Onu görmek istemiyordum. Bugün neşeli olacaktım. Aliyi hiç takmamışım gibi yapacak, eğlenecektim. Çünkü düşündüm, bir karar verdim. Seni sevmeyen insanlar için üzülmeye değer mi? değmez. Daha on yedi yaşındayım. Bu aşk sandığım şey, belkide gelip geçici bir heves sadece. Kendime ve Aliye onu zerre kadar takmadığımı ispatlayacağım. Gün bu gündür! 

Benimle Oynar mısın? (Alsel)Where stories live. Discover now